Asabiye uzmanı Ordinaryüs Profesör Dr. Fahrettin Kerim Gökay 1949-1957 yılları arasında İstanbul Vali ve Belediye Başkanlığı (o zamanlar bu iki görev tek kişi tarafından yürütülürdü) yapmıştır. Fahrettin Kerim, çok kısa boylu olduğu için ona “mini mini vali” adı takılmıştı. Mini, mini valimiz tarlada 25 kuruş eden domatesin çarşıda 2 liraya satılmasının müsebbibi “aracılardır” derdi. Onları ortadan kaldırırsa, hayat ucuzlayacaktı. Solcu Ecevit zaten aracıya tümden karşıydı. O da aracıların “kökünü kazımak” niyetindeydi. Bugünün İslamcı siyasileri de aynını söylüyor. Bak şu işe!

TAKSİM MEYDANI’NDA DOMATES SATMAK

Durumdan vazife çıkaran Vali Gökay, “tanzim satışları” yapmaya karar verdi. Fiyatları indirmek için icap ederse Taksim’de tezgâh açar, belime önlük kuşanır ve bizzat domates satarım dedi. Karikatürist Sururi, mini mini valinin Taksim Meydanı’nda domates satarken hayali resimlerini çizdi. Bir süre sonra, “ucuzluk için aracıları ortadan kaldırma” seferberliğine devlet de katıldı.
İşletmeler Bakanı Prof. Fethi Çelikbaş’ın girişimiyle 1954 yılında İsviçre Kooperatifler Birliği Mi-Gros (Yarı-Toptancı) ile İstanbul Belediyesi ortak oldu ve “Migros Türk” kuruldu. O tarihlerde Migros’a “migros” demek ayıptı. Hâza İstanbul beyefendileri ve hanımefendileri, “migro” derlerdi. Yarı toptancı ucuzluk meleği Migros Türk’un ilk faaliyeti, şehrin mekân rantı en yüksek yerlerinde kaldırımları işgal eden kamyonlarla satış yapmak oldu. Ne belediye beslemesi Migros (zarardan kurtulamayınca 1975’te Koç’a satıldı ve başarılı bir şirket oldu; şimdi Anadolu Grubu’nda) ne ardından kurulan bir sürü “asalak kamusal girişim” ne “seyyar esnaf sabit satış pazarları” ne de şehirlerin en gözde meydanlarında kurulan “kamyon pazarları” aracıları ortadan kaldırmadı. Çünkü bu “aracıları ortadan kaldırma” tezinin bilimsel bir dayanağı yoktu.

TİCARET

Ticaret, üretici ile tüketici arasında bağ kurma işlevidir. Adı ne olursa olsun (ister üreticinin kendisi veya bir başkası yapsın) aracılık denen ticaret olmadan “değer yaratılamaz”. Tüccar (tacir’in çoğulu) ise, satma riskini yüklenerek mal alan kişidir. Tüccar olmazsa, üretilen mal üreticinin elinde kalır. Tüketici de ihtiyaçlarını gideremez. Ticaret sadece üretilen malın değerinin oluşmasını sağlayan “son işlemi” yapmakla kalmaz, kendisi de katma değer yaratır. Bu değer ve bu değeri yaratmanın maliyeti, özellikle yaş sebze ve meyvede, üretim aşamasında yaratılan katma değerden ve onun maliyetinden daha büyüktür. Onun için tarlada 25 kuruş olan domates manavda 2 liraya satılabilir. (Rakama takılmayın.)

TİCARET ÜÇ EKSENDE DEĞER YARATIR

Ticaret; miktar, zaman ve mekân eksenlerinde değer yaratır. Bunun tarihteki en büyük kanıtı, İpek ve Baharat yollarının kurulmasıdır. Ticaret olmasaydı, ne Çin ipeği ne de Hint baharatı Paris’te, Londra’da veya İstanbul’da tüketicinin emrine sunulamazdı. Üretim büyük sayılarla yapıldıkça ucuzlar. Ama bu büyük miktarlar, küçük miktarlarda yurt veya dünya sathına dağıtılamazsa, ucuz ve kaliteli üretim de yapılamaz.
Son söz: Rekabet varsa, haksız kazanç yoktur.