Sevgili okuyucularım, değerli başbakanımız, büyük devlet ve hükümet adamı Binali Yıldırım dün ABD gezisine çıktı.
İki amacı olduğu belli.
İlki, Fetullah’ın Türkiye’ye iade edilmesini isteyecek.
Onlara şöyle diyecek:
“Siz onu bize verin, yargılayalım. Bütün dünyanın bildiği gibi Türkiye’de yargı bağımsız ve tam anlamıyla tarafsızdır. Fetullah’ı Türk adaletine emanet edelim.”

* * *

İkinci amacı ise vize sorununu çözmek.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni ne hallere düşürdüklerini hiç dikkate almadan çağrıda bulunacak:
“Getirdiğiniz vize yasağı bizi zor durumda bıraktı. Lütfen bir büyüklük gösterip bunu kaldırın, ya da gevşetin!”

* * *

ABD’nin Fetullah’ı iade etmeyeceğini Mısır’daki sağır sultan bile duymuştu... Oraya bu amaçla bakanlar gönderildi, dosyalar iletildi, hatta Adalet Bakanı bile gitti.
Sonuç derseniz sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Üstelik bizim uyanıklar bu olaya çözüm bulup pazarlık konusu yapabilmek için, bazı değişik yöntemlere başvurdular.
Örneğin İzmir’de ABD uyruklu bir papazı tutukladılar.
İş bununla da kalmadı, ABD’nin Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerinde görevli olan bazı kimseler de tutuklandı.
Sonuçta ABD tınmadı ve dolayısıyla, bu pazarlık yönteminden de sonuç çıkmadı.

* * *

Demem şu ki, büyük devlet ve hükümet adamı Binali Bey birkaç gün sonra ABD’den eli boş dönecek.
Vize konusunda birkaç küçük ödün almayı başarırsa, ona da eyvallah!
Yoksa vize yasağının kalkacağı falan yok.

* * *

Son yapılan anayasa değişikliği uyarınca Binali Bey’in “Başbakan” kimliği de 2019 yılında ortadan kalkacak.
Artık ortalıkta bir başbakan olmayacak, bütün yetkiler halk tarafından seçilecek olan “Başkan” tarafından kullanılacak.
O makamın en iddialı adayı ise Recep Bey!
Ama o da endişeli...
İlk turda yüzde 50 artı 1’i tutturması mümkün olmazsa yandı gülüm keten helva...
İş ikinci tura kalır ve öteki adaylar kendisine karşı birleşirse başkanlık büyük olasılıkla elinden gidecek ve sonrasında hesap verme tartışmaları gündeme gelecek.
Ancak Binali Bey o süreçte sadece sıradan bir milletvekili olarak kalacak. Bakan bile olamayacak çünkü bakanlar Meclis dışından, yeni başkanımız tarafından seçilecek.
Sonuçta ABD’ye geçici başbakan olarak gitti.
Neyse konumuz bunlar değil.
Fakat bir şeyi iyi bilelim, Batı dünyası diplomasisi Binali Bey’in başına gelecekleri iyi biliyor ve kendisini ciddiye almayacağı kesin.
ABD gezisinde kendisine kolaylıklar dilerim ama boşuna zahmete girmiş oldu.
Çok büyük olasılıkla eli boş dönecektir.

* * *

Sevgili okurlarım, tam da beyefendinin ABD gezisi öncesinde yeni bir haber patladı.
Buna göre, Binali Yıldırım’ın gemicilikle uğraşan iki oğluyla birlikte başka bazı yakınları adına kayıtlı şirketler, başta Malta Adası olmak üzere vergi cenneti olarak bilinen başka ülkelere kayıtlı imiş.
Cumhuriyet Gazetesi iyi bir iş yaptı ve haberi belgeledi.
Bunun adına uluslararası piyasalarda Off-shore deniliyor ve bu gibi şirketler çeşitli yöntemlerle vergi kaçırıyor.

* * *

Beyefendi dün ABD gezisine çıkmadan önce bu konu havaalanında kendisine soruldu...
Kızdı ve şöyle dedi:
“Bu konuda soruşturma açılmasını özellikle istiyorum. Akılları sıra beni yıpratmaya çalışıyorlar. Bunlar ayıp şeylerdir. İnsanların kafasını karıştırmaya gerek yoktur.”
Binali Bey devletin ve hükümetin bütün yetkilerini elinde toplamış olan biridir.
Böylesine bir yanıt vereceğine şöyle demesini beklerdim:
“Bu konuda soruşturma açılması için ilgili makamlara ve savcılığa başvurup gereğinin yapılmasını biz isteyeceğiz...”

* * *

Ticaretle, şirketlerle ilgisi olmayan bizim gibi cahillerin anlayacağı dil ancak bu olabilir.
Aile bireyleri olarak verirsiniz dilekçelerinizi ilgili makamlara ve soruşturmayı kendiniz başlatırsınız.
Ak koyun kara koyun o zaman ortaya çıkar...
Eğer haber yalansa bunu yazanlar yargı önünde mahkûm edilir ve kamuoyu önünde özür dilemek zorunda kalır.

* * *

Ben onun yerinde olsam hiç durmam, aile bireylerinin kaç gemisi olduğunu, bunların ne zaman alındığını, nerede kayıtlı olduğunu, Türkiye’de ödedikleri vergileri de açıklarım.
İş bu kadar basitken “Beni yıpratmaya çalışıyorlar” diye geçiştirmek, beyefendi kusura bakmasın ama pek tutarlı bir iş değildir.
Koskoca başbakana hiç yakışmaz...
Zaten yakışmadı yani!