CANIMI SIKAN ŞEYLER

Keşke cami yerine bir okul yaptırsaydı


Gazetelerin ve televizyonların neredeyse tamamında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın Kayseri’de cami yaptırdığı haberi vardı. Orgeneral Akar Kayseri’ye bir cami yaptırmak istemiş. Belediye ise Akar’a Asri Mezarlık girişinde yer göstermiş. Genelkurmay Başkanı bunu kabul etmiş. Selçuklu döneminin izlerini taşıyan cami neredeyse bitme aşamasına gelmiş. Haberi görünce kendi kendime sordum; “Bir genelkurmay başkanı neden cami yaptırır ki?” Elbette kimse bir hayırseverin parasını nereye harcadığını sorgulayamaz. Ancak bu kişi genelkurmay başkanı olunca farklı. Çünkü genelkurmay başkanı sıradan bir hayırsever değil. Görevi gereği çok önemli bir işlevi de üstleniyor. Laik demokratik hukuk devletinin en önemli kurumlarından birinin en tepesindeki kişinin zaten on binlerce olan ve sonuçta artık çok da fazla ihtiyaç olmayan cami yerine nesiller boyu sürecek bir eğitim hizmetine yardımcı olması bana göre daha şık bir davranıştı. Hulusi Akar bir okul yaptırsa çok daha iyi olurdu. Ya da cami için harcayacağı parayı eğitim işine ayırır belki okul yapmazdı ama öğrencilere burs verebilirdi, yurt binası inşa edebilirdi. Ya da sağlık alanında harcama yapar ve yine Kayseri’de şu anda ihtiyacı olan bir yere hastane yaptırabilirdi. Tabii bilemiyorum, Orgeneral Hulusi Akar cami yaptırırken sadece kendi vicdanının mı sesini dinledi yoksa harcayacağı bu paranın iktidarın daha hoşuna gideceğini mi düşündü? Bu arada bütün medya “Hulusi Paşa’nın camisi” haberlerini yaparken kimsenin aklına bu yardımın kaynağını sorgulamak gelmemiş. Kimsenin parasında malında gözüm yok ama genelkurmay başkanı ne para kazanır ki tasarrufları ile cami yaptırabiliyor. Tabii ailesi zengin olabilir. Bunu bilmiyorum. Veya karısı zengindir. Çünkü son yıllarda yüksek miktarlarda paralar harcayan kamu görevlilerinin çoğunun nedense hep “karısı zengin” çıkıyor. Bence Hulusi Akar camiye harcadığı paranın nereden geldiğini de açıklamalı. İnşaat mühendisi bir arkadaşım geçen ay bitirdikleri bir caminin 4 milyon liraya mal olduğunu söyledi. Hatta “Gördüğüm kadarıyla Hulusi Paşa’nın camisi bizim yaptığımızdan daha büyük. Üstelik sanatsal çalışmalarının da hayli masraflı olacağını söyleyebilirim” dedi. Bilmem, belki Hulusi Paşa paranın da kaynağını açıklar da hakkında kötü düşünenler varsa onları ikna etmiş olur.

14krk05a_ist_izm_ant_ank_trb

ŞAŞIRDIM

Hulusi Akar’ın “gizli eylemini” Kayseri Belediye Başkanı açık etti


Son zamanların “en komik” haberlerinden biri Hulusi Akar’ın Kayseri’de bir cami yaptırdığı haberiydi. Komik olan cami yapılması değil. Haberin içeriğindeki bir ayrıntı bana çok komik geldi. Çünkü Genelkurmay Başkanı Akar yapacağı caminin bir hayır işi olduğunu söylemiş ve bunun gizli tutulmasını rica etmiş. Kimden? Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik’ten. Cami yaptırma isteğini ilettiği Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Çelik Hulusi Akar’a Asri Mezarlık girişindeki yeri önermiş. Akar 750 kişilik, 2 minareli caminin Selçuklu mimarisinden esinlenerek yapılmasını tercih etmiş. Haberin buraya kadar olan bölümü gayet güzel. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı gazetecilere şu açıklamayı yapmış. “Şehir mezarlığı içinde bir cami yapılıyor. Bu camiye başlamıştık. Bir hayırseverimiz ’bu camiye katkı verelim, beraber yaptıralım’ dedi. Birçok hayırseverimiz bu camiyi yaptırmak istiyordu. Ama biz şehrin mezarlığı, şehrin bütününü ilgilendiriyor diye teklifleri kabul etmemiştik. Ancak, bu hayırseverimiz aile olarak böyle bir cami yapmaya karar verdiklerini söyledi. Kendilerinden Allah razı olsun. Yaptıkları bu hayır işinin duyulmasını istemediler. Buradaki hayırseverimiz Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Hulusi Akar’dır. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Kendilerinin herhangi bir isim talebi yok. Kendileri şan- şöhret için bu camiyi yaptırmıyorlar.” İyi ki Akar Paşa adının gizli tutulmasını istemiş. Adam gizli bir iş yapmaya kalkmış, işgüzar başkan kaş yapayım derken göz çıkarmış anlaşılan.

