“Ay Işığı” (Moonlight) sinemanın o büyülü aşk filmlerinden biri. Ama kesinlikle alıştığınız tarzda bir aşk filmi değil. Bu seneki Oscar ödüllerinde toplam sekiz dalda adaylığı olan “Ay Işığı” son yıllarda Amerikan sinemasından çıkan güçlü yapımlardan biri. Zamansız bir film. Geçmişte de, başka toplumlarda da yaşanmış ve dünya varoldukça da yaşanabilecek bir kendini keşfetmenin, zorluklar içinde huzur bulabilme ya da doğru düzgün yaşayabilme çabasının hikayesi.

Miami’nin kenar mahallelerinde yaşayan siyah bir çocuk olan Chiron’un zor bir hayatı var. Babası ölmüş, uyuşturucu bağımlısı annesi Paula’nın ilgisizliği, fakirlik ve okulunda/mahallesindeki çocukların zorbalıkları arasında sıkışıp kalmış. Chiron, iyi huylu ve naif özellikleri de olan uyuşturucu satıcısı Juan’la ve sevgilisi Teresa ile tanışınca geleceği de farklı bir yönde şekillenmeye başlar.

ayisigi_1

Aslında üç bölümden oluşan bir yapıya sahip olan film Chiron’un itilmişliğinin ve suskunluğunun asıl nedenini ilk bölümde hissettirip ikinci bölümde netleştiriyor. Chiron’un cinsel kimliği daha çocukken onu içinde yaşadığı çevrede yalnızlaştırmaya başlıyor. Bağımlı annesi, siyahlar topluluğunun maço kuralları onu sadece yalnızlaştırmıyor, sürekli taciz de ediyor, aşağılıyor. İkinci bölümde Chiron’u biraz daha büyümüş ama aynı sorunların giderek daha da ağırlaştığı bir konumda izliyoruz. Tek arkadaşı Kevin ve manevi annesi Teresa dışında kimseden bir yakınlık görmüyor.

Üçüncü bölümde yetişkin Chiron’u bambaşka bir halde buluyoruz artık. Yaşadıklarına karşılık kendini koruma güdüsünün etkilerini onun kaslı vücudunda, takma altın dişlerinde, belindeki silahında görüyoruz. Ama Chiron’un sessizliği baki, bir de içindeki o utangaç sevgi. Öyle bir aşk ki o senelerce bir gram bile eksilmeden içinde bir sır olarak saklanmış, bozulmamış ve körelmemiş bir aşk.

İnsanoğlunun en temel sosyal güdülerinden biri olan yalnız kalmama çabası, maalesef kimilerinde naif özellikleri veya seçimleri yüzünden sonuçsuz kalıyor. “Ay Işığı” en başta bunun filmi. Sadece kimliği yüzünden tahammülsüz çevresi tarafından yapayalnız bırakılan genç bir erkeğin hikayesi bu. İzleyenlerin gözlerini sulandıran final sahnesi ise Zeki Demirkubuz’un en sevilen filmlerinden biri olan “Kader”in sonunu hatırlattı bana.

ayisigi_6

Büyükannesinin söylediği gibi ‘ay ışığında mavileşen’ Chiron’un üç ayrı dönemi de doğal olarak farklı oyuncularla canlandırılmasına rağmen, o kadar gerçekçi görünüyor ki, sanki yıllara yayılan bir çekim programıyla kotarılmış gibi bütün film. Bütün önyargılarınızı bir kenara bırakın, Chiron’un sessiz çığlığına şahit olun ve onu anlayın. Tahammülsüzlük, ayrımcılık ve farklı olan insanlara karşı düşmanlık bu dünyayı, bu hayatı yaşanmaz hale getirmekte. “Ay Işığı” izleyenlerine empati yayan, sakin sakin akan, melankolik ve nefis bir görüntü çalışmasının ürünü, etkileyici bir film. Benzer temalarda dolaşıp dimağlarımızda iz bırakan “Brokeback Dağı” ve “Mutlu Beraberlik” gibi çok iyi filmlerle birlikte anılacaktır hep.

