Şili doğumlu bir dünya sanatçısıydı Pablo Neruda. Daha 13-14 yaşlarındayken şiirler yazmaya başlamış, olgunluk dönemine daha ergenlik çağlarındayken girmiş bir yazar. 1930’lu yıllarda İspanya İç Savaşı’ndan çok etkilendiği için eserleri giderek daha politik içerikli olmaya başlamış. Güzelim aşk şiirlerine Güney Amerika ülkelerinin tarihine, insanlarının güç yaşam koşullarına ve talihsizliklerine değindiği şiirler de katılmış. 1945’te ülkesi Şili’de komünist partiden politikaya atılmış ve senatör seçilmiş. İki yıl sonra başkanın maden ve madenci politikalarına karşı sert muhalefet yaptığı için polis tarafından aranmaya başlamış. Zaten faşizme karşı her zaman duruşunu bozmadan mücadele eden sanatçı ülkesindeki politik çevreleri rahatsız ediyordu.

Geçtiğimiz aylarda “Jackie” filmini de izlediğimiz Şili doğumlu yönetmen Pablo Larrain’in yine çok özenle çekişlmiş filmi “Neruda”, ünlü şairin tam da bu zamanına odaklanıyor. Yani kendi ülkesinde kaçak konumunda yaşadığı o iki seneye. Ama Larrain’in filmi tıpkı “Jackie”de olduğu gibi tipik bir biyografi filmi değil. Yönetmen ikinci kez en zor şeyi yapmaya soyunmuş ve altından başarıyla kalkabilmiş. Önemli bir figürün hayatının küçük bir zaman diliminden yola çıkarak hem onun iç dünyasını hem de içinde yaşadığı toplumun ruh halini ortaya dökebilmek, gerçekten ustalık isteyen bir çalışma.

neruda_2

Yönetmen, Neruda’nın kaçak hayatı yaşadığı dönemini kimi zaman polisiye tatlar da katarak anlatıyor. Neruda gözaltına alınacağını anladığı an karısı Delia’yla birlikte evini terkeder ve yoldaşlarının ona sağladığı ve sık sık değiştirdiği güvenli evlerde diktatör rejimden saklanmaya çalışır. Arkasında bir gölge gibi onu takip eden polis dedektifi Oscar Peluchoneau’ya, her terkettiği evde bulması için bir polisiye roman bırakır.

Şiirsel bir anlatım dili

Larrain, “Jackie”de de yaptığı gibi esas olayın kendisinden çok karakterlerinin ruh hallerinden bahsetmeyi ve bunları en görsel şekilde aktarmayı tercih etmiş. Bir kaçak ve bir polisten oluşan ana karakterlerinin hislerine odaklanıyor film. Böyle olunca tüm diğer kaçan-kovalayan filmlerinin en iyilerinde de olduğu gibi, avcının giderek ava dönüştüğü bir hikaye oluyor “Neruda”. Dedektif Oscar üzerinden otoritenin muhalif sanatçıyı ne kadar baskılarsa baskılasın kendisini komik ve kötü bir duruma soktuğunu asla fark edememesini işliyor. Oscar onu canlandıran Gael Garcia Bernal’in performansının da katkısıyla, havalı görünmeye çalışan, yetkisine, silahına ve arkasındaki polis gücüne rağmen Neruda’dan üstün olamadığının içten içe bilincinde olan bir karakter. Larrain tüm filmi onun anlatıcılığı üzerinden kursa da Oscar bu hikayenin öznesi olmadığını/olamayacağını çok iyi biliyor ve buna karşı çıkmak için elinden geleni yapıyor. Giderek obsesif bir tutkuyla Neruda’yı kovalıyor, bıraktığı kitapları okuyor ve kendisini o polisiye romanlardaki gizemli dedektif karakterlere yaklaştırmaya çalışıyor.

neruda3


Adeta kendisine bir kişilik inşa ediyor aslında peşinde olduğu kaçak sayesinde. Çünkü Oscar’ın içi bomboştur, Neruda’sız bir hiçtir. Onu yakalamak ve onu ezmek ise onun için en büyük ödüldür diğer yandan.
Filmin karla kaplı bembeyaz bir doğada geçen son kısımları ise hikayenin güçlü zirvesini oluşturuyor elbette. Larrain burada av ve avcısını bembeyaz sayfalara özenle yerleştirerek bir roman yazıyor ya da tuvale şahane bir resim çiziyor adeta... Olağanüstü incelikteki senaryosu, harika bir görüntü çalışmasıyla destekleniyor. İşte ‘hem içerikle hem de görsel dünyasıyla insanı doyuran bir film’ dedirtiyor “Neruda”.
Kolay hazmedilen bir film de sayılmaz ama. Konuyla ilgili olmayan seyirci için zorlayıcı bir deneyim olabilir. Ama yönetmen özellikle de Neruda’nın şiirlerindeki lirik uyumu yakalamayı arzulamış belli ki. Sakin ama son derece akıcı bir kamera kullanımıyla film boyunca kendisini ona bırakan seyirciyi alıp götürüyor. Hem onu canlandıran aktör Luis Gnecco’nun etkili performansı sayesinde ünlü şarin dünyasını, hem de faşizmin sanatla ve sanatçıyla yaşadığı bu takıntılı ilişkiyi çok iyi anlıyoruz. Tabi bir de Pablo Larrain’in ikibinli yılların en önemli yönetmenlerinden biri olduğuna da artık kesinlikle ikna oluyoruz...

Son bir soru: Neden bizde böyle Nazım Hikmet ya da Sabahattin Ali filmleri çekilmez/çekilemez?

5 yıldız
Neruda
Yönetmen: Pablo Larrain
Oyuncular: Gael García Bernal, Luis Gnecco, Mercedes Moran
107 dakika