Sevgili okurlarım, Prof. Dr. Semih Yalçın MHP’nin Bahçeli’den sonraki ikinci adamı. Çok önemli biri!
Bahçeli’nin konuşmalarını o yazar. Parti hakkında bir şey yazıp söylediniz mi yanıtı (!) size medyayı kullanarak o beyefendi verir.
Uluorta konuşur, eleştirenleri uluorta suçlamaya kalkışır.
Aralık 2011’de, yani bundan yıllar önce Bahçeli ile birlikte partisini eleştirip şöyle yazmışım:
“MHP nasıl muhalefet yapıyor? Sessiz, sakin ve pısırık!.. Ve en kritik konularda AKP’ye destek vererek!
Demek ki aradan yıllar geçmiş ama MHP’de hiçbir şey değişmemiş.
Yazımda iki örnek vermiştim. MHP tarihte ilk kez Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmıştı. Aytaç Durak’ı AKP iktidarı orada yaşatmadı ve görevden aldı. Bay Bahçeli onu bir gün arayıp destek vermedi, hatırını sormadı, işin üzerine gitmedi.
İkinci örnek MHP İstanbul Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan idi. Tutuklanıp hapse atıldı, yıllarca yattı. Bay Bahçeli onun durumunu bir gün olsun gündeme taşımadı, milletvekilini hapishanede ziyaret etmedi.
Yazımda onun vefasızlığını sergilemiş ve şöyle demiştim:
“Bahçeli AKP’ye stepne oluyor, baston oluyor. Biraz toparlansın, kendine gelsin ve AKP’ye baston olmak yerine adam gibi muhalefet yapsın!”
Demek ki 2011 yılından bu yana hiçbir şey değişmemiş.

*  *  *

Partinin Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın boş durur mu, hemen kendine özgü bir açıklama yaptı:
“Bazı gazeteciler ve onlarla ahbap çavuş ilişkisine giren siyasetçiler fikirlerini paylaşmadıkları insanlara olmadık üslupla saldırmakta, bu da gazetecilik mesleğine zarar vermektedir. Politika bir seviye işidir. Sayın Bahçeli devlet umuru görmüş bir dava adamıdır. Bunu anlamayanların amacı kaos ve kargaşa yaratmaktır. Bulanık suda balık avlamak isteyenlerin oltası kendi boğazlarına takılacaktır.”
Belli ki çok akıllı, zeki ve bizim mesleğin ne olduğunu iyi bilen biri bu Semih Bey!

*  *  *

2 Kasım 2016 günü burada çıkan yazımın başlığı “Devlet Bey’e Mektubumdur. Aferin Sana Beyefendi!”
Onun başarısızlıklarını somut olaylarla belgelemiş, yine AKP’ye baston olduğunu vurgulamış ve şöyle demiştim:
“Ne biçim muhalefet partisi genel başkanısınız siz beyefendi, ne biçim! Ayıptır yahu, ayıptır.”
Açıklama aynı gün yine Semih Yalçın’dan geldi ve burada yayınladım. Bu kez olaya soyadımdan giriyordu! Şahsın espri düzeyini bir kez daha özetliyorum:
“Millet, hakkımızdaki seviyesiz beyanlarınızdan bıktı usandı. Bugüne kadar yazdığınız hiçbir yazı devlet ve millet lehine olmamıştır. MHP düşmanlığını sakız gibi ağzınıza sıvayıp dişlerinizi göstere göstere, tükürüğünüzü akıta akıta çiğnemekten yılmadınız. O kelimeler çöl rüzgarı gibi etrafınızda savrulup duruyor.
Siz bundan adeta bedevi (çöl arabı) zevki alıyorsunuz.
Bizimle ilgili asılsız iddialarınız çölde kalmış müflis (iflas etmiş) bezirganın serap görmesine benziyor.
Siz kendinizi akıllı, alemi saf ve enayi mi sanıyorsunuz?..
Madem öyle, bundan sonra sizin adınız Medyanın Makbul Çölaşan Paşası olsun (!)
Heykeltıraşlara Makbul Çölaşan Paşa heykelleri ısmarlayalım.

