Biz tek başımıza doğarız...
İlk nefesi alan biziz, tek başına...
İlk adım...
İlk hastalık...
Ağlayarak “isteyen” tek başına biziz...
İlk ders, ilk kaçamak...
İlk yalan, kimsenin aklına öylesi gelmez...
Askerlik...
İlk sevişme...

*

Ülkemizin başı dertteyse “Bir insan tek başına ne yapabilir?” diyen okurumu düşündüm uzun uzun...
Yaşamımızda hangi sorunu tek başımıza çözmedik?..
Acılar, tek başına...
Uykusuz geceler, tek başına...
Ağlamalar, tek başına...
Çevremizdeki sevenler sağ olsunlar ama; sancılar tek başına...

*

Güvendiğimiz siyasi güç yok...
“Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş...”
Salonlarda sivil toplum örgütleri, yetersiz...
Kitleler sessiz...
O zaman bitti mi her şey?..

*

Her birimiz gidip, bulup-buluşturup anlatırız birisine...
Cumhuriyet rejimini kaybedersek, hukuk devletini yıkarsak, yüz yılın zar-zor birikimi demokrasi kültürünü silersek, bu yıkıma “evet” dersek...
Başımıza gelecekleri bir bir söyleriz...
Bir tek kişiye olsun; şu Ortadoğu denilen kanlı bölgede, Müslüman ülkeler içinde, tek adam gibi devletin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu tekrar gösteririz...

*

Partisini değiştirmesini istemeden...
Kırmadan...
İncitmeden...
Boynuna sarılarak, gözlerinin içine bakarak...
İçtiğimiz suyun aynı dağdan geldiğini, her dilim ekmeği aynı vatan toprağının verdiğini anlatarak...
En azından bunu yapabiliriz...

*

Demek istediğim; herkesin yapacak bir şeyi vardır...
Büyük zaferler, tek tek kişilerin küçük küçük başarılarıdır...
Bunu yapabiliriz...
Kötü gecelerde, güneşin doğmasını dilemek gibi...
Tek başına...