MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Yıllardır tartışılan dokunulmazlıklar önceki gün sabaha karşı çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırılıverdi.
Meğer bu kadar basitmiş. Bunca yıldır yapılan tartışmaların hiç anlamı yokmuş. Bu iş bir kararnameye bakıyormuş.
Hükümet (aslında saray tabii, hükümetin haberi var mıdır bu kararnameden tartışılır) son yayınladığı Kanun Hükmünde Kararname ile aslında Ohal’le hiç ilgisi olmayan birçok konuda “radikal” değişikliklere gitti.
Örneğin MİT Müsteşarı Cumhurbaşkanı’na bağlandı, etrafındaki koruma kalkanı ise iyice kalınlaştırıldı, artık cumhurbaşkanı izin vermedikçe MİT Müsteşarı mahkemede tanıklık bile yapamayacak.
Dokunulmazlık ise “şartlı” kaldırıldı yeni KHK ile. Milletvekilleri hakkında soruşturma açılabilecek açılmasına da sadece Ankara Cumhuriyet Savcılığı ve milletvekilinin bulunduğu yerdeki Ağır Ceza Mahkemeleri karar verebilecek.
Böylelikle iktidar kime dokunmak istiyorsa o milletvekili hakkında soruşturma açılacak. Tabii çıkarılan KHK’da “soruşturma” tanımı geçiyor ama bu iktidarın siyaset yapma yöntemini bilen herkes soruşturmanın
aslında hapse atma olduğunu biliyor.
Demek ki iktidar hangi milletvekilini hapse atmak istiyorsa bundan sonra önünde anayasal bir engel olmadan bunu yapabilecek.
Daha önce soruşturma açılabilmesi için bir milletvekilinin dokunulmazlığının Meclis tarafından kaldırılması gerekiyordu. Nitekim Meclis bazı milletvekillerinin “Meclis’e gönderilen fezlekelerle” sınırlı olarak dokunulmazlıklarını kaldırmıştı. Mahkemeler de bundan yararlanarak çok sayıda HDP’li milletvekilini tutuklamıştı.
İktidar şu anda gözünü diktiği HDP’li ya da başka partiye mensup milletvekilini hapse atamıyor, çünkü dokunulmazlık var. Meclis’in yeni fezlekelerle ilgili oturup tekrar oylama yapması ise uzun süreceği için belli ki kestirme bir yol bulunmuş oldu.
Şimdi herkes “tutuklama toto” oynayabilir. Bakalım yeni düzende ilk hangi milletvekili tutuklanacak? HDP’li mi olacak yoksa CHP’li mi? MHP’den ayrılanlar da kendilerini hapishane duvarları arkasında bulabilir.
Ancak bana göre bu “tutuklama sopası” en çok AKP milletvekilleri için çıkarıldı. Bundan sonra söz dinlemeyen, asilik yapmaya kalkan, hele merkezde kurulacak bir partiye geçmeye çalışan AKP milletvekili kendini anında zindanda bulabilir.
Özellikle Erdoğan’ın “Onları kelepçeli görmek istiyorum” diye etrafına bağırdığı bazı önemli milletvekillerini bundan sonra “Allah korusun” diyorum.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Herkes benim önümde böyle olacak


Gazetelerin dünkü sayfalarında Cumhurbaşkanı’nın Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık ile fotoğrafı vardı. Hemen her gazetede aynı fotoğraf vardı.

Kızılay GenelBaşkanı Kerem Kınık Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık


Erdoğan kurban için Kızılay’a vekâlet yetkisi vermiş. Kızılay Erdoğan için Pakistan’da üç kurban kesecekmiş. Aynı şekilde Emine Erdoğan için de Bosna’da üç kurban kesilmesi için vekâlet verilmiş.
Benim dikkatimi yayınlanan fotoğraflar çekti.
Cumhurbaşkanı masada oturmuş evrak imzalıyor Kızılay Başkanı ise “el pençe divan” hemen yanında.
“Ne var?” diyeceksiniz. Var. Bu fotoğraf imza törenini izleyen gazeteciler tarafından çekilmiyor. Sarayın fotoğrafçısı çekiyor. Sonra sarayın basın merkezi çekilen fotoğraflardan birini seçip bütün gazetelere gönderiyor. Gazeteler de eğer kullanmak istiyorsa sadece bu fotoğrafı kullanabiliyor.
Peki, sarayın basın merkezi neden Kızılay Başkanı’nın iki büklüm fotoğrafını servise koyar ki? Bunun tek amacı var; Herkese “Cumhurbaşkanı’nın yanında böyle olacaksın” deniyor. Ayrıca halkın beynine “Herkes Cumhurbaşkanı’nın önünde işte böyle saygılı” algısı sokuluyor.
Beyinler aslında bu tür küçük propaganda ve algı yaratma operasyonlarıyla yıkanıyor, şaşırmayın.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Şiddetli bir Cem Küçük-Doğan Grubu savaşı başlıyor


