ACAİP YAZILAR

Eşofman çıplaklıksa haşema ne?


Türkiye’nin çivisini iyice çıkarmaya çalışıyorlar. Laikliği falan bıraktım artık bu iktidar tüm milli ve manevi değerlerimizi ama en önemlisi ahlaki hasletlerimizi yerle bir etti. Ahlaktan anlaşılan tek şey bacak arası artık. Hırsızlık yapsan kimse sesini çıkarmıyor. Dolandırıcılar baş tacı ediliyor. Adam kayırma neredeyse üstün ahlaki bir değer haline getirildi. Yalancılık, riyakarlık yükselen trend. Bunlara kimsenin sesi çıkmıyor. Ama küçük yaştaki kız ve erkek çocuklara taciz ve tecavüz görmezden gelinebiliyor. Oysa maazallah kızın biri şortla çıkmışsa sokağa dinin elden gittiğini sanan bir şaşkaloz basıyor tekmeyi cennete gitmek için. Mini etekliyi gören tokatlıyor. İçki içeni dövmeye kalkıyor. Kısa kollu gördüğünde “Bunlar sizi tahrik edip Allah yolundan saptırmak isteyen şeytanlar” diye saldırıyor. Daha çok yeni, RTÜK’ün AKP’li üyeleri bir tv kanalında ilkokul çocuklarının yaptığı gösteriye “bacaklarının görünmesi milleti tahrik eder” diyerek ceza yazmak istediler. Sonuçta bunların hepsinin amacı belli. Hesapta “münferit” gibi görünen bu olaylar bir zihniyetin uzun soluklu planının parçalarıdır. Küçük olaylarla herkesi korkutup sindirmektir amaç. Şortlu kız tekme yiyince hiçbir ana baba kızını şortla dışarı çıkarmaz artık. Askılı bluz giyen saldırıya uğrarsa “ne olur ne olmaz” duygusu ile milyonlarca kadın kısa kollu giysilere dokunamaz bile. İçki içen dayak yedikçe ortalıkta içki içen görünmez olur. Sonuçta bir din devleti görünümüne hesapta hiçbir baskı altında kalmadan geçmiş gibi oluruz. Buna karşı dindarmış gibi göründükten sonra herşeyi yapmak ise serbest neredeyse. Sokaklarda gezen türbanlılarının kıyafetleri herkesin dikkatini çekiyordur herhalde. Dapdaracık kotların üzerine giyilmiş rengarenk kabanlar ve allı pullu türbanlar mini eteklerden bile fazla dikkat çekmiyor mu? Geçenlerde gördüm. Kızın birinin daracık pantolonunun üzerine giydiği kabanın tam alt arka noktasında “there is no rules” yazıyordu. Anlamını biliyor mu o kız ama Türkçesi “Burada hiçbir kural yoktur” anlamında.  Nargile kafeler türbanlı kızlardan geçilmiyor. Kızın ağzında marpuç, başını oğlanın omuzuna yaslamış. Okey masası başında sigarasından derin nefes çekip “okey atmaya dönen” türbanlı kızların sayısı hiç de az değil. Geç enlerde nasılsa felsefe öğretmeni olmuş Ercan Harmancı beden eğitimi derslerine kızların girmesini eleştirerek  “Ya benim çok sapık duygularım var ya da şeytan onlara uğramıyor. Bir genç kızın vücut hatlarını gördükten sonra şeytan size üflemiyorsa ya erkekliğinizi ya da imanınızı kaybetmişsiniz demektir. Kız öğrencilerin giydiği eşofman onları çıplak yapar. Bugün beden eğitimi adıyla adet görmüş kızlara zorla ve müfredat gerekçeli zina yaptırılıyor bu hiçbir babanın da umurunda değil. Hemi de Müslüman baba. Niyet sorgulamıyorum İslam’ın sınırlarının dışında niyet aranmaz. Beden eğitimi dersi veren, verirken gerçekten rahatsızlık duyan şerefli öğretmenler olduğu gibi şereften yoksun öğretmenlerde var”  demişti de kıyamet kopmuştu. Tabii kıyamet kopunca bir şey olmuyor, maksada ulaşılmış oluyor az önce belirtmeye çalıştığım gibi. Ancak eşofmanın çıplaklık olduğu söylenince aklıma geldi; eşofman çıplaklıksa haşema ne oluyor? Haşema ile eşofman arasında bir fark yok ki. Eşofman giyen de başına türbanı taksa aynı haşema gibi olmuyor mu? Bu felsefe öğretmeni haşemalı kadın görünce ne düşünüyordur acaba? Hele benim önceki hatta gördüğüm manzara karşısında kalsa delirecektir herhalde. Termalde kaplıcadayız. Ortak sıcak havuza giriyoruz ailecek. Havuzda başka aileler de var. Ama bunlardan dördünde kadınlar haşemalı. Kadınlar tıpkı denize girdikleri gibi burada da haşema giymişler. “Ne var bunda?” diyeceksiniz. Bir şey yok belki ama kaplıca sıcak ve şifalı su yani suyun vücuda temas etmesi gerek. Üstelik kaldığımız otelde ortak havuz olduğu gibi kadılara ve erkeklere ayrı havuzlar da var. Ama o kadınlar belli ki amaç olarak kaplıca suyundan yararlanmayı değil kocalarıyla birlikte sosyal ortamda olmayı seviyorlar. Yani muhtemelen inançla da ilgisi yok konunun, dini görünümlü tercihler artık bir yaşam biçimi haline gelmiş demek ki.

