Yeni Star Wars filmi “Son Jedi” hikayenin eski nesille olan vedasını sürdürüyor. Ama hikaye tutarlılığını hâlâ sürdürüyor.


İnsanoğlu her zaman iyiliğin kötülükle mücadelesi hikayelerini çok sevdi ve her bir varyasyonunu ilgiyle takip etti. Ama bütün bunların içinde “Star Wars”un çok başka bir yeri oldu hep. George Lucas mitolojiden çizgi romanlara, Kurosawa filmlerinden klasik westernlere kadar çeşitli kaynaklardan beslenerek oluşturduğu bu evreni, Joseph Campbell’ın klasik ‘kahramanın yolculuğu’ şablonuyla modelledi. Luke Skywalker’ın ergenlikten bir jedi olmaya doğru giden yolu, babası Darth Vader’la olan anlamlı bir hesaplaşmayı barındırıyordu. Bu büyük hikayenin katmanları arasında en etkileyici olanı şüphesiz bir erkek çocuğunun kötü olmayı seçmiş ya da karanlık tarafına yenilmiş babasına olan karşı çıkışıdır.

son_jedi_1

Lucas’ın ilk üçlemede asilerin kötü imparatora karşı olan ayaklanışında politik olarak muğlak taraflar vardır. Yönetmen bu eksikliğini ‘öncesi’ üçlemesiyle tamamen ortadan kaldırır. İmparatorluğun kötülüğünün, bugünlerin politik sisteminde ‘büyük’ yönetimlere de göndermeler yaparak eksiksizce tanımını yapar.

“Star Wars” filmleri bütün o çok şık düello sahnelerinin, uzaydaki bol lazerli savaşların, sevimli droid'lerin, kötü huylu olmayan değişik hayvan türlerinin arasında, insanın neden kötülüğü seçebildiğini, dünyadaki iyilik ve kötülüğün arasında sık sık yer değiştiren ‘denge’nin ancak iyilerin cesaretiyle, işbirliğiyle, fedakarlıkla ve sorumluluk almasıyla yeniden dengelenebileceğini anlatır. Bu yüzden ‘nesilsiz’dir Star Wars. Her yeni Star Wars filmi eskileri izleyenler için de izlemeyenler için de tanıdık ve tutarlıdır.

Eski nesil-yeni nesil

Klasik üçlemenin yıllar sonrasını anlatan yeni üçlemenin ilk filmi 2015 yapımı “Güç Uyanıyor”, her ne kadar klasik üçlemede katkıları olan Lawrence Kasdan’ın da eli değmiş olmasına rağmen yönetmeni J.J. Abrams’ın pahalı bir ‘fan filmi’ gibi göründüğünü düşünebilirsiniz.

son_jedi_2

İki yıl sonra gelen devam filmi “Son Jedi”, senarist yönetmeni Rian Johnson sayesinde bu tuzağa pek düşmüyor. Johnson elindeki hikayeyi Star Wars evrenine çok da ters düşmeyecek şekilde farklılaştırmaya yoğunlaşmış sanki. Luke Skywalker’ın acemi ve meraklı ergenliğinin yerine Kylo Ren’in öfkeli ve hınç dolu ergenliğini koymuş. “Güç Uyanıyor”daki karikatür halinden sıyrılmış karakter, ete kemiğe bürünmüş resmen. Rey’in bir usta tarafından eğitilmek isteyen genç olarak klişeleşmiş bir karakter olmasına da izin vermemiş yönetmen. Hocasına karşı çıkıyor bir yerde ve içgüdülerini takip ediyor. Yanılma olasılığının yüksek olmasına rağmen! Luke’un ustalığı ise Yoda’nınkinden oldukça farklı. Anlaşılan son bir derse daha ihtiyacı varmış!

