Türk sinemasının en önemli yaratıcılarından biri olan Yavuz Turgul, yönetmenlik yapmadan önce “Sultan”, “Çiçek Abbas”, “Tosun Paşa” ve “Züğürt Ağa” gibi sinemamızın çok sevilen filmlerinin senaryolarına imza atmıştı. Turgul senaryolarında, zaman geçtikçe teknoloji ve diğer tüm gelişmelerin insan denilen canlıyı nasıl da yozlaştırdığını, toplumdaki bazı eski değerlerin zaman içinde kapitalist sistem tarafından nasıl da önemsizleştirildiğine dikkat çekti hep.

yol_ayrimi_3

Yönetmenliğini yaptığı filmlerde de hiçbir zaman hikayenin öneminden ödün vermedi. Özellikle de “Muhsin Bey”, “Gönül Yarası”, “Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni”, “Gölge Oyunu” ve elbette “Eşkıya” ile bu toplumun nabzını yakaladı.  Yavuz Turgul’un filmografisinde senaryosunu yazıp yönettiği 8 tane sinema filmi var. İlk filmi “Fahriye Abla” dışında hepsinde de Şener Şen başrolde oynadı. Şener Şen her seferinde neden sinema kariyerini sadece Yavuz Turgul’un filmlerine bağladığını soranlara onun senaryolarından daha iyi senaryolarla karşılaşmadığını söyledi. Açıkçası ben usta oyuncunun bu konuda biraz haksızlık ettiğini düşünüyorum. Eğer Şener Şen kendisine gelen bazı projelere şans verseydi ve onları geliştirmek konusunda destekçi olsaydı eminim ki başka pek çok güzel filmde daha onu izleyebilirdik. Ama böyle bir tercihte bulunduğu için ona kızacak halimiz de yok!

yol_ayrimi_2

Yeni filmi “Yol Ayrımı”nda da duyarsız kalınamayacak, vicdanlı bir hikaye sunuyor bize Turgul. Örneklerine gerçek hayatta da rastladığımız bir durumdur; bazı yüksek standartlar içinde yaşayan ve bunu korumak için de giderek daha çok bencilleşen, insani duygularını bu uğurda feda etmiş insanların beklenmedik bir olayla karşılaşınca yaşadıkları uyanış...
Ünlü bir finans dergisi tarafından yılın iş adamı seçilen tekstil devi Mazhar Kozanlı da böyle bir uyanış yaşayacaktır. Babasından kalma imparatorluğunu büyütürken adeta yaşamayı unutmuştur. ‘Proje’ evliliğinden iki tane çocuğu olmuş, annesinin dayatmalarıyla başetmiş ve bu büyük mirası ayakta tutmak için hayallerini ve kendi ideallerini geride tutarak çalışmıştır hep. Hatta çocuklarının hayal ve ilgilerini bile kendisine yapıldığı gibi yok saymıştır. Bir gün bir trafik kazası geçirip de ölümle yüzleşince her şeyi tepeden tırnağa değiştirmeye karar verir. Kazadan hemen önce işten çıkardığı genç bir kadına, Emine’ye kendisini affettirmeye çalışır, yıllardır görmediği eski arkadaşının yanına taşınır, daha mutevazi bir hayatın peşine düşer. İşçi haklarına daha saygılı bir düzen kurmanın ötesinde, kendi şirket hisselerini onlara devretmeye kadar götürür işi. Ailenin diğer pay sahibi üyeleri ise onun bu kararına karşı çıkarlar. En çok da annesi Firdevs hanımı karşısında bulur Mazhar.

