YENİ ÖĞRENDİM

Sarayda oturan AKP Genel Başkanı her fırsatta dünyanın bütün ülkelerine ayar veriyor. Son zamanlarda bundan en çok nasibini alan ülke Almanya. Erdoğan nasıl da fırçalıyor Almanya’yı biliyorsunuz.
Alman yöneticileri de hayli şaşkın. Bu salvolar karşısında ne yapacaklarını, ne diyeceklerini bilemiyorlar.
Erdoğan patlıyor “Bunlar Nazi artığı” diye. Almanlar şaşkın. Bütün dünya şahit ki Almanlar Nazilerle bağlarını öyle bir kesmişler ve Nazilerden öyle nefret ediyorlar ki “Bunlar Nazi artığı” suçlamasının “tercüme hatası” olabileceğini söyleyenleri bile var, “aklı başında kimse böyle söylemez, yanlıştır herhalde” diyorlar.
Sonra Erdoğan yine kükrüyor; “Bunların zenginliği nedir ki, savaştan sonra hasbelkader zengin oldular” diyor. Almanlar yine şaşkın. Kazandıkları paraları nereye koyacaklarını bilemeyen Almanlar 500 milyar dolar borcu olan bir ülkeden “Bunların zenginliği hasbelkader” sözünü de “tercüme hatası” sanıyorlar besbelli çünkü hiçbiri cevap bile vermiyor sadece tebessüm ediyor.
Sonuçta Almanya ile ilişkilerimiz çok gergin. Alman bakanlar “Türkiye’ye gitmek tehlikeli” açıklaması yaparken, biz Alman askerlerini İncirlik’ten çıkarıyoruz, canımızın istediği Almanları eften püften gerekçelerle tutukluyoruz.
Tabii iktidarlar arasında bu tür gerginlik olurken diğer her alanda da gerginlik olduğunu sanıyoruz değil mi? En azından ben öyle sanıyordum. Ama geçen akşam bir yemekte karşılaştığım bir Alman bankasının yetkilisini ağzım açık kalarak dinleyince çok şaşırdım.
Türkiye’de de faaliyet gösteren Alman bankasının yetkilisi “Son günlerde nasıl yoğunuz anlatamam” dedi. Çok sayıda Alman şirketi Türkiye’de yatırım yapmak için sıraya girmiş. Bankacı “İnanmayacaksınız ama bazen gün yetmiyor. O kadar çok şirket yatırım yapmak için başvuruda bulunuyor ve kredi istiyor ki bunlara yetişmekte zorlanıyoruz” dedi.
Peki, bu nasıl oluyor? Bir taraftan sanki savaşacak gibi karşılıklı atışmalar sürerken, hatta Almanlar Türkiye’ye ekonomik baskı uygulamayı bile düşünürken Alman firmaları neden Türkiye’ye akın ediyor.
Alman bankacıyı benimle birlikte dinleyen ekonomi bilgisine güvendiğim bir dostum “Çok şaşırtıcı değil” dedikten sonra şöyle konuştu: “Almanlar da batı ülkeleri de Türkiye’nin atıp tutmalarının arkasında bir şey olmadığını çok iyi biliyor. Türkiye’nin yapabileceği fazla bir şey yok. Suriyeli mültecileri şantaj aracı olarak kullanabilir, ki artık o ihtimal de çok zorlaştı, Almanya’ya olay çıkaracak militanlar yollar, Almanya’yı biraz karıştırmaya kalkar, yüzüne gözüne bulaştırır o ayrı mesele ama hepsi bu kadar. Avrupalı bunu biliyor. Bir bildiği de bizim aşağılık duygumuz” dedikten sonra şöyle devam etti; “Rüzgar enerjisi ihalesini Almanlar kazanınca çok sevindik. Bazı akılsızlar (Merkelde kapak olsun) falan dediler. Oysa dünya pazarını elinde tutan Almanlar için Türkiye pazarı çok önemli. Bizim akılsızlar Merkel’e kapak oldu zannederken Almanya Erdoğan’a kapak yaptı. Avrupalılar bu tür kargaşa ortamlarında Türkiye’ye yatırım yapan şirketlere AKP iktidarının kucak açacağını pek çok kolaylık sağlayacağını çok iyi biliyor. Bu nedenle akın akın Türkiye’ye geliyorlar, en avantajlı biçimde işler kapıyorlar, şirketler satın alıyorlar. Bu atışmalar durulduğunda Türkiye’deki Alman hakimiyetinin çok daha artmış olacağını göreceğiz.”
Demek ki işler öyle farfara yapmakla yürümüyor. Elin oğlu fırsattan istifade Türkiye’den müthiş para kazanıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