“Son Jedi” şimdiye kadar hiçbir Star Wars filminin olmadığı kadar farklı bir mizah duygusuna sahip. Klasik üçlemede bu görev büyük oranda Han Solo’ya yüklenmişti. “Son Jedi”da da bunun daha çok Oscar Isaac’in dengeli bir performansla canlandırdığı Poe Dameron karakterine yükleneceğini düşünmüştük. Ama yönetmen bu tavrını bütün bir filme yaymış. Kimilerine fazla gelecek olsa da, beni şaşırttığı kadar eğlendirdi de. (Özellikle de ütü sahnesinde çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim!)

Hikayenin en güçlü damarı Rey, Kylo Ren ve Luke Skywalker’ın arasında geçenler. Burada yine Star Wars filmlerinin vazgeçilmez paradoksu iyilikten kötülüğe geçiş meselesi karakterler arasındaki ilişkiyi belirliyor. Kylo Ren’in gücünün ve potansiyelinin henüz daha öğrenciyken kıskanılacak boyutta oluşu, Ren’in büyüdükçe yetişkinlerden, geleneksellikten nefret etmesi... Luke’un ve Rey’in içlerinde yaşadıkları büyük çelişkiler... Bütün bunlar filmin en güçlü durduğu ve seyircinin de ilgisini en çok diri tutan hikaye aksını oluşturuyor. Diğer tarafta Prenses Leia’nın da içinde bulunduğu savaş kruvazörünün yok edilmesine karşı harekete geçen Finn, yeni karakter Lucy ve Poe var. Hikayenin bu kısmı elbette diğerinin gerisinde. Ama orada da güzel detaylar çıkartmayı ve seyircinin ilgisini elinden geldiğince diri tutmaya çalışmış Johnson. Özellikle de Finn ve Lucy’nin Monte Carlo gibi bir kumarhane şehrini anımsatan gezegendeki sahneleri heyecanlı ve politik olarak da güçlü sahnelerdi. Silah tüccarlarının iyi-kötü farketmeden sadece paraya odaklı yaşamlarının darmaduman edilmesini izledik.

Serinin en sinematografik filmlerinden biri...

152 dakikalık süresiyle tarihin en uzun Star Wars fiminde orta kısımlarda bu uzunluğu hissediyorsunuz. Özellikle de Finn ve Rose’un bölümlerinde. Ama elbette çok iyi çekilmiş sahneler belleğimizde iz bırakan yeni anlar yaratıyorlar yine. Özellikle Poe Dameron’un pilotluğunu konuşturduğu açılış sahneleri, Kylo Ren ve Rey’in dahil olduğu düello sahneleri, Luke Skywalker’ın bütün finaldeki performansı... Hepsi son derece estetik işçilikler barındıran olağanüstü sahneler.

son_jedi_6

Film aynı zamanda sadece Star Wars filmlerindeki rolüyle hatırlanmaya mahkûm kalmış Mark Hamill’in hayatının en iyi performansını sunmasına da vesile olmuş. Prenses Leia rolünde kısa bir süre önce kaybettiğimiz, benim kuşağımın perdedeki ilk aşklarından biri olan Carrie Fisher’ı son kez izlemek de ciddi bir burukluk yaratıyor doğrusu.
Eski nesili artık tamamen bitirecek ama yeni bir nesilin hikayesini başlatacak olan son film iki sene sonra karşımıza gelecek. Ama “Son Jedi” öyle güzel bitiyor ki; o kumarhane gezegeninde köle olarak çalıştırılan küçük çocuklara bağlanan final, bambaşka bir pencere açıyor sonraki filmlere. Perdede ilk izlediğimiz Star Wars filminde genç Luke’un gökyüzüne bakışından çok farklı bir kare bu seferki. Daha kızgın ve kararlı bir bakış. İnsanlık böyle devam ettikçe, kötücüllüğünü her coğrafyada sürdürdükçe “Star Wars” filmleri hep olacak. Çünkü o çocukların bu hikayelere ihtiyaçları var.

4 yıldız
Star Wars: Son Jedi
Star Wars Episode VIII – The Last Jedi
Yönetmen: Rian Johnson
Oyuncular: Daisy Ridley, Adam Driver, Mark Hamill
152 dakika, 7+