İki tür insan vardır. Borçtan korkanlar ve borçtan korkmayanlar. Ülkeler de böyledir. Bazı ülkeler (isterseniz hükümetler veya milletler deyin) dış borçtan korkar. Bazıları ise korkmaz. AKP iktidarı dış borçtan hiç ama hiç korkmamakta tüm iktisat politikasını sonsuza kadar dış borç almak üzerine inşa etmektedir. Menderes ile onun izinden giden Demirel de biraz böyleydi. Ama onlar hem korkar hem de az borç alırdı. Demirel “Borç yiğidin kamçısıdır” derdi. Türkiye’de borçtan az korkma dönemi Turgut Özal ile başlamıştır. Özal, Demirel’den daha cüretliydi. Çünkü kafasının gerisinde, çok sıkıştırırlarsa alacaklılarımıza “ödeyemiyoruz, canımızı mı alacaksınız deriz” çözümü vardı. CHP ise tam bir borç korkağıdır. Gerçi bugünkü CHP, Atatürk’ün kurduğu CHP değildir. Ama ne de olsa “kandır çeker, terdir kokar” dedikleri gibi, günümüz CHP’si de hâlâ Osmanlı’nın dış borçlarını ödeyenlerin ruh hali içinde, dış borçtan korkmaktadır.

ÜLKE BORCU, DIŞ BORÇTUR

Sırası gelmişken, anlamamakta ve/veya halka gerçeği söylememekte ısrar edenler için altını çizerek tekrar edeyim. Eğer bir ülke borçlu ise alacaklısı başka ülkelerdir. Yani “ülke borcu” denince “dış borç” anlaşılmalıdır. Hiçbir ülke (veya kişi) kendine borçlu olamaz. Bu mantıksızdır. Dolayısıyla bir ülkenin “kamu borcu”, eğer bu borç yabancılardan alınmamışsa, ülke borcu değildir. Lütfen “Türkiye düşük borçlu bir ülkedir, çünkü kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 35’tir” diyenlere (ki o da yalan, Hazine kefaletleri de kamu borcudur) “N’olur bana yalan söylemeyin, ben göründüğüm kadar aptal değilim” deyin. Uzun uzun hesap veya analiz yapmaya gerek yok. Bir ülkenin kümülatif olarak cari açığı varsa, o ülke “borçludur”. Nokta. Yabancı sermaye ile cari açık finanse etmek ülkeyi borçlu olmaktan çıkarmaz. Yabancı sermaye de bir borç/yükümlülüktür.

BORÇTAN KORKMAMA ŞAMPİYONU YUNANİSTAN

Benim bilebildiğim kadarıyla ne geçmişte ne günümüzde Yunanistan kadar borçlanan bir ülke yeryüzünde görülmemiştir. Yunanistan’ın (kamu+özel) net dış borcu, Yunan Milli Geliri’nin yüzde 250’si dolayındadır. Bizimki yüzde 50’den azdır. Yani eğer Demirel’in dediği gibi “borç yiğidin kamçısı” ise Yunanistan yiğit değil, tam bir babayiğittir. Şaka şaka! Türkçede bir de “dayak arsızı” diye bir tabir vardır. Ülkelerin büyük dış borç yapmaları, yiğitlikten gelse de, ödeme gününde arsızlaşmak kaçınılmaz olabilir.

YUNANİSTAN ALACAKLILARIYLA ANLAŞTI

Hafta başında “Yunanistan alacaklılarıyla anlaştı” haberi geldi. Başında keskin solcu ve de yakışıklı mühendis Çipras’ın bulunduğu Yunan Hükümeti alacaklılarıyla anlaşmış. Çipras, emeklilerin maaşlarını daha da kısma ve vergileri daha da artırma sözü verince, alacaklı ülkeler Yunan borçlarının bir kısmını affetmiş. Üstüne taze para vermeyi de kabul etmişler. Ben başından beri ödeyemeyecek kadar borç almak, iki kişi tarafından (biri borç veren, diğeri borç alan) işlenen bir günahtır deyip durdum. Bundan sonra da günahkâr Yunanlar, kemer sıkmaya, diğer günahkâr Avrupa zenginleri de borç silmeye devam edecektir. Başka çare yoktur.
SON SÖZ: Batık borç, alacak değildir.