İçki için para isteyen, insanlara daha samimi geliyor


Sosyal medyada gördüm, bir video filmini bana da göndermişler.
Biri kız iki genç ilginç bir sosyal deney yapmışlar. Bir kartona “İçki lazım param yok yardım edin” bir başka kartona da “Açız yardım edin” dile yazmışlar.
Sonra bir caddeye oturup önce “İçki lazım param yok yardım edin” yazısını koymuşlar önlerine. Yarım saat içinde pek çok kişi yazıyı okuduktan sonra iki gencin önündeki kutuya para atıyorlar. Hatta bazıları önce yürüyüp geçiyor sonra dönüp para bırakıyor. Bu arada “İstersen sana içki alayım” diyenler de var.
Gençler daha sonra “Açız, yardım edin” yazısını aynı süre önlerinde tutuyorlar. Ama bu kez neredeyse hiç kimse para bırakmıyor, hatta dönüp bakan bile olmuyor.
Videoyu izledikten sonra düşündüm, “niye böyle?” diye. Sanıyorum içki için para istenmesi o sırada yoldan geçen insanlara “daha samimi” gelmiş. İki genç insanın “Açız, yardım” edin sözünü doğru ve samimi bulmayanlar, muhtemelen alkolikliği bir hastalık olarak görerek kendince yardım eli uzatıyor.
İçki için para vermeyi elbette doğru görmüyorum ama demek ki “açım” diyenlere kimse inanmıyor. Hele genç olursa. Oysa daha makul bir gerekçe gösterene, içki için olsa bile yardım elini uzatıyor.

ÇOK GÜLDÜM 

Vatandaş deyip geçme öyle çok cinsi var ki


Okurlardan Erhan Tığlı zaman zaman çok hoş mesajlar gönderir. Yıllardır Tığlı’dan gelen mesajların bazılarını sizlerle de paylaşmıştım. Hayli zamandır yazmayan Erhan Tığlı “vatandaş çeşitlerini” tanımlamış. Benim çok hoşuma gitti. Umarım sizler de beğenirsiniz;
Susandaş: Ezildiği halde hiç sesini çıkarmayan vatandaş...
Uçandaş: Dar gelirliler sürünürken her makama kolayca ulaşan vatandaş...
Şaşandaş: İşin aslını anlayamayıp, birdenbire köşeyi dönenlere şaşkın şaşkın bakan vatandaş...
Betondaş: Doğayı, bahçeli evleri mahvedip apartman diken yapsatçı vatandaş...
Yatandaş: yattığı yerden kolayca para kazanan vatandaş...
Kaçandaş: Vergi vermekten kaçan, sıkışınca kapağı yurtdışına atan vatandaş...
Açandaş: Orasını burasını açarak sanat(!) yapan vatandaş...
Satandaş: Her şeye ticaret gözüyle bakan, iyi bir müşteri bulunca vicdanını bile satan vatandaş...
Takandaş: Uçan kuşa borcu olan, borçlarını ödemeyip üstüne yatan vatandaş...
Atandaş: Bol keseden atan, attığı zaman mangalda kül bırakmayan politik vatandaş...
Matandaş: Hiçbir vatandaşlık hakkından yararlanamadığı halde kendini vatandaş sanan sanaldaş...