4,5 yıldız
Ay Işığı
Yönetmen: Barry Jenkins
Oyuncular: Mahershala Ali, Shariff Earp, Duan Sanderson
111 dakika, 15+

Çok karakterli bir korku filmi!

1999’da çektiği üçüncü sinema filmi “Altıncı His” (The Sixth Sense) ile tüm dünyada büyük bir ilginin odağı olan Hint asıllı senarist/yönetmen M. Night Shyamalan, sonraki filmi “Ölümsüz” (Unbreakable) ile de bu çıkışını sürdürdü. Kanımca “Ölümsüz” yönetmenin hâlâ en iyi filmidir. “Altıncı His” ters köşeye yatıran finaliyle taklitlerini de getirmiş yönetmenini de hep aynı üslupta filmler yapmaya zorlamıştı bir şekilde. En azından herkes onun filmlerinde ters köşeye yatıran müthiş birer son sahne bekledi.

parcalanmis_2

Shyamalan için ikibinli yıllar pek parlak geçmiş sayılmaz. “İşaretler” (Signs) ve “Köy” (The Village) belli ölçüde beğenilmişlerse de, “Sudaki Kız” (Lady in the Water), “Mistik Olay” (The Happening), “Son Hava Bükücü” (The Last Airbender) ve “Dünya – Yeni Bir Başlangıç” (After Earth) yönetmeni daha da aşağıya çeken filmler oldular. 2015’te izlediğimiz “Ziyaret” (The Visit) yarı komik yarı korkunç bir “Hansel ve Gretel” uyarlaması gibiydi ve eğlenceli bir seyirlikti. Bu hafta vizyona gelen “Parçalanmış” ise yönetmenin eski sularına dönüş yaptığı filmi olmuş. Filmin hemen başında üç kız arkadaş bir doğum günü buluşmasının sonunda bir adam tarafından kaçırılırlar. Kızlar gözlerini açtıklarında kendilerini bir odada kilitli bulurlar. Onları kaçıran Kevin’in ağır bir ‘çoklu kişilik bozukluğu’ hastalığı vardır. Zira içinde tam 23 ayrı kişiliği barındırıyordur! Ona yardımcı olmaya çalışan psikiyatrist Karen Fletcher, bir şeylerin ters gittiğini yavaş yavaş anlamaya başlar. Kevin’in içinde 24. bir kişilik daha vardır aslında ve ortaya çıkmak için hazırlık yapıyordur. Tutsak kızlardan biri olan Casey kendi geçmişinden kalan büyük travmasıyla da mücadele ederek hem kendisini hem de diğer kızları kurtarmaya çalışır.

Öncelikle sıradan bir gerilim filmine de rahatlıkla dönüşebilecek bu hikayeyi daha farklıymış gibi sunan bir senaryoyla karşımıza getirebiliyor yönetmen. Mesela tutsak kızlar bu türden filmlerde karşımıza çıkan işlevsiz tutsaklar gibi değiller. Akıllılar ve hayatta kalmak için düzgün planlar yapabilmekteler. Bu filmde kimse aptalca hareket ederek kendisini olduğundan daha kurban bir hale getirmiyor. Senarist/yönetmen bu karakterlerle hem gerilim yaratabiliyor hem de onları filmin esas kızı olan Casey’nin lehine işletebiliyor. Çoklu kişilik bozukluğu içeren hikayeler inandırıcılık konusunda da riskli hikayelerdir. Ama “Parçalanmış” başından sonuna düşmeyen bir tempoyla ilerliyor ve sürpriz bir sona ulaşıyor. Yönetmenin özellikle “Ölümsüz” filmini sevenler bu finalden ekstra bir keyif alacaklardır.

