Sevgili okurlarım, bir ülkenin ve bir devletin dünyadaki saygınlığı-onuru çok önemlidir. O saygınlığı ülkemiz için özellikle bizi yönetenler sonsuza kadar korumak zorunda ama ne yazık ki şimdi her şey elimizden uçtu gitti!
Yeni Türk devleti 1920 yılında kurulmuştu.
Fakirdik, en olumsuz koşullarda bağımsızlık savaşı veriyorduk ve bütün dünya izliyordu.
Saygınlığımıza bir gün olsun gölge düşmedi.

*  *  *

1923’de Cumhuriyet ilan edildi, Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı seçildi. Saygınlığımıza hiçbir zaman, dünyanın hiçbir ülkesinden ters bir tepki gelmedi. Ülkenin bağımsızlığı ve bütünlüğünü Lozan anlaşmasıyla sağlamış, Osmanlı döneminden beri başımızın en büyük belası olan kapitülasyonları kaldırmıştık.
Türkiye’nin başında maceracı, kendini dev aynasında görüp sağa sola posta koyan, bir dediği öbürünü tutmayan kadrolar yoktu.
Atatürk’ün o meşhur “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü o dönemde söylenmiş ve dünyaya örnek olmuştur.

*  *  *

Atatürk 1938’de aramızdan ayrıldı, yerine İsmet İnönü cumhurbaşkanı seçildi. Milli Mücadele kahramanı, Gazi Paşa’nın en yakın silah arkadaşlarından biriydi.
O makamda 1950’ye kadar tam 12 yıl kaldı.
Üstelik dünya saflara ayrılmış, İkinci Dünya Savaşı olanca hızıyla sürüp gidiyordu.
Alman orduları sınırımıza dayanmıştı...
Sovyetler Birliği coşmuş, Doğu illerimizi istiyordu.
Hitler orduları Trakya sınırımızda boy gösteriyordu.
Churchill Adana’ya geldi, Almanya’ya karşı savaşa girmemiz için bastırdı.

*  *  *

İsmet Paşa, oturduğu makamın ciddiyetini hep korudu ve bir gün olsun ödün vermedi.
Karşımızda dünya devleri vardı ve her biri ayrı telden çalıyordu.
Türkiye’nin, o fakir devletimizin savaşa şunun veya bunun yanında bulaşması gerçek bir intihar olacaktı.
O kumar masasına hiçbir zaman oturmadı.
Savaştan sonra birileri ona hep kızdı!
“Paşa, bizi savaşa sokmayarak milletin erkekliğini öldürdün!..”
Bu suçlamaya verdiği yanıt muhteşemdi:
“Ama kimseyi babasız bırakmadım.”

*  *  *

1950-1960 Demokrat Parti iktidarı döneminde o makamda Celal Bayar var. Gerçek bir komitacı...
Milli Mücadele yıllarında Galip Hoca adıyla Ege bölgesinde Yunan ordusuna karşı direniş örgütleyen bir sivil kahraman...
1923-1960 yılları arasında üç cumhurbaşkanı geldi geçti.
Atatürk, İnönü ve Bayar...
Hangisi, makamda olduğu o yıllarda bütün devletlere posta koyup gülünç durumlara düştü?
Sonraki hükümetleri ve cumhurbaşkanlarını hiç saymıyorum zira aralarında büyük bir fark yok.
İç siyasette bazı hataları ve yanlışları mutlaka oldu ama ülkemizin saygınlığını özellikle dışarıya karşı hiçbiri zedelemedi.

*  *  *

Bir de şimdi, AKP iktidarı döneminde yaşadıklarımıza bakın!..
Bunlar dış politikada yanlış üzerine yanlış yapıyor, bütün dünyaya çatıp Türkiye Cumhuriyetini küçük düşürüyor.
Şu son Suriye olayı inanılmazdır!
Durup dururken Esad’ı devirip Suriye’yi işgal etmeye heveslendiler.
Bizim için hiçbir tehlike içermeyen, Türkiye’ye terör ihraç etmeyen Suriye rejimini yok etmeye kalkıştılar.
Bir sürü maceralar yaşadık...
Uçağımız düşürüldü, biz Rus uçağını düşürdük, Suriye’de 80’e yakın şehit verdik.
Suriye’den göçmen gelen 3.5 milyon kişiyi de şimdi biz ağırlıyoruz! Atsan atamazsın, satsan satamazsın!
Üstelik milyarlarca dolar para harcadık.
O ülke ile 911 kilometre sınırımız var.
Geçmişte o uzun sınırda tek komşumuz Suriye devleti idi...
Şimdi yeni komşularımız arasında hangi terör örgütünü ararsanız var.
PKK’dan İslamcı terör örgütlerine, IŞİD’den Hizbullah’a kadar herkes ve her şey...
Bu iktidar ülkemizin başına öyle bir çorap ördü ki, inanılır gibi değil.

*  *  *

Başımıza bu belaları önce Dışişleri Bakanı, sonra Başbakan kimliği ile açan ve açtıran Ahmet Davutoğlu şimdi nerede, ne yapıyor?
Sütre gerisine çekildi, arazi oldu, ağzını açamıyor, kendini savunamıyor.
Ya Recep Tayyip Erdoğan?..
Onu soracak olursanız, kendince çok başarılı! Anayasayı değiştirdi, başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına, sonra da AKP genel başkanlığına transfer oldu!

*  *  *

Suriye rezaletini bırakıyorum, şimdi size birkaç somut örnek veriyorum. Düştüğümüz durumun somut göstergeleridir:
- Erdoğan’ın korumaları Washington caddelerinde göstericileri dövdü. ABD yargı makamları bu korumalar için yakalama kararı çıkardı, iddianame hazırladı.
- Almanya Erdoğan’ın bu ülkeye yaptığı son resmi gezi öncesinde, başka yerlerde konuşma yapmasına yasak getirdi, salon verilmeyeceğini açıkladı. Nitekim Erdoğan konuşma yapamadı.
- ABD, Washington’da caddelerde göstericileri döven Erdoğan korumalarının ülkesine girmesini yasakladı, haklarında davalar açıldı.
- Bizi yönetenler herkesle, bütün ülkeler ve uluslararası kuruluşlarla papaz olmayı başardı! ABD, AB, NATO, Almanya, Birleşmiş Milletler vesaire...
- Hollanda ve Fransa, Türk bakanların ülkelerine girmesini yasakladı, sınırdan geri çevirdi.
Bu yüz kızartıcı örnekleri daha fazla uzatmıyorum zira bir girersem en az beş ayrı yazı yazmak gerekir.

*  *  *

Bunlar Türkiye Cumhuriyetinin yakın geçmişinden ve günümüzden birkaç tablo...
Atatürk, İnönü, Bayar, sonraki cumhurbaşkanları ve hükümetler...
AKP dönemi hariç hiçbiri ülkemizi küçük düşürmemiş, alay konusu yapmamış, önüne gelene posta koyup savaş tamtamları çalmamıştı...
İşte size 2017 yılındaki manzara!
Peki bütün bunlar olurken biz ne kazandık?
Kararı siz verin!