*  *  *

Devam ediyordu:
“Heykellerinizi Türk Sineması’nın çöl sahnelerinin çekildiği Kilyos, Gümüşdere, Şile ve Patara’ya dikelim.
Siz önce kendi mabadınızı (alt tarafınızı) temizleyin, sonra başkalarınınkini yıkamaya çalışın
e mi Emin Çölaşan.
‘Emin’ olun ki at gözlükleriyle deve kervanı süren bahtsız bezirgandan farkınız yok. Biz sizi ‘emin’ sanırdık ama yanılmışız. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?..”
Sürekli çöl, bedevi falan diyor, beni herhalde Arap bedevisi falan zannediyordu.

*  *  *

Bay Bahçeli birkaç gün önce Meclis’te yaptığı konuşmada Hürriyet Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi’ye yine onun soyadından girerek bindirdi.
Alevi kökenli olan Selvi’den “Kılıç artığı” diye söz etti.
Ben de burada bir yazı daha yazıp Bahçeli’yi eleştirdim, yandaş yazar Selvi’yi savunmak zorunda kaldım.
Dün elime Semih Yalçın’ın bu konudaki açıklaması geldi, okudum. Bu kez dedemden, annemin babası Refik Şevket İnce’den övgüyle söz ediyor ama sonrasında yine sapıtıyordu:
“Emin Çölaşan bir tarih cahilidir. Usta bir karıştırmacı, hoyrat bir medya tetikçisidir. Dedesi Refik Şevket İnce, Milli Mücadele’nin mümtaz simalarından biridir. Balkan Savaşı’nda (1912) yedek subay olarak yer almıştır. Kurtuluş Savaşı’nda önemli hizmetler vermiştir. Birinci Meclis’e Saruhan yani Manisa Mebusu olarak girmiştir. Demokrat Parti’nin kurucu üyelerindendir ve Menderes hükümetlerinde bakanlıklar yapmıştır.”
İlk iki cümlesi hariç bu bölümde yazdıkları doğrudur, teşekkür ederim.

*  *  *

Şimdi hemen altında ise sapıttığı bölümü okuyalım:
“Bir Milli Mücadele kahramanının torunu olan Çölaşan bunun etkisiyle olsa gerek, yıllar önce Anıtkabir Komutanlığı’na giderek anne tarafından dedesi olan Refik Şevket İnce’nin kılıcını sergilenmek üzere Anıtkabir Müzesi’ne hediye etmek istemiştir.
Çölaşan, dedesinin kılıcının neyi sembolize ettiğini bal gibi bilmektedir.
Şimdi soruyoruz: Çölaşan’ın dedesinin kılıç artıkları kimlerdir?
Atatürk’le sırt sırta veren Alevi kardeşlerimiz mi, masum Ermeni ve Rum vatandaşlarımız mı?”
Bir şeyleri ima etmek istiyor ama ne olduğu anlaşılmıyor.
Benim dedem asker değildi. İlk askerlik dönemi Balkan Savaşı’nda hukukçu kimliği ile yedek subaylık dönemidir. O savaşta asker sevkiyatı yaparken Selçuk İstasyonu’nda tren kazasında yaralanmış ve bir kolu ölünceye kadar sakat ve işlevsiz kalmıştır.
Üstelik sivillerin kılıcı olmaz. Kılıç askerliğin simgesidir.
Dolayısıyla dedemin olmayan kılıcını Anıtkabir Müzesi’ne armağan etmek istediğim de baştan sona yalandır.
Ama olsaydı seve seve verir ve bundan onur duyardım.

*  *  *

Semih Yalçın bir yanda Prof. Dr. unvanı taşıyor, öbür yanda ise iktidar destekçisi bir muhalefet partisinin genel başkan yardımcılığını yapıyor.
Devlet Bahçeli’nin akıl hocası, sağ kolu ve metin yazarı.
Bugün sizlere bir siyasetçiyi, bilgi düzeyini, üslubunu ve bazı gerçek dışı beyanlarını (kendi sözlerinden yola çıkarak) biraz olsun anlatmaya çalıştım.
Genç kuşaklar sakın bu gibi siyasetçileri örnek almasın.