Orta Vadeli Program ile birlikte 2018 bütçesinin esasları belli oldu. Göze çarpan husus 2018’in “önden yüklemeli” bir zam yılı olacağıdır. Hiçbir hükümet vergilere zam yapmak istemez. AKP de bunu istemez. Üstelik AKP, iktidara düşük gelirli kesimlerin milli gelirden aldığı payı artırma iddiasıyla gelmişti. İlk dönemde de bunu başarmışlardı. Bir zamanların ekonomi çarı olan Babacan bu “yeni dağılım” (iktisatçı ağzıyla GİNİ katsayısının düşmesi) ile övünürdü. Ancak burada gözden kaçan bir husus vardı. AKP bunu vergi adaleti ile değil, yurt dışından borçlanıp içeride dağıtma yöntemiyle yapmıştı. Yapılan, tabiri caizse “dışarıda dilenip, içeride sadaka vermek” idi. Bu uygulama, cari açığın milli gelire oranının yüzde 10 gibi fahiş bir düzeye çıktığı 2011 yılında sona erdi. Gidişatın vahametini gören günün Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, “Beş, beş, beş” diye sloganlaştırdığı (yüzde 5 Büyüme, yüzde 5 enflasyon, yüzde 5 cari açık hedefleyen) bir “Finansal İstikrar Planı” ilan etti. Bu, pek de cesur olmayan üstelik tutarsız bir plandı. Ama hiç olmazsa bir uyanmaydı. Ancak Erdem Başçı’nın bu girişimi dahi AKP’de kabul görmedi. Kendisi de Paris’e tebdil havaya yollandı.

DEVLET BÜTÇESİ NASIL YAPILIR

Çekirdekten kamu maliyecisi, liselerde tarih-coğrafya hocası, Maliye Müfettişi, Maliye Bakanlığı Müsteşarı ve Mülkiye Profesörü Esat Tekeli (1896-1967) İ.Ü. Gazetecilik Enstitüsü’nde benim maliye hocam oldu. Bu yazıyı kaleme alırken onun bütçe ile ilgili iki cümlesini hatırladım. Birincisi, “Bütçe, bir rakamlar dizisi değildir. O, hükümetin icra planıdır. Sayıları bırak, yazıları oku.” İkincisi, bütçe yapılırken önce giderler tespit edilir, sonra bunu karşılayacak gelir aranır. Maliye Bakanlığı’nın (eskiden Hazine Müsteşarlığı da bu bakanlığın içindeydi. Hatta Merkez Bankası bile Maliye Bakanlığı’nın etkisi altındaydı) görevi, hükümete para/gelir yaratmaktır. Bu gelirler dolaylı veya dolaysız vergiler ile iç ve dış borçlanmalardan oluşur. Çok sıkışınca Merkez Bankası’na “para bastırılır”. Sevgili okurlarım, şunu zihninize hak edin. Bir ülkenin hükümeti, savaşmak dâhil belli icraat kararları aldı mı, bunların parasını halktan öyle veya böyle alır. Alamazsa dışarıdan borçlanır. Borçlanamazsa devleti iflas ettirir.

SAVAŞ ÇOK PAHALI BİR UĞRAŞTIR

Hayatın en masraflı uğraşı savaştır. Savaşın insani maliyetinin yanında maddi yani parasal maliyeti de çok yüksektir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi; her savaş, savaşan taraflar için “bağımsızlık veya vatanın savunması” gibi yüksek ulusal amaçlar için yapılır. Ortada tüm toplumu ilgilendiren bu kadar yüksek bir amaç varken, paranın sözü olmaz denir. Bu sebeple “savaşan askere, savaş kaça çıktı” diye hesap sorulmaz. İkinci sebep; savaşın insan maliyeti (şehit ve yaralı sayısı) ile savaşın parasal maliyeti (sarf edilen malzeme, teçhizat ve mühimmat miktarı) arasında bir “ödünleşme” (trade off) vardır. Yani birincisini azaltmak için, ikincisini artırmak gerekir. Bu da savaşı yönetenleri müsrif olmaya mecbur bırakır.
Vergiden bahsederken, bu iktisadi gerçekleri akılda tutmakta fayda vardır.
Son söz: Vergi isteme benden, buz gibi soğurum senden.