Dindarlık, tekrara bindirilmiş, otomatiğe bağlanmış bir davranışlar bütünü olamaz. Her ibadetin altında yatan mana ve maksat asıldır. İbadet edenler o manaya ve o maksada can vermeli, hayat vermeli, yaşatmalıdır...

Merhabalar sevgili okurlarım… Güzelliklerle dopdolu bir ramazan dileğiyle…

İnsanın sorumlu olduğu değerlerle iç içe olan bir ramazan ayına yeniden kavuştuk. İster ritüeller, yani namaz, oruç, zekât vb. ibadetler bağlamında ele alalım; ister sabır, şükür, hoşgörü, infak, hediyeleşme, paylaşma, bağışlama, affetme gibi ahlaki değerler üzerinden düşünelim; bu ay içinde yapılması istenilenler ile Kuran’ın en temel ilke ve kavramları arasında sıkı bir ilişki söz konusudur.

Dolayısıyla, bir nevi okuldur ramazan; eğiten, öğreten, temizleyen ve terbiye eden… En çok da sevgiyi ve merhameti ön plana çıkartan, çoraklaşmış gönüllere derman olmak isteyen bir aydır. Ama kimler için bu böyledir; ritüelleri, ibadetleri, duayı şekilden ibaret görmeyen ve hatta bunların, iyi insan olmak için bir vasıta olabileceğini fark edenler için.

Dindarlık, tekrara bindirilmiş, otomatiğe bağlanmış davranışlar bütünü olamaz. Her ibadetin altında yatan mana ve maksat asıldır. İbadet edenler o manaya ve o maksada can vermelidir.

İNSANIN VAHİYLE BULUŞMASI


Ramazan ayını diğer aylardan farklı kılan Kuran’dır; zira vahiy insanlıkla bu ayda buluşmaya başlamıştır. Yüce Allah’ın en büyük rahmeti, yarattığı insanı yalnız bırakmamış olmasıdır. Kendine muhatap kıldığı kulunu vahyi ile desteklemiştir. Ancak vahyin muhatabı akıldır; aklın olmadığı yerde sorumluluk olamaz.

Evrende ne varsa, “eşrefi mahlûkat” olan insan için yaratılmıştır. “Allah’ın yeryüzündeki kolu, insandır” denilir. Bu büyük bir sorumluluğu beraberinde getirir. Moris Brondel’in ifadesiyle “Hareket, insan ile Allah’ın terkibidir”. Her hareketin, her davranışın bu “terkibe” yakışır olması gerekir. Dolayısıyla, inanç basit bir taklit olamaz. Her “hareket” iyiliğin bizatihi kendisidir veya olması gerekir. İman bunu şart kılar.
Ramazanın ikinci özelliği oruç (savm) ayı oluşudur. “Savm” sözcüğü, sözlükte; yemek, içmek, konuşmak, yürümek gibi bir eylemi yapmaktan kendini tutmak, geri durmak anlamlarına gelir.

Dolayısıyla oruç ayı, inanan insanın kendisini tutarak bir farkındalık oluşturacağı aydır. Oruçlunun, yemekten içmekten kendisini alıkoyması gibi, her türlü yanlış ve çirkin olan işlerden de uzak durması demektir. Öfkeden, nefretten, kinden, kıskançlıktan, yalandan, iftiradan, dedikodudan vb. duygulardan arınmak için çaba gösterilmelidir. Bağımlılıklara, köle olunan hırslara, doymazlığa “yeter, dur” diyebilmektir. Oruç ibadetinin maksadı budur.

Bir nevi soluklanma ayıdır ramazan; aşırılıklarını, taşkınlıklarını, zorbalıklarını fark eden insanın kendi kendisiyle hesaplaşmasıdır.

ORUÇ, BİR İRADE EĞİTİMİDİR


Oruç ibadetinin fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik faydaları dikkate alındığında tam bir irade eğitimidir. Gerekleri yerine getirilerek tutulduğu takdirde, insanın ruhunu inceltmesi, yüceltmesi için bir fırsattır.
Ne yazık ki çoğu zaman ibadetlerin altındaki mana göz ardı edilmekte, dolayısıyla yapılanlar şekilden öteye geçmediği için arzulanan amaç oluşmamaktadır.

Düşünce, davranışın bir ifadesidir.

Düşünce, ahlakiliğin kaynağıdır.

Ramazan ayı, Tanrısal olanı yeniden anlamak ve anlamlandırmak ve yeni verimler adına harekete geçirmek için bizleri tefekküre davet ediyor.

Umarım, bu kutlu ay, hepimiz için, bir yenilenme, bir tazelenme zemini oluştursun…