KOMİK

Bunlar da yılın son aforizmaları


Yıl içinde artık tiryakisi olduğunuz İbrahim Ormancı’nın yılbaşı için gönderdiği duvar yazılarını birlikte okuyalım;

Türk halkının yüzde 85’i yeni yılı PTT’de karşılayacak. Pijama-Televizyon ve de Terlik.

* * *

“Hayallerim suya düştü” sözü bence 1 Ocak’ta Milli Piyango’dan büyük ikramiye çıkmayan vatandaşlar için söylenmiştir.

* * *

Atı alan bu İstanbul trafiğinde Üsküdar’ı geçebiliyorsa ancak bravo derim.

* * *

Memur maaşlarına yüzde 4 zam varken her şeye yüzde 14 zam varmış. Ne demiş Ankaralı Namık “Arabada 5, evde 15, hoşuma da giderse, bendensin “ Aynen öyle.

* * *

  Asgari ücret 1404 TL’nin ama yoksulluk sınırının 5238 TL’ye dayandığı ülkemizde , üç asgari ücretlinin bir yoksul bile etmediği sonucu çıkmaz mı acaba? 

* * *

Kırmızı soğan unutkanlığı önlüyormuş. İşe bak , hanım kırmızı soğan almayı unuttum diye basmıştı bana fırçayı.

* * *

Askerlik görevini ifa eden gençlerimiz yediği yemeklerden zehirlenip duruyor. Sorumluları kimse yedikleri içtikleri zehir zıkkım olsun inşallah.

* * *

Tavşan dağa küsmüş. Facebook’ta arkadaş listesinden çıkarmış ha ha ha.

* * *

Birileri bizi birbirimize kırdıracaklarına, birbirimizi gülmekten kırdırsak ya!..

* * *

Son KHK’dan 107 bin nüfuslu Bursa’nın Gemlik İlçesi için taşınma kararı çıkmış. Hey gidi Orhan Veli Kanık hey. Gemliğe doğru zeytinlik alanları imara açılmış bir kent göreceksin. Şaşırma hişt.

* * *

Bazen evlilik “Bekarlığın insanın canına tak ettiği” günleri özlemektir.

* * *

Hep deneyip deneyip başarısız oluyorum. Hayatımı yazsam roman değil DENEME olur yani.

* * *

Ne kavgam bitti, ne sevdâm, ne de kredi kartı borçlarım.

* * *

Köroğlu “Benden selam olsun Bolu Beyi’ne” deyip durma abi be. Vereyim telefonu, selamını kendin söyle.

* * *

Oğluma Türkçe çalıştırırken daha sözcüğünü bir tümce içinde kullanarak örnek vermesini istedim. “Bir kadın cinayeti daha” dedi. Ne desem boş.

* * *

Kamber’siz düğün olur olmasına da, magandasız düğün olmaz be ya.

* * *

Film gibi bir hayatım var. Beni görenler; patlamış mısıra saldırıyor.

* * *

Hep UÇKUR’undan dem vuranlar var ya. ÇUKUR’dur onlar.

ÇOK GÜLDÜM

Yılbaşı fıkraları


Geldik yılın son gününe. Bu gece yarısı yeni yılı karşılayacağız. Yıldırım Tuna bu özel gün için fıkralar göndermiş. Haydi okuyalım ve son gün tebessümünü birlikte yaşayalım;

Bir iyi bir kötü haber

Bir iyi, bir de kötü haberim var: Açıklandığına göre yılbaşı geliyor diye işsizlik oranı yüzde 13’e düşmüş. Kötü haber de şu ki işe alınacak her personelden iri metal tokalı, kalın siyah kemerli kırmızı elbise, pamuktan yapılmış beyaz sakal ve ucu beyaz ponponlu kırmızı kukuleta isteniyor olması.

