Sıfırdan milyoner olan bir iş adamına gazeteci sormuş: Her sabah ilk olarak okuduğunuz gazete hangisidir? O da “Resmi Gazete” demiş. Gazeteci şaşırmış. Kanunları bu kadar yakından izlemek sizin göreviniz mi? Hukuk müşaviriniz niçin bu işi yapmıyor. Üstelik mesleği icabı, bunu sizden iyi yapar demiş. İş adamı: “Hukuk müşavirim var. O da Resmi Gazete’yi okuyor ve bize değişen mevzuatı anlatıyor; yol gösteriyor. Ama benim okumam farklıdır. Ben, devletin aldığı kararlardan nasıl “kâr/rant” çıkar diye bakarım. Hukuk müşavirimin aklı buna ermez” demiş. İş adamının bu cevabı benim ufkumu açtı. Ben de yazı konusu ararken Ankara çıkışlı haberleri okuyor ve kamu eliyle nasıl rant yaratıldığını buluyorum.

BÜTÜN ARAÇLAR  “İUİD” CİHAZI TAKMAYA MECBUR OLACAK

Gelelim yeni habere: Günde 13 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazalarını minimum düzeye indirmek için İUİD (İnteraktif Uyarı ve İnteraktif Denetim) diye bir sistem geliştirilmiş. Bu sistem sayesinde sürücülere yol, hava ve trafik bilgileri iletilecek, ayrıca hız ayarlamalarına dair uyarılar yapılacakmış. Haberde yok ama hikâyenin gelişinden anlaşılıyor ki; her araç sahibi kanun zoruyla belli bir bedel ödeyerek bu sisteme sokulacak. Sisteme katılmak yasayla zorunlu hale gelirse, bazı arkadaşlar hem polisin kullanacağı santralı hem de her aracın takacağı cihazların ithalatını veya imalatını, satışını ve bakımını yapacak. Düşünün 20 milyona yakın motorlu araç var. Hiçbir fikrim yok ama böyle bir “alıcı-verici telsiz” 1000 liradan ucuz olamaz. Hadi biz 500 TL diyelim. Gelelim pazarın büyüklük hesabına. 500 çarpı 20 milyon eşittir 10 milyar TL eder. Eh bu işin bir yüzde 10 kârı olmaz mı? O da eder 1 milyar. Bu sektöre dört firma girse, firma başına 250 milyon kazanç garanti demektir. Üstelik trafik kazalarını önlemek gibi çok hayırlı bir iş yapacaksın. Bundan iyisi can sağlığıdır.

PAZARLAMANIN ALTIN KURALI: ÖNCE FİKRİ SAT, SONRA ÜRÜNÜ

Geçenlerde bu köşede “Pazarlama-Azarlama” başlıklı bir yazım yayımlandı. O yazıya “Pazarlama, insan ihtiyaçlarını ürüne tercüme etme sanatıdır” tanımlamasıyla başlamıştım. Bugün de pazarlamanın altın kuralından bir örnek verdim. Ekonomide serbestliği, daha doğrusu “girişim özgürlüğünü” savunuyorum. Ama girişimcilerin “devlet eliyle arz kısıtlaması veya yasa zoruyla esir müşteri” yaratarak kâr görünümlü rant avcılığı yapmasına çok bozuluyorum. Yukarıda naklettiğim haberin gerisinde, “kaza önleme kutsal örtüsü altında” bir rant avcılığı sezdim.

BEN HARİÇ, HERKES TRAFİK KURALINA UYSUN

Elli yıldır hemen her gün araba kullanır ve elli yıldır trafik üzerine yazılar yazarım. Kesin kanaatim şudur. Bu ülkede ne sürücüler, ne yayalar, ne polisler, ne de özellikle devlet büyüklerimiz “trafik kurallarına uymak” istemiyor. İstense, üç ay içinde Türkiye’de trafik Almanya kadar düzenli hale gelir. Kimse kimseyi İUİD olsa trafik düzelir, kazalar azalır diye kandırmasın. Gerek HDS (Hız Denetim Sistemi) gerek TDS (Trafik Denetim Sistemi) ileri teknoloji ürünleridir ve son derece etkindir. Ama o elektronik sistemlerin arkasında kanun hâkimiyetini tesis edecek milli irade yoktur. Başbakan Yıldırım “yolların kralı yoktur, kuralı vardır” dese de...
Son söz: Polisi içinde olmayana, dışındaki polis kâr etmez.