ANALİZ

Referandumdan bu yana CHP’de sular durulmuyor. CHP içinden farklı sesler yükseliyor.
Kimi genel başkanın istifasını istiyor, kimi hemen bir kurultay talep ediyor, kimi adaylar konusunda fikir beyan ediyor.
Genel başkan “olağan kurultay” yapılacağını açıklarken parti içinde kavga istemediğini yapanı kapı önüne koyacağını söylüyor.
Şimdi size bu konudaki gözlemlerimi aktaracağım.
CHP genel merkez yönetimi de, diğer yöneticileri de şunu bilmeliler; “Referandum gecesinden bu yana sokaktaki halk çok öfkeli.”
Bu öfkenin kaynağında yatan nedenler şunlar;
Halk CHP’nin hukuk mücadelesini takdirle karşılıyor ama hemen herkesin ısrarla “Yüzde 49’dan” söz etmesine çok kızıyor. Referandumda “hayır” diyenler “Biz sandıkta kazandık ama YSK evet açıkladı, CHP her fırsatta yüzde 49 diyerek bu durumu legal hale getiremez” diyor.
Hayır diyenler CHP’nin referandum öncesi sağduyulu ve sakin tavrını büyük beğeni ile karşıladıklarını söylerken referandumdan sonra herşeyi kabullenmiş ama zorunlu olarak hukuk mücadelesi sürdürüyor görüntüsü vermesinden çok rahatsız.
Hayır diyenler CHP içindeki karşılıklı atışmaları, ağır sözleri, sonuç alınamayacağı bilinen çekişmeleri hayret içinde izliyor, “oysa asıl büyük kavga AKP’de yaşanıyor, herkes iktidar partisindeki büyük hesaplaşmaya gidileceğini biliyor buna rağmen sanki CHP’de çatlak var görüntüsü verilmesinin anlamı ne?” diye soruyor.
Sadece dün yaşadığım bir olaydan örnek vermek isterim.
Halk TV’deki Yazıişleri programı başladığı sırada CHP Milletvekili Muharrem İnce ve 14 milletvekilinin basın toplantısı yaptığı haberi geldi. Bunun üzerine bu toplantıyı canlı yayınladık.
İnce biliyorsunuz parti yönetimini eleştirdi ve “olağanüstü kurultayın toplanmasını” istedi.
Bu canlı yayından sonra twitter hesabıma sayısız mesaj geldi.
Bu mesajların neredeyse yüzde 95’inde tek soru vardı: “Tam bu sırada bu kadar parçalanmış görüntüsü vermek hangi aklın ürünü?”
Mesaj atanların bir ikisi hariç birinde ne Kılıçdaroğlu, ne Baykal, ne Sağlar, ne İnce eleştirilmiyordu. Kimse “Bu sözleri niye söyledin, yanlış söyledin, haklısın veya haksızsın” gibi ithamlarda bulunmuyordu.
Ortak tepki “Türkiye’de rejim değişti, üstelik bunu sandıkları çalarak yaptılar, bunu ortaya çıkarmak Türkiye’yi bir uçurumun kenarından kurtarmak varken siz nasıl olur da birbirinize düşmüş görüntüsü verirsiniz” deniyordu.
Bunca yıldır siyaseti izliyor, analizler, yorumlar yazmaya çalışıyorum. Ama inanın CHP’deki iç çekişmeler konusunda birbirini tanımayan bu kadar çok sayıda insanın aynı tepkiyi verdiğini hiç görmemiştim.
CHP yönetimine ve bütün CHP’lilere hatırlatmak istedim.

KOMİK

Wikipedia aforizması


Eskiden: Hocam elektrikler kesikti çalışamadım...
Şimdi: Hocam Wikipedia kesikti çalışamadım.
Bir de bayıldığım Latif Demirci karikatürünü hatırlatmak isterim. Demirci’nin Hürriyet’teki karikatürü şöyleydi: Öğrenci sözlü sınav yapan öğretmene “Wikipedia’ya giremedim” diyor. Öğretmen de “VPN’i denedin mi?” diye soruyor.
Dünya çapında bir internet ansiklopedisini de yasakladık ya. “Kuzey Kore gibi olduk” deyince kızıyorlar ama...

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Tesettür başa sarılan örtü değilmiş


Kendini Abdülhamit’in torunu diye tanıtan bir genç kız var biliyorsunuz. Nihal Osmanoğlu bir televizyon programına konuk olarak katılmış. Başında biraz da hotozu andıran türban var.
Oysa bu kızımızın başı bugüne kadar hep açıktı. Hele yurtdışı fotoğraflarında çok rahat kıyafetlerle olduğu da biliniyor.
Sunucu “çevre baskısı nedeniyle türban taktığı yolunda eleştiriler” yapıldığını hatırlatınca Osmanoğlu “Kesinlikle yok böyle bir şey “dedi ve hepimizi aptal yerine koyan şu açıklamayı yaptı; “Ben bugüne kadar hep tesettürlüydüm. Tesettür dilde vardır, sözde vardır, davranışta vardır, yaşam biçiminde vardır. Tesettür başa sarılan bir örtü değildir. Bugüne kadar kendimi hep tesettürlü hissettim zaten, şimdi başımı da örterek bu eksiğimi de tamamlamış oldum.”

