MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

İktidar ve yandaşları sadece kendi kitlelerine karşı konuşurken çok rahatlar. Çünkü ne söylerlerse kimse soru sormuyor, merak etmiyor, düşünmüyor.
Ne söylenirse bu kitleler tarafından kabul görüyor.
Örneğin millete “Artık hükümeti siz seçeceksiniz” diyorlar. Alkış kıyamet. Kimsenin aklına “Bugüne kadar biz neyi seçiyorduk o zaman?” demek gelmiyor.
Hiç vicdani bir sıkıntı çekmeden “Unutmayın hayır demek teröristlere, darbecilere destek olmaktır. Hayır diyen vatan hainidir” diye bağırıyorlar. Yine alkış kıyamet. Bir kişi bile “Yahu benim kayınço hayır diyecek, onun neresi terörist, neresi vatan haini” demiyor.
Yine “Yeni sistemle müthiş bir denetim geliyor, bugün yargılanamayan cumhurbaşkanı bile artık yargılanabilecek” diyorlar. Alkış kıyamet kopuyor tabii. Ama kalabalık “İyi de 400 milletvekili nasıl bulunacak?” diye merak etmiyor.
Tabii bu sihirli ortam karşılarına muhalif biri çıkınca bozuluyor.
Son zamanlarda ısrarla bazı soruları soruyorum yandaş kesime. Lafı dolandırıyorlar, konuları değiştiriyorlar. Kişisel polemiklere giriyorlar ama bir türlü cevap veremiyorlar.
Oysa çok basit sorular soruyorum. Anında cevap verebilmeleri gerek.
Örneğin meydan bunlara kalmışken “Başkanlık sistemi gelince artık terör bitecek” diyorlar.
Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Bunca çektiğimiz, nice canlar feda ettiğimiz terör başkan seçilince bitiverecek.
İyi de nasıl? Başkan ne yapacak da terör bitecek? Bir parça akıllı ve mantıklı olanlar “istikrar gelecek” cevabını veriyor ve “aldın mı cevabını” der gibi bıyık altında gülümsüyor.
Güzel de, şimdi istikrar yok mu? AKP tek başına ezici bir çoğunlukla iktidarda değil mi? Fiili durum yaratmış olan cumhurbaşkanı zaten henüz kabul edilmemiş anayasa maddelerini uygulayıp ülkeyi tek başına yönetmiyor mu?
Şimdi bitmiyor bu terör belası da aslında bugüne oranla çok şeyin değişmeyeceği yeni rejimde nasıl bitecek?
Sus pus oluyorlar?
Aynı şekilde sorun bakalım “Başkanlık gelince darbeler neden olmayacak?” diye.
Veya şu sıralarda çok söyledikleri “Bu sistem devam ederse ülke bölünür, başkanlık bölünmeyi de önleyecek” sözü ne anlama geliyor? Başkan ne yapacak da ülkenin bölünmesini önleyecek? Ya da “Erdoğan-Yıldırım ikilisinin devam etmesi halinde ülke neden bölünecek, bu milletin bekası neden tehlikeye girecek?” diye bir sorun bakalım, ne cevap verecekler?
Ve belki de en önemli soru, çünkü buna “istikrar” falan diye bile cevap veremiyorlar.
16 Nisan’da evet çıkarsa rejim değişecek ve artık başkanlıkla yönetileceğiz. 16 Nisan günü oy kullananlar evet oyu kullanırsa “Parlamenter sistemi beğenmiyorum, başkanlık sistemine geçelim” demiş olacak.
Referandumda bu millet en üst düzeyde iradesini ortaya koymuş olacak.
O halde neden iki yıl bekleyeceğiz? Neden hemen başkan seçimi yapmayacağız da tam iki yılı mevcut sistemle geçireceğiz?
Sorun bu soruyu. Bakalım bir cevap alabilecek misiniz?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

İdamı geçmişe değil geleceğe yönelik kullanmak istiyorlar


Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Temmuz dinci faşist kalkışmasından bu yana idamdan söz ediyor.
Kalabalıklardan yükselen “idam isteriz” sloganlarına “Siz isterseniz idam da gelecek” diyen Erdoğan nedense bunun için harekete geçmiyor.
Gerçi hükümet de bu konuda çok sessiz. Erdoğan ısrarla idamdan söz ederken hükümet hiç ağzına bile almıyor.
18 maddelik anayasa değişiklik paketine de idam konmadı.
Ama Erdoğan diyor ki “Referandumdan sonra gündeme gelecektir, gerekirse bunun için de bir referandum yapmaktan çekinmeyiz.”
Sanıyorum Erdoğan idam kararını geri getirmek için referandumda evet çıkmasını bekliyor.
Çünkü başkan olursa idam cezası elinde önemli bir koz olacaktır.
Gerçi AKP’ye oy verenler idam cezasının gelmesi halinde başka terör örgütü lideri Abdullah Öcalan olmak üzere 15 Temmuz dinci faşist darbesine kalkışanların idam edileceğini sanıyor.
Hukukta geriye işleme olmayacağı için idam geri gelse bile uygulanması mümkün değil. Tabii bütün dünyayı karşımıza alarak “Biz hukuku geriye de işletiriz” diyebilirler. O başka.
Anladığım kadarıyla zaten Erdoğan da idam cezasının geriye işletilemeyeceğinin farkında ve zaten asıl amacı ileriye yönelik bir hazırlık.
Eğer Erdoğan başkan olursa eline muazzam bir güç geçecek. Bu gücü korumak için idam cezası çok önemli bir faktör. Çıkarılacak kanunlarla terör suçu idam kapsamına alınacak, terör kavramının alanı genişletilecek, iktidara yönelik pek çok eleştiri terör suçuna sokulacak böylelikle toplumu baskı altında tutabilmek için sopa ele alınacaktır.
İktidarı eleştirmenin sonunun idama bile gidebileceğini gören muhalefet doğal olarak iyice sinecek ve bir süre sonra da tamamen ortadan kaldırılacaktır.
Suriye, Irak, Libya, Mısır gibi ülkeler aynen bu durumdaydı.
Demek ki bizim başkanlık sistemimiz de “Türk tipi” değil aslında “Arap tipi” başkanlıktır.

ŞAŞIRDIM

Anketçiler de ne yapacaklarını şaşırdı


Geçmişteki seçimleri bir hatırlasanıza. Neredeyse saat başı anket açıklardı AKP’nin anketçileri. Şimdi ise neredeyse hiç anket yok. Merkezlerini bile sarayda kuran anket şirketlerinden dişe dokunur bir anket sonucu hâlâ görmedik.
Sadece “Evetler önde gidiyor” türü gazlamalar veya “Kararsızlar referanduma doğru evet diyebilir” gibi tahminler yapıyorlar.
Referandum için anket sonucu açıklayamayan AKP’li şirketler konunun etrafından dolanarak “Gençler ne düşünüyor” veya “18 yaş tuttu mu” sorularına cevap arayan sonuçlar yayınlıyor.
Son gördüğüm anket ise harikaydı. Adil Gür’ün şirketi yayınlamış bu anketi. Henüz anayasa değişiklik paketi Meclis’ten geçmeden önce yaptığı ankette evet’i yüzde 55 bulan bu şirketin sahibi Adil Gür “Evet yüzde 60’ı geçerse şaşırmayın” demişti.
O günden bu yana yeni bir anket göremedik bu şirketten. Ama dün bir internet sitesinde “Her geçen gün yükseliyor” başlığını görünce merakla anketi açtım. Sonuç yok. Meğer neymiş; referanduma katılma oranı gün geçtikçe artıyormuş. Tahminlere göre katılım oranı yüzde 87 ve üstü olacakmış.
Peki, referandum sonuç tahmini var mı? Yok. Belki vardır ama saraydan talimat geldi biliyorsunuz. Ay sonuna kadar sonuç açıklamak yasak.

BUNU YAZMAK GEREK

AKP’li bakanların demokrasi aşkı göz yaşartıyor


Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a referandum konuşması yapması için Almanya izin vermedi biliyorsunuz. Aslında iyi ki de vermemiş. Çünkü bu sayede Adalet Bakanı’nın aklına, demokrasi, hukuk ve adalet geldi.
Meğer Bozdağ demokrasiye ne kadar hayranmış, hukukun üstünlüğüne ne kadar bağlıymış, dinlerken gözlerimiz yaşardı.
Başta Almanya olmak üzere Batı ülkelerinin aslında hukuk ve demokrasiye hiç inanmadığını, ruhlarında Türk düşmanlığı olduğunu, ayırımcılık yaptıklarını pek güzel anlattı.
Bir fikir bildirmek için toplantı yapmayı engellemenin en büyük demokrasi suçu olduğunu söylerken gözlerinin içi parlıyordu.
Dün canlı yayınlarda izledim, gazeteciler (!) çanak sorular sorarak Adalet Bakanı’nı pek güzel konuşturdular. Sadece Adalet Bakanı da değil, Dışişleri Bakanı da, birkaç bakan ve AKP’li daha müthiş demokrasi ve hukuk dersleri verdiler.
Tabii bir de hayır diyenlere Almanya veya diğer Avrupa ülkelerinde değil, Türkiye’de salon verilmemesine, Ohal bahanesiyle açık hava toplantılarına da engel konulmasına iki satır laf etseler daha iyi olacak ama şimdilik Avrupa’ya ayar verilmesiyle yetineceğiz çaresiz.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Yok artık Bayramoğlu


Uzunca bir süre önce Kavacık’taki Bayramoğlu dönercisini yazmıştım. Sanıyorum bir ilki gerçekleştirmişti Bayramoğlu, incecik döneri, yine anında fırından çıkan incecik lavaşlar içinde sunuyordu.
Daha sora defalarca gittik oraya. Her gittiğimizde saat kaç olursa olsun daha kalabalık oluyordu. Ama bu cumartesi gittiğimizde “Yok artık” dedik. Çünkü kuyruk kapının dışına taşmıştı. Millet sabırla sıra gelmesini bekliyor, yiyen kalkıyor, masalar daha temizlenirken tekrar doluyor.
Güç bela oturduk. Bu arada patronlar da lütfedip masaya geldiler. Manzaranın çok güzel olduğunu ve çok hoşuma gittiğini söyledim.
320 kişilik oturma yerleri varmış. 120 kişi çalışıyormuş. Patronlardan biri “Can Bey bir saat önce gelseniz kuyruk yolun öteki tarafındaydı” dedi. Böyle günlerde bir ton et tüketiliyormuş.
İyi ve kaliteli bir yer yapınca böyle oluyor işte, burayı keşfedenlerden biri olduğum için ben de çok memnun oldum bu duruma.