Perşembe günü, Türkiye’nin Osmanlı’dan beri “el parasıyla kalkınma” yolu izlediğini, bu yüzden de başının devalüasyon krizlerinden kurtulamadığını anlatmıştım. Cumhuriyeti kuran devrimciler “Batılı ol, Batıcı olma” ilkesine bağlıydı. Demokratik karşı devrimciler ise Müslümanlığı ileri sürerek “Batıcı ol, Batılı olma” anti tezini topluma kabul ettirdiler. Sonunda Batılı olmayan ama midesinden Batı’nın finans kaynaklarına bağımlı bir ülke haline geldik. Bu bağımlılık hali, toplumda bir aşağılık kompleksi yarattı. Bu kompleks zamanla Batılılardan nefret etmeye dönüştü. Sonuçta Türkiye, ne Batı ile ne de Batı’sız yapamaz hale geldi.

EL PARASIYLA MİLLİ KALKINMA

Bir ülkede, el parasıyla kalkınma politikası izleniyorsa, ülkenin Ödemeler Dengesi’nde “cari işlemler açığı” bulunur. Cari açık, parası döviz olmayan ülkeler için “istikrarsızlık” kaynağıdır. Ayrıca bir ülkede cari açık, eğer uzun süredir devam ediyor ve büyük çapta yabancı banka ve bankerlerden alınan ödünçlerle kapatılıyorsa durum daha kritiktir. Çünkü bu hal, taşıma suyla dönen ekonomi çarkları her an yavaşlayabilir demektir. Bu yapısal sakatlık, görünüşte ucuz döviz yüzünden oluşur. Ama kök sebep “reel ücretlerin milli gelirden hızlı artmasıdır.” Cari açıkla baş etmenin en zor yanı budur. Yani “reel ücretleri” düşürmektir. Bu da ancak nominal ücret artışlarını enflasyondan düşük tutmakla sağlanır.

KRİZ NASIL ÇIKARTILIR?

Türkiye’de yaşayan iktisatçılar “enflasyon-devalüasyon” ve “fiyat-ücret” sarmallarının, krize nasıl sebep olduğunu yabancılardan iyi bilir. Bizde kriz, devalüasyonla başlayan krizdir. Gelişmiş Batı ekonomilerinde, balon yapmış “menkul ve/veya gayrimenkul fiyatlarının” çökmesiyle tetiklenen krizleri bununla karıştırmayalım. Türkiye’de krizin üç öncü göstergesi vardır. Eğer bunlar varsa, kriz kapıda demektir. Yoksa kriz çıkmaz.
1. Hızla yükselen faizler. Önce gecelik, daha sonra aylık ve üç aylık faizlerin artışı ve Hazine’nin yüksek faizli bono ihraç etme zorunda kalması. Eski ihraçların fiyatlarının çökmesi.
2. Döviz fiyatını sabitleme girişimleri, çifte kur uygulamaları, rezervleri kullanarak döviz fiyatlarını düşürme hamleleri ve sair cin numaralar.
3. Ücretleri, devalüasyona endeksleme. Ekonomiyi canlandırmak ve maliyet düşürmek için vergi indirimleri yapma. Her tür cari harcama ve “beyaz fil” tabir edilen prestij ve gösteriş yatırımlarını artırma. Örtülü örtüsüz fiyat baskılama manevraları. Akaryakıt ve enerji fiyat zamlarını erteleme, gıda maddeleri fiyat desteklerini çoğaltma.

İSTİKRAR ÖNLEMLERİNİ KRİZDEN ÖNCE AL

Döviz krizi, ya hiper enflasyona sebep olur ya da dış (mesela IMF) destekli bir İstikrar Programı ile sonlandırılır. Bu kabil programların iki bacağı vardır. Birinci önlem, okkalı bir devalüasyon yapmaktır. İkincisi, bütçe gelirlerini artırıcı, giderlerini kısıcı bir kemer sıkma paketi açmaktır. Sonuçta reel ücretler geriler, iç ve dış denge bir sonraki krize kadar sağlanır. Eğer tarihten ders alınmışsa, kriz patladıktan sonra alınacak bu tür tedbirlerin daha hafifi, kriz patlamadan alınır.
Son söz: Taksim’e cami ve opera tamam; sıra Topçu Kışlası’nda