Sevgili okurlarım,
İstanbul, Ankara, Bursa, Düzce ve Niğde Belediye başkanlarından sonra sıra Balıkesir’e gelmişti.
Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur acaba istifa mı edecekti, yoksa direnecek miydi?
İktidar baskısına karşı direnmek elbette çok zordu ama, ne yapacağı yine de merakla bekleniyordu...
Edip Bey sonunda konuştu:
“Yolsuzluğumuz yok, usulsüzlüğümüz yok, başarısızlığımız yok, FETÖ bağlantımız yok.
Ama ailemize ve evimize
kadar ulaşan tehditler, katlanacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir...
Ak Parti’de siyaset yapma imkânımız ortadan
kaldırılmıştır. Partimden ve belediye başkanlığı
görevimden istifa ediyorum.”

* * *

Onun bu sözlerini medyadan izlediniz.
Yandaş medya böylesine önemli bir konuyu yine görmezden gelmişti.
Televizyon haberlerinde bazısı birkaç satırla söz etti, haberi “Başkan istifa etti” diye kısaca verdi.
Dünkü yandaş gazetelerin bazılarında bu haber tek sütundu, bazılarında hiç yer bulmamıştı!
Oysa Başkan’ın sözleri çok ağırdı, ciddi suçlamalar içeriyordu. Bu suçlamaların hiçbiri yandaş medyada yoktu!
Haberin en önemli ve çarpıcı bölümü kamuoyundan gizleniyordu.

* * *

Balıkesir’le uzaktan yakından bir ilgim yok. Dolayısıyla orada neler olduğunu bilemem.
Ahmet Edip Uğur’u da tanımam. Dolayısıyla neler yaptığı, nasıl bir belediye başkanı olduğu konusunda da en ufak bir fikrim yok.
Ancak burada işin çok ciddi bir boyutu ortaya çıkıyor. Onun şu sözleri çok önemlidir:
“Ailemize ve evimize kadar ulaşan tehditler, katlanacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir.”
Şimdi bir Büyükşehir Belediye Başkanı düşünün...İktidar partisinden seçilmiş.
Hem de halkın oylarıyla seçilmiş.
Dünya liderimiz Recep Tayyip günün birinde onun da istifasını istemişti.
Demek ki Başkan Bey biraz ayak sürüyünce, işi biraz geciktirince başka şeyler olmuş...
Ailesine ve evine tehditler gelmeye başlamış.
O baskılar ve tehditler acaba kimden geldi?
Herhalde bizlerden değil!
İktidar kesiminden olmasın!..

* * *

Başkan Bey bu sözleri, düzenlediği basın toplantısında açıkça söyledi.
Tehditlerden söz etti.
Yani öyle sıradan bir veya iki tehdit değil, belki de yağmur gibi yağan bıktırıcı ve korkutucu tehditler...
Belki bazı şantajlar.
Şimdi bu durumda bazılarının yapması gereken bir şeyler var.
- Dünya liderimiz derhal bir açıklama yapıp duruma el koyduğunu, bu iddianın araştırılacağını söylemelidir!
- Binali Yıldırım Bey de Başbakan kimliği ile aynı doğrultuda bir açıklama yapıp savcılara çağrıda bulunmalıdır.

* * *

Ama en az onlar kadar önemli bir görev, Cumhuriyet’in savcılarına düşmektedir.
Ailesine ve evine kadar ulaşan tehditler konusunda herhangi bir sıradan vatandaşın bile yakınması olsa savcılar el koyar, o sözleri söyleyen kişiye çağrıda bulunur. Hele o kişi önemli bir kamu görevinde ise, bu çağrı mutlaka yapılır ve soruşturma başlatılır.
“İfadeye gel, seni kimlerin nasıl tehdit ettiğini açıkla.”
Dün akşam saatlerine kadar böyle bir çağrı, bildiğimiz kadarıyla gelmemişti!
Ne dünya liderimizden, ne Başbakan’dan, ne de savcılardan...

* * *

Burası Teksas mı, neresi?..
Kimmiş o tehdit edenler, neymiş o tehditler ki, koskoca belediye başkanı hem başkanlıktan, hem de partisinden ayrılmak zorunda kalıyor.
İstanbul, Ankara, Bursa, Düzce ve Niğde daha önce istifa ettiler.
Bir tek Melih Gökçek istifasını açıklarken “Emir demiri keser, aldığım emir gereği istifamı veriyorum” diyebildi.
Geri kalanlar kuzu kuzu gitti!
Hele o Kadir Topbaş, istifasını açıklarken küçük bir kedi yavrusu gibi masum, uysal, ürkek ve tepkisizdi!
O aşamada bile partisine ve liderine yağ çekiyor, gelecek kuşaklara adeta bir “Onur belgesi (!)” bırakıyordu.

* * *

Türkiye’de bir dönem!..
Tek parti iktidarı, tek adam iktidarı, tek adam devleti...
Olanları görüyorsunuz...
Böyle bir dönemde bile birbirlerine düştüler, bize bunları yaşatıyorlar.
Bakalım daha neler göreceğiz.