Binin üstüne gidin

Yılbaşına saatler kala evinin temizlenmesi için mağazadan süpürge alan kadın kasadaki uzun kuyruğun yavaş hareket etmesine müthiş sinirlenmiş. Söylenip yapmadığını bırakmamış. Sıra kendisine gelip de kasiyer adam süpürgesinin barkodunu okutunca  “Ohh, çok şükür yeni yıl gelmeden eve ulaşabileceğim”  demiş. “Merak etmeyin bayan”  diye cevap vermiş kasadaki adam,  “Süpürgeniz yepyeni, kuyruk tarafınızdan da iyi bir rüzgar yakalarsanız şak diye evinizdesiniz!”

Sürprizin böylesi

İşinden evine dönen adam, hızlı adımlarla yatak odasına çıkmış. Gardırobun kapısını açarken karısı banyodan,  “Sakın o dolabın kapısını açma, içinde sana yılbaşı için aldığım sürpriz hediye var, açmaaa!..”  diye çığlık çığlığa bağırmış. “Çok geç kaldın”  demiş adam kapağı sonuna kadar açarken,
“Senin kadar saçma sapan hediye alan görmedim”
demiş içine baktıktan sonra  “Yahu salak mısın sen? Ha? Salak mısın? Ben şimdi çırılçıplak sütçüyü ne yapacağım ki?”

Gaf gaf üstüne

Yılbaşı partisinde delikanlı tavlamak istediği kızın yanına sokulmuş, onu etkilemek için çeşitli konulara girmiş, bir ara  “Bendeki şansa bak, şuradaki kel ayıyı görüyor musun?”  demiş,  “O ayıya gidip ‘şu koca memeli obez kadın kim?’ diye sordum, meğer onun karısı değil miymiş?” Kız “Hadi ya?”  demiş heyecanlanarak, “Peki babam size ne cevap verdi?..”

Ben de nefret ederim

Hakim mahkemede tecavüze uğrayan kadını dinlemeye başlamış,  “Yılbaşı gecesiydi,   korkunç psikolojik bir travma yaşadım efendim...”  diye başlamış kadın, “ “Beni kollarımdan ve ayaklarımdan karyolaya bağladı, ve ‘ Jingle Bells’ şarkısını söyleye söyleye... Of aman hatırlamak istemiyorum o anı..” Hakim “Aman Tanrım..!”  demiş   “ Korkunç bir şey bu” Kadın “Sizde mi?”  demiş gözlerini silmeye çalışırken  “O şarkıdan ben de oldum olası nefret ederim efendim!”

Yaşama gücünü veren kişi

Yılbaşı gecesi, tüm mahalle sakinleri kutlama yemeği için eşleri ile sokaklarındaki barda toplanmışlar. Yılbaşına 5 dakika kala DJ kız “Hazır olun bakalıımmm” diye müziği kısıp anonsa devam etmiş: “Yeni yıla girmek üzereyiz. Şimdi her kocanın ona yaşama, tutunma gücü veren, hayatını tatlandıran kişinin hemen yanında ayakta durmasını istiyorum!” Bir an bir karışıklık, bir gürültü kopmuş, barmen onlarca kocanın altında ezilmiş!

ÖNERİ

Bu kafaya şap servisi yapılmalı


Eskiden denirdi ki “askerlerin yemeğine şap katılıyor.” Aynı şekilde cezaevi yemeklerine de “şap katıldığı” söylenirdi. Her ne kadar şehir efsanesi gibi görünse de alüminyum ve potasyum sülfatından ya da amonyum alüminyum sülfatından oluşan, suda eriyen, buruk tatta, antiseptik bir madde olan şap sağlıkta pek çok alanda kullanılırken “cinsel gücü düşürücü” özelliği ile de bilinir. Şimdi durup dururken şap nereden aklıma geldi? Bu dinci takım her an “tahrik olmaya” hazır. Çünkü beyinleri apış aralarında olduğundan herhalde küçücük çocukların görünen bacaklarından bir saç teline, kadınların diz kapağından eşofmana kadar her şeyden tahrik oluyor bu zihniyet. Tehlikeli bir durumdur bu. Hele bazıları var ki tahrik olunca bunun giderilmesi gerektiğinin dinen de emredildiğine inanıyor. Nitekim tatsız saldırılardan sonra hemen aynı savunmayı yapıyor bu kafadakiler “Çok tahrik oldum, ne yaptığımı tam hatırlamıyorum, çok pişmanım.” Diyorum ki bu tür zihniyete zorunlu şap kürü uygulanmalı. Başka türlü olmayacak bu galiba.