[old_news_related_template title="En iyi beş Yavuz Turgul filmi" desc="Burak Göral'dan sekizinci filmiyle seyircisinin karşısına çıkacak olan Yavuz Turgul'la ilgili bir değerlendirme." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/11/yavuz-turgul-sli.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/en-iyi-bes-yavuz-turgul-filmi/"]

KIZAK YERİNE BİSİKLET

Öncelikle Turgul’un çok güzel ve değerli bir amacı var: İzleyenlerde de adeta Mazhar’ın yaşadığı gibi bir uyanış yaşatmak. Hayatınızı merhamet, vicdan, sevgi, özveri gibi duygulardan uzak bir şekilde yaşamayınız, empati kurunuz, iktidar ve para hırsına kapılmayınız diyor film. Ancak “Yol Ayrımı”, sınıf çatışmasını ve sosyal adaleti merkeze alan bu güzel fikri filmin her sahnesiyle bize dikte ediyor adeta. Filmdeki bütün karakterler hayatlarında neyin eksik olduğunu ve neyi amaçladıklarını çok fazla dillendiriyorlar. Bu da diyalogları, dolayısıyla filmi didaktik bir hale sokuyor ister istemez.
Orson Welles’in ünlü “Yurttaş Kane” filmindeki kızak hikayesi gibi, Mazhar’ın da yaşayamadığı çocukluğunu simgeleyen bisiklet travmasının altı çok kalın çiziliyor. Bu travma belli belirsiz kullanılsa daha etkili olacakmış halbuki. Mazhar’ın kazadan önceki halinde de abartılı bir duygusuzluk, bir robotluk hali var. Oysa ciddiyetin ya da donukluğun antitezini izlemeyeceğiz biz kazadan sonra. Film bize kendisinden başkalarının da hayatlarına değer vermeyi öğrenen bir adamın hikayesini anlatıyor ikinci perdeden itibaren. Bu noktada Mazhar’ın değişimi de çok çabuk ve çok keskin bir şekilde gerçekleşmekte. Seyircilere tam gösterilmeyen ve ne derece şiddetli olduğunu anlayamadığımız bir trafik kazası sonucunda; kendisiyle yapacağı ruhsal bir muhasebeden çok, fiziksel bir değişim geçiriyor sanki. Bir anda daha güleryüzlü ve daha düşünceli, hassas bir adam haline dönüşüyor.

yol_ayrimi_6

Oysa senaryo duygusal ve romantik olmaktan ziyade inandırıcı olmaya daha çok oynasa; biraz daha kısa, bir ton daha az konuşkan olsa; başta kaza sahnesi olmak üzere daha vurucu görsellikte sahnelerle donatılsa; Mazhar’ın kaza sonrasındaki hayatında yakın arkadaşı Altan’la geçirdiği günlerde biraz daha renkli durumlar yaşayabilse çok daha etkili bir film olabilecekmiş.
Her zaman yeni bir filmde izlemeyi çok özlediğimiz Şener Şen, Mazhar’ı ikibuçuk saat boyunca takip etmemizin en büyük sebebi oluyor performansıyla. Nihal Yalçın’ın Emine’deki performansı filmin sahiciliğine büyük katkı sunuyor. Altan’da Rutkay Aziz’in seyirciyle hemen kontakt kuran sıcaklığı; Firdevs Hanım’da da ona kontrast oluşturan Çiğdem Selışık Onat’ın soğuk ve Mazhar karakterinin ortaya çıkmasına hayli destek olan performansı da akılda kalıyor.

Sonuç olarak değerli cümleleri var “Yol Ayrımı”nın. Bunca adalet arayışının olduğu, pek çok toplumsal sorunun çözüm beklediği ve hoyratlıktan, vicdansızlıktan bu kadar şikayetçi olduğumuz bir ortamda bir sanatçı refleksi gösteriyor yönetmen. Ama yine de Yavuz Turgul’un alıştığımız kalitedeki sinemasına uymayan bir şeyler var...

