Sevgili okurlarım, Türkiye 15 Temmuz gecesi bir darbe girişimine tanık oldu. Bugün aradan tam altı ay geçti ama pek çok husus halen karanlıkta. Bu gibi olaylar sonrasında ortalığa bir sürü bilgi kirliliği yayılır, kurunun yanında yaş da yakılmak istenir.
Bu yazımda darbe girişiminden hemen bir hafta sonra yazdığım 23 Temmuz 2016 tarihli yazımı, birkaç gün sonraki 28 Temmuz, üç ay sonraki 14 Ekim ve dört ay sonraki 17 Kasım 2016 tarihli yazılarımı harmanlıyorum.
Akıl ve mantıkla bağdaşmayan olayları hep birlikte anımsayalım ve bazı sorular sormayı sürdürelim.

*  *  *

Bu darbe olayında beni en çok şaşırtan ve üzen, ordumuzun düştüğü durum oldu. Karşımızda şöyle bir tablo var:
Genelkurmay Başkanı, Kara, Hava ve Jandarma komutanları darbecilerin eline geçiyor. Elleri ayakları bağlanıyor, kelepçe takılıyor ve makamlarından alınıp başka yerlere götürülüyor. Darbeciler daha sonra her nedense bunları bırakıyor!
Biz sıradan vatandaşlar gibi meğer hiçbiri darbe olacağını bilmiyormuş! MİT uyumuş... Ama o teşkilatın Müsteşarı halen görevde. (Önceki seçimde AKP’den aday adayı olmuştu!)
Bir düşünün ki cumhurbaşkanı bile Marmaris’te tatil yaparken darbe olduğunu eniştesinden öğreniyor!

*  *  *

Yine sonradan öğreniyoruz ki cumhurbaşkanı dahil bütün komutanların yaverleri ve emir subayları darbecilerle beraber... Recep Tayyip “İstihbarat zaafı var” diyor.
Sadece bu kadar da değil... Darbecilerle birlikte olan başka güçler de var:
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, Kuvvet karargâhları, