AKP’nin “dindar ve kindar” izlenimi vermeyen nadir tepe isimlerinden biri de Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’tir. Şimşek, hafta başında verdiği bir demeçte şunları söylemiş: Türkiye’de tabiri caizse “yastık altında” yaklaşık 100 milyar dolar değerinde en az 2200 ton altın âtıl olarak yatıyor. Bunu ekonomiye kazandırmak istiyoruz. Bu amaçla altına dayalı “kira sertifikası” ve “altın tahvili” gibi iki yeni güvenli yatırım enstrümanını finansal sisteme katacağız. Bu suretle vatandaş, tercihi istikametinde tasarrufunu “hem altında tutacak, üstüne de altın cinsinden bir gelir sağlayabilecek” diye de ilave etmiş.

ÜÇGENİN İÇ AÇILAR TOPLAMI ESKİDEN KAÇ DERECEYDİ

Adam, otuz yıl önce okuduğu ilkokulu ziyarete gitmiş. Acaba benim zamanımda çiçeği burnunda olan öğretmenim hâlâ burada mı diye sormuş. Okul müdürü “yakında emekli olacak ama hâlâ burada; isterseniz şimdi onun sınıfına dinleyici olarak girebilirsiniz” demiş. Adam çok memnun olmuş. Öğretmenden izin alıp arkaya oturmuş. O gün dersin konusu, üçgenlerin iç açılarıymış. Ders bitince öğretmeni yanına gelip “Söyle bakalım nasıl buldun” demiş. Adam biraz sıkılarak “Hocam çok zevk aldım, ama bu kadar yıl sonra, aynı şeyleri anlatmanızı yadırgadım” diye hafiften bir eleştiride bulunmuş. Öğretmen gülmüş ve bunun iki açıklaması var demiş: Birincisi, ders aynı ders, ama öğrenciler aynı değil. İkincisi üçgenin iç açıları toplamı hâlâ 180 derecedir.

ALTIN MEVDUATI ALTIN KREDİSİ DEMEKTİR

Yastık altında âtıl yatan altınların ekonomiye kazandırılması fantezisini kırk yıldır dinlerim. Birçok kez bu fanteziyi (zırvayı) irdeleyen yazı yazdım. Eski okurlarımı sıkmak pahasına bir daha anlatayım. Evinde, kabaca 450 bin dolar değerinde 10 kilo altını olan bir tasarruf sahibinin, bunu bankaya tevdi ettiğini varsayalım. Banka da, bu tevdiata yılda yüzde 3’ten 300 gr altın faizi ödemeyi kabul etti diyelim. Eğer banka altın fiyat farkı riski almak istemiyorsa, kredileri de (yüzde 3’ten yüksek bir faizle/nemayla) ve de “kilo altın” olarak açmalıdır. Kiloyla altın kredisi alan şirket bununla ne yapacak? Mesela yurtdışından makine veya ham madde ithal edecek veya işçilere maaş ödeyecek. Bunu işlemi altınla yapabilmesi için karşı tarafın, faturayı “şu kadar kilogram altın” diye kesmiş olması veya işçi maaşlarının “gram altın olarak” sözleşmeye bağlanmış olması gerekir. Aksi takdirde şirketler, edimlerini yerine getirmek için altını satıp nakite çevirmek (döviz veya TL) zorunda kalır.

GELİRİ ALTIN OLMAYAN, ALTIN KREDİSİ ALMAMALIDIR

Altınla borçlanan şirketlerin, aldıkları altın kredisinin anapara ve faizlerini (kur zararı benzeri altın fiyat zararı yazmadan) geri ödeyebilmesi için ürün fiyatlarını, gerek dış gerek iç piyasada, gram altın olarak belirlemesi ve karşı tarafın bunu kabul etmesi şarttır. Altını ekonomiye kazandıralım diyenler bunları düşünmüş olmalıdır. Acaba öneri sahipleri, özel sektörün altın kredisi almasından söz etmiyor mu? Sadece Hazine altına nâtık “tahvil” veya “kira sertifikası” çıkarsın mı diyor? O zaman da Hazine’nin riskini dengelemek (hedge) için vergileri de altınla toplaması gerekir.
Son söz: Tedavül etmeyen altın ekonomiye giremez.