Sevgili okurlarım, Allah uzun ömür versin, başımızda gerçek bir dünya lideri var!
Sayesinde oturup kalkıyoruz, özgürce konuşuyoruz, rahat uykular uyuyoruz, her açıdan özgürlüğümüzü doya doya yaşıyoruz!
Dünya liderimiz gerçekten muhteşem biri.
Vurdu mu ses getiriyor, kodu mu oturtuyor.
Gün geliyor bütün dünyaya postasını koyuyor, herkesi korkutuyor!
AB ülkeleri, ABD, Birleşmiş Milletler, İran, Irak, Yunanistan ve hele de Almanya...
Sadece posta koymakla yetinmiyor, rejimleri devirmeye kalkışıyor.
İşte Suriye’de Esad’ın başına gelenler...

*  *  *

Almanya ve Hollanda, referandum öncesinde bazı bakanların ülkelerine gelip siyasi toplantı, miting vesaire yapmasını yasakladı.
Avusturya bu yasağın bütün AB ülkelerinde geçerli kılınmasını istedi.
Dünyanın en büyüğü olan muhterem liderimiz derseniz, bunun üzerine çok kızdı:
“Alınan bu kararlar Nazi uygulamalarından farksızdır. Ben Nazizmin Almanya’da bittiğini zannediyordum, meğer devam ediyormuş.”
“Ey Almanya, sizin demokrasiyle uzaktan yakından ilginiz yok. Zannediyorlar ki Erdoğan Almanya’ya gelecekti. Ben istesem gelirim. Ve kapıdan sokmadığınız veya konuşturmadığınız zaman ortalığı ayağa kaldırırım.”
Helal olsun vallaha, dünya lideri dediğin işte böyle olur...
Sonra devam etti:
“Şimdi Hollanda da aynı uygulamaya geçti. Bunlar referandumda evet çıkmasından korkuyor. Vah zavallı vah.
Biz bunları bütün dünyaya rezil rüsva edeceğiz...”

*  *  *

Benim bildiğim kadarıyla bu dünya devi, sözünün eri biridir!
Şimdi ben onun yerinde olsam ne yaparım biliyor musunuz...
Atlarım özel uçaklarımdan birine, alırım yanıma yandaş gazetecilerden bir grubu, önce ver elini Almanya...
Orada Berlin, Köln, Münih, Allah ne verdiyse bütün kentlerde izinsiz mitingler düzenleyip şenliği izlemeye gelen herkesten Evet oyu isterim.
Alman polisi sıkıysa müdahale etsin, dünyayı ayağa kaldırırım.
Sonra geçerim Hollanda ve Avusturya’ya...
Oradaki Nazi bozuntularına da derslerini veririm...
Haydi bastır!

*  *  *

Şimdi gelelim bu işin çok önemli olan bir başka boyutuna. Dünya liderimizin bu sözlerini dinleyince, aklıma hemen iktidarın her konuda bastonu, stepnesi, cankurtaran simidi olan büyük devlet ve hükümet adamı Devlet Bahçeli geldi.
Acaba bu konuda ne diyecekti!..
Hiç durur mu, dün hemen konuştu ve kendisinden beklenen destek atışını yaptı:
“Sayın cumhurbaşkanımız yalnız değildir. Avrupa’ya birlikte gidelim. Yeni bir Türk ruhunu ortaya koymak için Erdoğan’la birlikteyim!”
Zaten başka bir şey söyleseydi şaşırırdık.

*  *  *

Sevgili okurlarım, şimdi gelelim “Nazizm nedir?” sorusunun yanıtına... Hadiseye kısaca göz atalım, günümüz Türkiye’si ile arasında benzerlik olup olmadığına biraz olsun bakalım.
Almanya’da 1930’lu yıllarda hortlayan ve dünyanın başına bela olan bir rejimdir. Bir adı da faşizmdir.
Başında, adına Führer denilen Adolf Hitler isimli saldırgan bir manyak vardır. İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmış, milyonlarca insanın ölmesine, kendi ülkesi başta olmak üzere bir sürü ülkenin mahvolmasına neden olmuştur.
Tam anlamıyla bir diktatörlük rejimidir.

*  *  *

Şimdi o rejimle günümüz Türkiye’sinde yapılmak istenenleri kısaca kıyaslayalım:
- Hitler tek adamdır. Hayatı
bütün dünyaya posta koymakla geçmiştir.
- Kendisinden yana olmayanlara hayat hakkı vermemiş, muhalefeti yok etmiştir.
- Medyanın tamamını ele geçirmiş, kendi tekeline almıştır.
- Fikir ve ifade özgürlüğünü sıfırlamış, her türlü gösteri ve toplantıyı yasaklamıştır.
- Alman Parlamentosu’nu yok etmiş, elinde topladığı olağanüstü yetkilerle ülkeyi tek başına ve kararnamelerle yönetmiştir.
- Yargıya kendi adamlarını doldurmuştur.
- Kendisine en büyük parasal desteği büyük işadamları vermiştir.

*  *  *

Türkiye’ye getirilmek istenen ve adına “Başkanlık” denilen yeni sistemin özü de işte bunlardır.
Adına tek adam dediğimiz bir cumhurbaşkanı zaten var.
Kendisinin bütün dünyaya nasıl posta koyduğunu, komşumuz olan her ülkeyle nasıl papaz olduğumuzu her gün izlemekteyiz.
Meclis ve hükümet ikinci planda. Varsa yoksa tek adam ve onun ağzından çıkan sözler, emirler, talimatlar.
Türkiye bir süredir kararnamelerle yönetiliyor. Meclis neredeyse yok hükmünde. Var ama yok!
Yargı bağımsızlığı yok edildi.
Bunlara en büyük desteği, yandaş medya kuruluşları, kendilerine verilen sonsuz iş ve ihalelerle bu iktidar döneminde ihya edilen ve bazıları da “Milletin a’sına koyan” büyük işadamları veriyor.
Epeyce benzerlik var.

*  *  *

Üstelik şimdi kendimize göre “Normal demokrasi (!)” sürecindeyiz.
Sözde demokrasimizin Hitler’in Nazi rejimiyle nasıl örtüştüğü, nasıl benzerlikler taşıdığı ortada.
Şimdi bir adım ötesini düşünelim...
Varsayalım referandumda Evet çıktı ve yeni sisteme geçtik.
Sonrasında olacakları herkesin çok iyi düşünmesi gerekir.
Meclis’in işlevleri yok
edilecek, yasa çıkarma ve denetim yapma hakları kısıtlanacak, ülke cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yönetilecek.
Medya derseniz zaten bitik durumda. Yüzde 95’i başkanın emrinde ve hizmetinde.
Yargı bağımsızlığı yok. İfade özgürlüğü kalmadı.
“Hayır” kampanyası yürüten siyasetçiler ve vatandaşlar engelleniyor, saldırıya uğruyor.

*  *  *

16 Nisan’da “Evet” diyecek olan iyi niyetli vatandaşlarımız acaba bu olanların bilincinde mi, yoksa oylarını takım tutar gibi, işin perde arkasını biraz olsun düşünmeden mi verecek?
Dünya liderimizin son olarak Almanya ve Hollanda’ya posta koyması ve Bay Bahçeli’nin ona yine destek olacağını söylemiş olması inanılır gibi değildir.
Nazizm başta Almanya ve Avrupa olmak üzere bütün dünyada çoktaan toprağa gömüldü...
Yani o cesedin yeni versiyonunu 16 Nisan’da hortlatmak Türk Milleti’nin payına mı düşecek!