Sevgili okurlarım, bir tatil dönüşü sonrasında sizlerle yeniden buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Bu tatil boyunca herhalde bin’e yakın kişiyle konuştum. Her kesimden, her siyasal görüşten insanlarımız...
İnanır mısınız, bir kişiden bile ülkemizin gidişiyle ilgili bir tek olumlu söz duymadım.
Herkes umutsuz, herkes öfkeli ve kırgın...
İnsanlar küfrediyor.
Soruyorlar:
“Bu gidiş nereye?..”
Ve herkes çaresizliğini dile getiriyor... Hiç kimse neler olacağını bilmiyor.
Ben bu durumun, bu karamsarlığın “Ankara’ya” özgü olduğunu zannederdim ama öyle değil.
Oteldeki genç komi açıktan sövüyor, öğrenci yurt arıyor ama bulamıyor, ev kadını tencereyi zor kaynatıyor, çaycının borçları birikmiş, iflas etmek üzere.
Avukat adaletsizlikten, hukukun yok edilmiş olmasından şikayetçi.
Örtülüler bile çok kızgın.
Bu toplum umudunu yitirmiş, tümüyle karamsar olmuş.
Biz gazeteciyiz, her şeyi biliriz ya (!), kim gelse durumunu ve yakınmalarını anlatmaya çalışıyor.
Toplumun ruhu kararmış.

*  *  *

Ankara’da ise birileri kurmuş parti devletini, ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle yönetiyor. Keyifleri gıcır...
Meclis var ama gerçekte yok.
Meclis açıldı ve esas tantana, bizim ülkeye özgü şovlar hemen ardından başlatıldı.
Başkan İsmail beyefendinin makam odasında, hangi amaçla yapıldığı bilinmeyen bir toplantı düzenlendi.
Beyefendinin makam masasına dünya liderimiz oturdu.
Masanın hemen önüne bizim beyefendi ile iktidarın ortağı olan Bay Devlet Bahçeli oturtuldu.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Bey ve komutanlar yerlerini aldılar.
Yüksek yargının başkanları da öyle...
Her biri özel olarak çağrılmıştı.
Olmayan tek kişi Kemal Kılıçdaroğlu idi.

*  *  *

Bu durum gözlerden kaçmadı. Rezalet büyümek üzereydi ki, Başkan beyefendinin açıklaması geldi:
“Kemal Bey’i de çağırmıştık ama gelmedi.”
Hemen ardından yeni bir açıklama geldi, Kılıçdaroğlu yanıt verdi:
“Meclis Başkanı’na yalan söylemek yakışmıyor. Ben çağrılmadım.”
Bay İsmail Kahraman zorda kalmıştı.
Derhal konuştu:

İşin hemen kolayına kaçıyor ve emrindeki bürokratları suçlamaya kalkışıyordu.

*  *  *

Sevgili okurlarım, burada kısaca anlattığım olay, bu ülkede işlerin nasıl bir sorumsuzluk ve
alaturkalıkla yönetildiğinin somut örneğidir.
Meclis Başkanı’nın odasında yapılan bir siyasi toplantıda Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve yüksek yargı başkanlarının ne işi olabilir?
Makam odası çok sayıda AKP milletvekili ile dolu...
Bay Devlet Bahçeli doğal olarak orada... Zira o, iktidarın koalisyon ortağı. Kraldan çok çok kralcı.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Bey derseniz, inşallah geleceğin AKP milletvekili.
Partinin İstanbul’da düzenlediği Yenikapı mitinginde kürsüye üniformasıyla çıkıp nutuk atan bir komutan.
Geriye sadece Kılıçdaroğlu kalıyor, onu da başka bir yöntemle dışlamayı başarmışlar!

*  *  *

Ya yüksek yargının, hani bizim “Bağımsız yargının (!)” başkanlarına ne demeli!..
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkanları tam kadro orada.
Tamamı zaten AKP destekçisi...
Hele içlerinde Danıştay Başkanı olan bir hanım var, insan vallaha ne diyeceğini bilemiyor.
Cumhurbaşkanı karşısında cübbesini iliklemeye
kalkışan biri!..
Cübbelerin iliği ve düğmesi yoktur ama bizimki cübbesini tayyör ceketi zannetmişti!

*  *  *

Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın makam odasında pazar günü muhteşem bir şov gerçekleşti.
Alaturka, arabesk...
Komutanlar, yüksek
yargı başkanları, Bay Bahçeli...
Kılıçdaroğlu ile ilgili yalan...
Sıkışınca özür dilemek zorunda kalan bir Meclis Başkanı!
MHP’li cici muhalefet, bağımsız yargı ve Türk Ordusu’nun komuta kademesi!
Yeni bir devlet düzeni!