James McAvoy’un aynı bedende 8-9 karaktere bürünebildiği rolünün hakkını verdiğini söylemek gerek. Casey rolünde izlediğimiz genç aktris Anya Taylor-Joy ise, ülkemizde vizyona girmese de, DVD’si yeni çıkmış yenilikçi bir korku filmi olan “Cadı”da (The Witch) da izlediğimiz gibi dikkat çekmeye devam ediyor. Oyuncu özellikle de enteresan bakışlarıyla akıllarda kalıyor. “Parçalanmış” riskli bir konuyu zeki hamlelerle çözen heyecanlı ve sürprizli bir gerilim..

4 yıldız
Parçalanmış
Yönetmen: M. Night Shyamalan
Oyuncular: James McAvoy, Anya Taylor-Joy, Haley Lu Richardson
117 dakika, 15+

Recep İvedik 5. filmiyle vizyonda...

İlk kez 2008 yılında sinemalarımızda vizyona giren bu Şahan Gökbakar “projesi”, dünyada ‘tuvalet mizahı’ denen mizah türünü bir para kazanma makinesine çevirmiş ve ülkemiz sinema sektöründe birçok taklidini yaratmış bir proje. Bu taklitler bazı yıllarda yerli yapımlarımızın yüzde 40-50’sini oluşturur oldu maalesef!

“Recep İvedik”in yaratıcısı olan komedyen Şahan Gökbakar ve bu filmlerin sevenleri, bu filmlere yapılan negatif eleştirileri hep elitist bulup kayıtsız şartsız itiraz ettiler. Halkın beğenisinin aşağılandığını söylediler. Halbuki bir filmin değeri vizyonda oynadığı günlerde gişe rekorları kırmasıyla değil; 10 yıl, 20 yıl sonra bile kalıcı olmasıyla ölçülür. “Recep İvedik” filmlerinin bir sinema eseri olarak en kötüsü sayılabilecek dördüncü filmi, 1989’dan beri düzenli olarak tutulan gişe hasılatlarına göre en çok bilet satan film sayılmaktadır. Ama bırakın 4-5 yıl sonrasını bugünden bile filmden tek bir sahnenin bile hatırlanması neredeyse mümkün değildir.

recep-ic

Beşinci filmin 3 buçuk dakika süren haddinden uzun fragmanı 30 milyon kişi tarafından izlendi. "Recep İvedik" filmleri üçüncü filmden beri 7+ almakta. 5. filme de 7+ yaş sınırı verilmiş. Bu yanlış bir sınıflandırmadır. Zaten bir ilk de değildir. İlk iki film 13+ almıştı ve serinin diğer filmleri 7-13 yaş arası çocuklar açısından ilk iki filmden çok daha sakıncalı bir çizgide ilerlemekteyken 13+ verilmesi çok daha uygun bir karar olmalıydı. Maalesef yediden bile küçük 4-5 yaşındaki çocuklarını “Recep İvedik” filmlerine götürenler var. Üstelik bunu bir keyifle sosyal medyadan duyuran anne babalar bunlar. 7 yaşın altındaki çocuklarını filme sokabilmek için salon görevlilerine rüşvet teklif edenler, başkasının nüfus cüzdanıyla görevlileri kandırmaya çalışanlar var...

Anneler babalar, biraz daha duyarlı olalım lütfen; çocuklarımız komedi adı altında hoyratlıkla, ayrımcılıkla ve cinsiyetçilikle bu kadar erken bir yaşta tanışmasınlar... Zaten inceliğin, nezaketin giderek kaybolduğu bu toplumda kabasaba, ağzıbozuk bir adamı kendilerine rol model seçmesinler.

[old_news_related_template title="Recep İvedik neden ve kimlere zararlı?" desc="Sözcü Gazetesi sinema ve film eleştirmeni Burak Göral 'Hayatım Film' programında sizler için bu hafta Recep İvedik filmlerini değerlendi." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/02/recep-ivedik-filmleri.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/recep-ivedik-neden-ve-kimlere-zararli/"]