BUNU YAZMAK GEREK

Deniz Gezmiş’ler bugün anılıyor


Tam 45 yıl önce bugün 12 Mart generallerinin kurduğu Sıkıyönetim Mahkemelerinin verdiği karar ve Meclis’in onaylaması sonucu “Üç Fidan” idam edilmişlerdi.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan “katledilmelerinin” yıldönümünde 68’li arkadaşları tarafından geleneksel hale gelen ritüelle anılacak.
68’liler Vakfı üyeleri bugün saat 11.00’de Gümüşsuyu’ndan Dolmabahçe’ye kadar yürüyecekler. Burada saygı duruşu yapıldıktan sonra herkes denize Deniz, Yusuf ve Hüseyin için birer sigara atacak.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Kılıçdaroğlu’ndan çok ciddi iddia: O gece silahlı kişileri sokağa saldılar, biz de çıksak kan dökülürdü


Önceki akşam geleneksel Babıali Toplantısı yapıldı. 130’uncu toplantının onur konuğu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu idi.
CHP liderini formda gördüm. Samimiydi, rahat konuştu, sorulara net yanıtlar verdi.
Gerçi ileriye dönük bir proje ve strateji sunmadı ama referandum ve sonuçları ile ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
Örneğin YSK’nın bir “çete” gibi davrandığını tekrarladı ve “Bu konuda ısrarlıyım, mahkemeye verirlerse de bunu çok iyi anlatırım” dedi.
Referandumdan kesinlikle hayır çıktığına yürekten inandığını ancak YSK marifetiyle sonucun evete çevrildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu hukuk mücadelesini kesintisiz sürdürürken 2019 seçimlerine de “Başkanlığı almak veya anayasayı tersine çevirmek için değil, daha güçlü ve demokratik bir parlamenter sistemi getireceklerine söz vererek” hazırlanacaklarını belirtti.
CHP lideri referandum gecesi “pasif kaldığına” ilişkin bir soru üzerine “Kampanyamızı bayrağımızı kullanmadan, tahriklere kapılmadan sürdürdük. O gece ateşli bir konuşma yapmadığımı biliyorum” dedikten sonra şu çarpıcı açıklamayı yaptı:
“O gece AKP militanlarını silahlandırdı. Sokağa silahlı ve eli sopalıları saldı. O gece ben de halkı sokağa çağırsaydım çatışma çıkardı. Kan dökülmesine razı gelemezdik, çünkü bir bu konuyu akılla yönetmek zorundayız.”
15 Temmuz’un “kontrollü bir darbe” olduğu görüşünde “ısrarlı” olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu “Bunu kendiliğimden söylemiyorum, bizzat Erdoğan’ın sözleri var, karşı darbe yaptıklarını söyledi, o gece üç uçağın üç ayrı alanda beklediğini söyledi, bunlar ne anlama geliyor” dedi.
Kılıçdaroğlu Adil Öksüz olayının hala aydınlatılamadığını belirttikten sonra Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporunu hala yazamamasını, darbe gecesinin en önemli iki tanığının hala konuşmamış olmasını eleştirerek “Bu ikili darbeden bir gece önce saatlerce görüştüler, bunlar aydınlatılmadan sonuç alamayız” diye konuştu.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

“Kapının önüne koyarım” sözlerini kendine yakıştıramamış


CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Babıali Toplantısı’nda kendisine yönelen bir soru üzerine “Parti içinde kavgaya asla müsamaha gösteremem, yapılmasını gerekeni yaparım” dedi. Ancak “kavga edeni kapı önüne koyarım” sözünü daha sonra düşündüğünde bunun kendisine yakışmadığını anladığını belirterek “O sözü kullanmamalıydım” dedi.
Hafta içindeki bir yazımda bir genel başkanın dozu ne olursa olsun eleştirilerde bulunanları kapı önüne koymakla tehdit edemeyeceğini ama bu sözlerin sahiplerini “üslup konusunda” uyarabileceğini yazmıştım. Herhalde Kılıçdaroğlu bana cevap olsun diye söylemedi o sözleri ama bu konudaki olgun davranışı da gerçekten çok hoşuma gitti.

ÇOK GÜLDÜM

Kemal Kılıçdaroğlu’ndan iki espri


Bugün Babıali Toplantısına çok yer verdim ama Kılıçdaroğlu’nun yaptığı iki espriyi de geçmek istemedim.
CHP lideri AKP’nin referandumun gerçek sonucunu bildiğini ama yine de bunu bir zafer gibi sunduğunu söyleyerek “Şimdi de teşekkür ziyaretlerine başlayacaklarmış” dedi ve ekledi “Herhalde ilk ziyareti YSK’ya yapacaklardır.”
Kılıçdaroğlu daha sonra Trabzon’daki bir anısını aktarırken “Meydan konuşmasına bir fıkra ile başladım” diyerek şu fıkrayı anlattı; “Karadeniz’de bir erkeğe (nerelisin) diye sormuşlar o da (Bilmiyorum, henüz evlenmedim) cevabını vermiş.”