Kurulmuş ve kurulmakta olan “Şehir Hastaneleri”nin büyüklük ve yer seçimi kararlarında iktisadın “optimizasyon” ilkesinden uzaklaşıldığı kanaatindeyim. Optimizasyon kelimesinin Türkçesi yok. “En iyileme” diye iki sözcükle karşılanıyor. Ancak bu sözcüğün temsil ettiği kavram, tam olmasa da hayatımızın içinde mutlaka yer almıştır. Yani bu kelimeyi bilmeden de hepimiz aklımızı kullanarak günlük hayatımızda birçok şeyi optimize etmiş olabiliriz. Mesela, günümüzün ne kadarını uyuyarak, ne kadarını çalışarak, ne kadarını eğlenerek geçireceğimize dair doğru kararlar almış ve zamanımızı optimize etmiş ve bu sayede sağlıklı başarılı ve mutlu yaşamış olabiliriz. Ama eğer optimizasyon kavramının bilincinde değilsek, muhtemelen doğru kararlar almamış ve ömrü hayatımızı çarçur etmiş de olabiliriz. Esas vahim olan ise siyasilerin ve onların yönlendirdiği yüksek bürokratların “optimizasyon”u kavrayamamış olmalarıdır. Bu yüzden devletin yani milletin sahip olduğu mali ve maddi kaynaklar heba olmuş olabilir. Üstelik bu yöneticiler “taş üstüne taş koyduk” diye yaptıkları yanlış ölçekli yatırımlarla övünüyor bile olabilirler.

ÖLÇEK EKONOMİSİ

İşletme iktisadında “ölçek ekonomisi” (economies of scale) diye bir kavram vardır. Pek çok kimse bunu “kapasite ne kadar büyükse, tesis o kadar verimlidir” diye anlamıştır. Bu bir bakıma doğrudur. Büyüklük, sabit giderlerden birim üretime düşen payın azalmasını sağladığı için, kendi başına bir verimlilik unsurudur. Mesela 7 kişilik minibüsü de 150 kişilik körüklü otobüsü de 1 şoför kullanır. Yolcu başına şoför maliyeti, araç büyüdükçe düşer. Ama bu her taşıma işinde en büyük araç en ekonomik olandır anlamına gelmez. Fabrikalar, süpermarketler, lokantalar, oteller, tren veya otobüs garları, adliyeler, okullar, hastaneler için de “ölçek ekonomisi” kuralı geçerlidir. İktisadiliği sağlayan şey büyüklük değil uygun ölçek yani optimum büyüklüktür.

MALİYETİN ÜÇTE BİRİ ULAŞTIRMADIR

Optimum büyüklüğün ne olduğunu belirleyen değişkenlerin başında “lokasyon” yani yer seçimi gelir. Çünkü değer yaratan her kuruluş (fabrika, okul veya hastane) “başka yerlerde üretilen girdilerle üretim yapar, çıktılarını başka yerlerde yaşayan insanlara sunarak değer yaratır”. Yani mal veya hizmet, bulunulan noktadaki kaynaklarla üretilip, bulunulan noktada tüketilmez. Tecrübeler, herhangi bir ürünün, ister hizmet ister mal olsun, toplam maliyetinin ortalama yüzde 33’ünün ulaştırma giderlerinden oluştuğunu göstermektedir. Tesis büyüdükçe lokasyon uzaklara gider, ulaşım maliyeti artar. Bir hastanenin sunduğu sağlık hizmetinin fiyatı, hastanenin aldığı para ile hastanın bu hizmeti almak için sarf ettiği zamanın değeri ve ulaşım giderlerinin toplamıdır. Ölçek ve lokasyon, seçimi “hastane” değil “hasta odaklı” açıdan optimize edilmelidir. Bu yazıda şehir hastanelerinin devasa büyüklüğünden doğacak tıbbi yönetim sorunlarına ve hâsılat garantili işletme modelinin yaratacağı avantajın, özel hastanelerle haksız rekabete yol açması gibi sakıncalara değinmedim.
Son söz:Kötü yatırım, iyi yatırımı kovar.