3 yıldız
Yol Ayrımı
Yönetmen: Yavuz Turgul
Oyuncular: Şener Şen, Çiğdem Selışık Onat, Nihal Yalçın
150 dakika, 7A

BİR CİNAYETİN ANATOMİSİ

Ünlü polisiye-gerilim romanları yazarı Agatha Christie’nin en bilinen eserlerinden biridir “Doğu Ekspresinde Cinayet”. Yazarın ünlü dedektif karakteri Hercule Poirot’nun içinde olduğu en iyi kitaplarından biridir. Hatta Agatha Christie’nin bu romanını İstanbul’da Pera Palas otelinde kaldığı sıralarda yazdığı söylenir.
Hikaye bizde yıllarca Şark Ekspresi olarak anılan ve 1880’lerin sonundan 1970’lerin sonuna kadar Paris-İstanbul arasında sefer yapan trende geçmektedir. Ünlü dedektif Poirot Kudüs’te henüz çözdüğü bir vakanın ardından İstanbul’a dinlenmeye gelir. Doğu Ekspresi’nin işletme müdürü Bay Bouc onu bu uzun ama keyifli tren yolculuğuna davet eder. Poirot bu cazip teklifi kabul eder ve seçkin konukların bir araya geldiği vagona yerleşir. Ancak yolculuk sırasında Poirot’ya kendisini koruma işi teklif eden bir antika simsarının cinayete kurban gitmesiyle tamamen dinlenmeye ayırdığı bu yolculuk, yeni bir vakaya dönüşür. Vagondaki 12 yolcudan her biri artık birer şüphelidir. Yoğun kar yağışı yüzünden dağ başında arıza yapan trenin içinde gerilimli bir araştırma süreci başlayacaktır.
Aynı romanı 1974 yılında ünlü Amerikalı yönetmen Sidney Lumet de sinemaya uyarlamıştı. Geniş kadrosuyla dikkat çeken filmin gerçekten de İstanbul’da çekilmiş sahneleri vardır. Hatta küçük bir sahnede Nubar Terziyan’ı görmek mümkündür.

dogu-ekspresi-ic

İngiliz sinemacı Kenneth Branagh, bu yeni uyarlamada hikayeyi daha heyecanlı hale getirecek bazı teknik numaralara ve senaryo hamlelerine başvurmuş. Mesela olay örgüsünün derinlerinde yer alan ve bir çocuğun ölümüyle sonuçlanan fidye vakasını, önceki filmdeki gibi hikayenin başına yerleştirmeyip merak unsurunu yükseltmiş. Bu kadar çok sayıda karakterin kısıtlı bir alanda olduğu ve bolca diyalogla yürüyen bir öyküye göre daha dinamik bir yapı kurmayı amaçlamış. İlk kez 1934 yılında yazılmış bir hikayeyi bugünün seyircisine taze bir bakışla sunmayı başarmış. Ancak ne yaparsa yapsın tahmin edilebilirlik tuzağına da düşülmüş. Dikkatli seyirci bir yerden sonra hikayenin aslını bilmese de finali doğru tahmin edecektir.

dogu-ekspresi-ic-2

Bize geniş ekranın hakkını veren güzel bir sinematografi sunan yönetmen Branagh, aynı zamanda Belçikalı dedektif Poirot rolünde parlak bir performans gösteriyor doğrusu. Johnny Depp, Michelle Pfeiffer, Penelope Cruz, Willem Dafoe, Judi Dench gibi yıldız oyuncuların renk kattığı filmde özellikle de Michelle Pfeiffer yıllara direnen güzelliği ve performansıyla diğerlerinin arasından sıyrılıyor. Pfeiffer’ın finaldeki performansı filmin ortalarında düşen duygusal tonu zirveye taşıyor.
İkinci bir Poirot filmine (Death on the Nile) daha kapının aralanması da güzel olmuş... Doğrusu Branagh’ın canlandırdığı Poirot’nun (o ihtişamlı bıyık çok yakışmış!) başka bir macerasını da izlemek istiyor insan.

3,5 yıldız
Doğu Ekspresinde Cinayet
Murder on the Orient Express
Yönetmen: Kenneth Branagh
Oyuncular: Kenneth Branagh, Michelle Pfeiffer, Johnny Depp
114 dakika, 7+