ANALİZ

Aklı başında kimse yüzde 11 büyümeye inanmıyor


İktidarın istatistik kurumu herkesi şaşırtan biçimde son çeyrekte Türkiye’nin yüzde 11 büyüdüğünü açıkladı biliyorsunuz. Normalde herkesi sevindirecek bu habere biraz ekonomiden anlayan aklı başında hiç kimse inanmadı. Sadece iktidar temsilcileriyle yandaşlar büyük gürültüler çıkarıp “Dünya rekoru kırdık, herkes bizi kıskanıyor, işte bu yüzden bizi yıkmak istiyorlar” diyerek yüzde 11’in gerçek olduğunu savunuyorlar. Aslına bakarsanız AKP 2007’den bu yana doğrular üzerine kurulmayan bir politika sürdürüyor. Devlet İstatistik Enstitüsü yerine kurulan Türkiye İstatistik Kurumu, tamamen AKP’li kadrolarla doldurulmuş ve açıkladığı tüm ülke rakamları, halkı yanıltmaya yönelik. Dünyanın en hızlı gelişen ülkesi Çin bile Türkiye’nin yüzde 11 büyüdüğü söylenen bu 3 aylık dönemde yüzde 6,5 büyümüş. Şimdi gerçek rakamlara bakalım. Çalışabilir nüfus içinde işsizlik oranı resmi olarak yüzde 12.2 ama gerçekte yüzde 25’i geçiyor. Üniversite bitirmiş kesim içinde işsizlik oranı yüzde 30. Son 10 yıldır ülkede açılan fabrika yok. Tek yapılan, büyük rantların döndüğü inşaat sektörü. O da sadece konut yapıyor. Turist sayısı büyük bir hızla düşüyor. 10 yıl önce Türkiye yılda 36 milyon turist çekiyorken, bugün bu rakam yıllık 15 milyon düzeyine indi. Enflasyon yüzde 12 olarak açıklanıyor ama bırakın lüks marketleri pazarlarda meyve, sebze fiyatlarındaki artış, dünya rekoru kırıyor. Tarım ve hayvancılık tamamen çökmüş durumda. Yat sahipleri mazotu 1 liraya alırken çiftçi 5.5 lira veriyor. Gübre, tarım ilaçları fiyatları uçtu gitti. Son 5 yıl içinde tarım sektöründe yüzde 40 üretim azalması var. Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine başı boş, keyfi bir ekonomik yaşam yok. Peki, iktidar neye dayanarak yüzde 11 büyüme açıklıyor? Çok basit. Büyüme alınan borçların ekonomide gösterilmesiyle oluşuyor. Dışarıdan alınan para ile kazanılan paralarla Türkiye sanki büyüyormuş gibi gösteriliyor. Bu halk gerçeği bir gün elbette fark edecek. Ama o zaman ayakta duracak hali kalmış olur mu onu bilemem.

BUNU YAZMAK GEREK

Müslüman ülkeler şaşırtmadı


Dünkü yazımda “Müslüman ülkelerin Kudüs sınavı bugün” demiştim. Türkiye’nin çağrısı ile toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi dün yapıldı. Türkiye dışındaki 56 Müslüman ülkeden sadece 14 tanesi gerçekten en üst düzeyde katıldı toplantıya. Zirveden çok dişe dokunur bir karar da çıkmadı. İsrail’in Kudüs’ü başkent olarak yıllar önce ilan etmiş olmasına karşı Kudüs’ü “İşgal altındaki Filistin devletinin başkenti” olarak ilan etmek ve dünyayı da bu kararı tanımaya çağırmak sanmıyorum ki başarıya ulaşsın. Çünkü birçok Müslüman ülke buna katılmayacak, bu şimdiden belli. Sonuçta gördüğüm kadarıyla bu zirve AKP genel başkanının her zaman olduğu gibi dışa değil iç politikaya yönelik bir şovu olarak yapılmış oldu. İnsan bu tür durumlarda yapılan masrafa acıyor.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

“Gelin beni araştırın” demenin nesi siyasidir?


Onlarca yolsuzluk iddiasına dönüp bakmayan AKP iktidarı CHP’li belediyelerin üzerine yürüyüp CHP’yi de “yolsuzluklar partisi” olarak ilan etmeye çalışıyorlar ya, işte CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu buna karşı “Bütün sülalemi araştırın” çağrısında bulundu biliyorsunuz. Kılıçdaroğlu bununla da kalmadı Meclis’e bir araştırma önergesi verdi. Bu önerge Meclis’te görüşülecek ve oylanacak. CHP’nin tek başına sayısı yetmediği için AKP’nin de buna oy vermesi gerekiyor. Ancak belli ki AKP bu konuda biraz çekingen. Önerge ile ilgili konuşan AKP Sözcüsü anayasacı Mustafa Şentop “Durun bakalım” dedi. Şentop’a göre Kılıçdaroğlu’nun talebi “siyasi manevra.” Şöyle demiş Şentop; “Bir bakalım, bir görelim. Türkiye, bu tür numaraları daha önce yaşadı, 1990’lı yıllarda da bu tür şeyler oldu. Malumunuz, 1990’lı yılların ortasında liderlerin mal varlığı tartışması yaşanmıştı. Daha sonra ‘seninki de araştırılsın, benimki de araştırılsın, ben veriyorum, sen ver’ derken hiçbir araştırma yapılmamıştı. Bunlar siyasi manevralardır, bunları biliyoruz.” Tabii şu açıdan doğru; bu bir siyasi çıkıştır. Ama yapan da zaten siyasetçi değil mi? Başka ne yapacaktı. AKP’nin “Bu bir numara” diyerek şimdiden kaçma sinyali vermesi ise ibretlik bir durum. Sanıyorum araştırma sonunda gerçekten Kılıçdaroğlu ile ilgili bir şaibe bulamamaktan korkuyorlar.