Bana göre Doğan Grubu baltayı taşa vurdu. Erdoğan’ın “kimse benim adıma racon kesemez” sözlerini Cem Küçük ve Fuat Uğur için söylediğini zannederek karşı saldırıya geçti. Üstelik bu saldırıda Küçük ve Uğur’un çalıştığı Türkiye Gazetesi’nin sahibini de hedef aldı.
Hürriyet’in Cem Küçük’le dalaşma görevini verdiği yazarları Türkiye Gazetesi sahibi Mücahit Ören’in İhlas Holding nedeniyle vatandaşa olan borcunu 16 yıldır ödemediğini yazıyorlar.
Cem Küçük ve Fuat Uğur ise Erdoğan’ın “racon kesmeyin” sözlerinin kendilerine yönelik olmadığını söyleyerek Doğan Grubu’na salvolarını sürdürüyorlar. Üstelik Hürriyet’in Mücahit Ören’in ödemediği paraları diline dolamasına bu ikili çok öfkelenmiş durumda.
Cem Küçük Aydın Doğan’a hitaben “Bir daha patronumuzun özel hayatı ile ilgili tek satır bile yazarsanız elimizde sizlerle ilgili olan her şeyi açıklarız” dedi. Küçük “Elimdeki belgelerin yüzde biri bile Aydın Doğan’ı da adamlarını da Türkiye’den kaçırtacak kadar önemli, bir o kadar yüz kızartıcı ve çirkin” iddiasında bulundu.
Bu şantaja rağmen Hürriyet’in görevli yazarları dün de dokundurunca Cem Küçük dünkü televizyon yayınında Doğan Grubu’nun bazı yolsuzlukları olduğunu iddia ederek ilk ipuçlarını verdi.
Eğer durum böyle giderse Cem Küçük ile Doğan Grubu arasında tarihin en büyük medya savaşı çıkacak demektir. İbretle izleyeceğiz.

Bİ SORALIM BAKALIM

İki beldenin ilçe olması OHAL’in konusu değil ki


Hükümet Olağanüstü Hal’i neden çıkardı? Çünkü dinci bir faşist örgüt ülke yönetimine silahla el koymaya kalkmıştı. Bununla mücadelenin daha hızlı ve etkin olması için Olağanüstü Hal’e gerek vardı.
Buna zaten kimse itiraz etmedi. Ohal başladığından bu yana hükümet sürekli Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarıyor. Bu kararnamelerle on binlerce kişi tutuklandı, yüz binin üzerinde memur açığa alındı, on binlerce kişi hakkında soruşturma açıldı, binlerce kişinin mal varlıklarına el konuldu.
Bunların hepsini “darbe ve terörle mücadele” kapsamında görebiliriz belki. Ama hükümet KHK’larla ordunun içyapısını değiştirdi, terfi tayin yöntemlerini yeniden belirledi, mahkemelerin yapısını değiştirdi. Bunların terör ve darbe ile ne ilgisi olabilir? Bu soruya cevap hiç verilmedi.
Son kararnamede iki belde ilçe yapılmış. Biri Aksaray’ın Sultanhanı diğeri de Artvin Hopa’nın Kemalpaşa beldeleri. İyi de bu iki beldenin ilçe yapılmasıyla darbe terör mücadelesinin ne ilgisi var?
Böyle aceleyle ilçe yapıldıklarına göre bizim bilmediğimiz özellikleri var buraların. Ismarlama ilçeler gibi bunlar, bakalım yakında öğreniriz, buralarda kimler iş yapıyor kimler büyük paralar kazanıyor?