Sevgili okurlarım, Türk hukuk sistemi açık seçik, belli. Suç işlediği iddia edilen kimselerin nasıl ve hangi koşullarda yargılanacağı yasalarda kayıt altına alınmış.
Suç işleyen her kim olursa olsun yargılanır, aklanır, beraat eder veya cezasını alır.
Bizim hukukumuzda gazetecilere bu konuda sağlanmış olan herhangi bir ayrıcalık yok...
Bu açıdan bakıldığında sokaktaki vatandaşla gazeteci arasında bir fark da yok.

* * *

Ancak gazeteci (çoğu zaman) bilinen bir isimdir. Dolayısıyla kamuoyu gazeteci davalarına özel ilgi gösterir.
Sadece Türk kamuoyu değil...
Batı demokrasileri de gazeteci davalarını yakından izler.
Gazetecilere bu yolla yapılmak istenen baskıları sık sık gündeme getirir.
Bizim iktidarın yurt dışında saygınlığını büyük ölçüde yitirmiş olmasının önde gelen nedenlerinden biri de, işte bu gazeteci davaları ve medya üzerinde oluşturulmak istenen siyasi baskılardır.

* * *

Medyaya iktidar tarafından yapılan siyasi baskıların iki önemli aşaması vardır.
İlki, gazetecileri ve muhalif yayın kuruluşlarını korkutmak, onları devşirip “Yandaş” yapmaktır.
Biz Türkiye’de işin bu aşamasını yeterince yaşadık ve yaşamayı günümüzde de sürdürüyoruz.
İkincisi, gazeteci hakkında bol kepçe ceza ve tazminat davaları açtırıp bu yolla hem medyayı, hem de kamuoyunu baskı altına almak, gazeteciyi fikir ve ifade özgürlüğü kavramını kullanmaktan yoksun bırakmak ve mümkünse tutuklanmasını sağlamaktır.

* * *

Türkiye’de şimdi bu ikinci aşamanın tam da göbeğindeyiz!
Gazeteci dokunulmaz değildir. Yanlış yaptığı, meslek ya da kamu açısından suç işlediği takdirde hesabını elbette vermekle yükümlüdür.
Hakaret, yalan haber, casusluk, yolsuzluk, hırsızlık, teröre bulaşmış olmak...
Suç iddiasına göre tazminat davalarında yargılanır...
Gerekirse savcılar tarafından hakkında ceza davaları açılır...
Son tahlilde cezaevine bile girebilir.
Yeter ki suç işlemiş olsun, yargılama tarafsız ve hukuka uygun biçimde yapılsın, kimsenin itirazı olamaz.
Ama birileri, özellikle siyasal iktidar, elindeki devlet gücünü medyayı susturmak ve toplumu korkutmak için kullanıyorsa, işte o zaman işler biraz çatallaşır!..

* * *

Türkiye’de şimdi bu süreç yaşanıyor!
Çok sayıda gazeteci hapiste... Belgelere bakıyorsunuz, ortada herhangi bir somut suç yok.
Yalan mı yazmışlar, hırsızlık mı yapmışlar, gazetecilik mesleğini kullanıp avanta mı almışlar, teröre mi bulaşmışlar?..
Hiçbir şey yok ama gazeteciler cezaevlerinde yatıyor!

* * *

Bizim gazetenin bu siyasal baskı ortamında başına getirilenler (başına gelenler demiyorum), işte bu akıl almaz sürecin sonuçları...
Burak Akbay olayına bakalım! Patronumuz yurt dışındaydı, hakkında savcılık tarafından ifade almaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.
Başka bir deyişle, bu karar çıkarıldığında Burak Akbay zaten yurt dışındaydı ve hiçbir şeyden haberi yoktu.
Sadece kumpas kurulduğunu biliyordu ve karardan sonra Türkiye’ye dönüş yapmadı.
Kumpasın ikinci ayağı ise Mediha Olgun ve Gökmen Ulu idi. Uzun süre hapis yatan Mediha tahliye edildi.
Tutuklanmasına neden olan haberde onun hiçbir suçu, katkısı, kabahati ve ihmali yoktu çünkü o konularda yetkisi yoktu. Rastgele seçilmiş bir isimdi, piyango ona vurdu!

* * *

Gökmen’le hiç tanışmadım. Ben Ankara’da, o İzmir’de... İsmini, yaptığı çok çarpıcı yolsuzluk haberlerinden bilirdim. Ege bölgesinde, özellikle Çeşme’de yandaş müteahhitler tarafından yapılan vurgunları onun kaleminden okumak ayrı bir zevkti.
Sonra aynı haber nedeniyle o da tutuklandı, 26 Mayıs gününden bu yana cezaevinde yok yere çile dolduruyor.
(Suçlanan haberin ayrıntılarına girmiyorum çünkü hepiniz artık biliyorsunuz. Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te tatil yaptığı yeri darbe girişimi öncesinde açıklamak!)

* * *

Ama en önemli kumpas,
Sözcü’nün adını FETÖ’cüye (!) çıkarmaktı. Çeşitli atraksiyonlar yaptılar, Fehmi Koru gibi muhbir gazeteciler bulup dava açtırmayı başardılar.
Şimdi İstanbul’da işte bu dava görülüyor.
İddialarla ilgili bir tek tutarlı tanık, bir tek somut belge ve bilgi bulamadılar.

* * *

Şimdi vatandaş kimliğimle soruyorum:
Muhbirler, ihbarlar, yalanlar, yandaş bilirkişi raporları, iddianameler birbirini izledi...
Burak Akbay ve Gökmen Ulu’nun herhangi bir hırsızlığı, yolsuzluğu, teröre bulaşmışlığı, FETÖ ilişkisi, ya da Sözcü’nün herhangi bir FETÖ bağlantısı ortaya çıktı mı?
Çıkmadı.
Böyle bir suçlama yargı dahil hiçbir aşamada gündeme gelmedi.
O halde adalet en kısa zamanda gereğini yapmalı, Sözcü’yü ve aynı davada yargılanmakta olan tüm suçsuz insanları aklamalıdır.
Emin Çölaşan’ın notu: Bu yazıyı yazıp İstanbul’a, bizim Yazıişlerine göndermiştim ki, saat 17 dolaylarında Gökmen Ulu’nun sevindirici tahliye haberi geldi.
Bundan sonra aynı doğrultuda olumlu bir haberi, Türkiye’ye gelip savcılıkta ifade vermeye çağrılmış olan Burak Akbay için de bekleyeceğiz.