Hiçbir referandumda vatandaş, resmen sorulan soruya “evet veya hayır” demez. Kendi zihninde oluşan daha doğrusu propaganda ile oluşturulan soruya, evet veya hayır cevabı verir. Bu, bir dereceye kadar normaldir. Ama bizde iş çığrından çıktı. Mesela yakında ülkemizde sözde “Türkiye’de parlamenter sistemden, başkanlık sistemine geçilsin mi?” diye bir halk oylaması yapılacak. Ama AKP’liler bunu “Erdoğan’a evet mi hayır mı” ya dönüştürdü.
MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli ise bu oylamayı “Cumhurbaşkanına istediği yetkiyi verelim de terörle mücadelede mazeret aramaktan vazgeçsin” bağlamında değerlendirdi. Halbuki soru sözde sistem değişikliğiydi. AKP yönetimine buradan seslenmek istiyorum. Bu bir güven oylaması değildir. Hayır çıkarsa, hemen erken seçime gitmeyin.

BAŞKANLIK VE EKONOMİK KALKINMA

Bu köşede daha önce de yer vermiştim. İngiltere’de biri Türk, Gülçin Özkan, diğeri İngiliz, Richard McManus isimli iki iktisat profesörü “Başkanlık mı, yoksa parlamenter sistem mi ekonomiye daha iyi hizmet ediyor” konulu bir araştırma yapmış. Hemen belirteyim. Bu araştırma bizim referandumun gündeme gelmesinden yıllarca önce başlamıştır. Bu iki bilim insanı 119 ülkenin 1950-2015 yılları arasındaki kalkınma verilerini analiz etmişler.
Sonuçta ülkelerin parlamenter sistemle daha hızlı kalkındığını saptamışlar. Yani bizim karakucak AKP’lilerin iddia ettiği “başkanlık sistemi ekonomiyi uçurur” tezinin yanlış olduğunu saptamışlar. Gülçin Hoca’yla bizzat konuştum. Hatta ona: Aman, sebeple sonuç yer değiştirmiş olmasın, çünkü ben sizin bulduğunuz, “parlamenter sistemle iktisadi kalkınma daha hızlı oluyor” hükmünü, bizim referandum öncesi halkın dikkatine sunmak istiyorum, dedim. Bana, vardığımız sonuç bilimsel olarak doğrudur, her türlü irdelemeyi yaptık diye cevap verdi.

HATASIZ KARAR OLMAZ

Önce iki düzeltme yapacağım. Birincisi, başkanlık ve cumhurbaşkanlığı diye iki ayrı sistem yoktur. Sistem tektir ve İngilizcesi “presidential”dır. İkincisi, İngilizcede “checks and balances” denilen kuvvetler ayrılığı ilkesinin Türkçesi “denetleme ve dengeleme”dir. “Denetim ve Dengeler” de denebilir. Ama asla “Denge-Fren” denemez. “Check” fren değildir. Gelelim “hatasız karar olmaz” kuralına. Bunun iki sebebi vardır:
Bilimsel seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun, her karar alma süreci sonunda “hata ikilemi”ne toslar. Yani belli bir tür hatanın olasılığı düşürülürken, onun ayna simetriği diğer hatanın olasılığı artar.
Alınan her karar, geleceğe aittir ve gelecek hiçbir zaman tam olarak öngörülemez. Bu da hatasız karar almayı imkansız kılar.

KARARIN, EN İYİSİ OLMAYABİLİR, YETER Kİ ÖLÜMCÜL HATA YAPMA

Tek kişinin, çok kişiye göre daha hızlı karar alabileceği açıktır. Ayrıca çok yetenekli bir kişinin çok kişiyle alınan kararlara göre daha iyi karar alabileceği de yadsınamaz. Çünkü fikirler dağılınca, oybirliği orta noktada teşekkül eder. Bu yüzden en iyi karar alınamaz. Buna karşılık en kötü kararın alınması da imkansızlaşır. Zaten demokrasi halkın hakimiyetidir. Tek yetkili süpermen yaratmak, demokrasinin özüne aykırıdır.
Son söz: Yüz defa az kâr et, bir defa bile iflas etme.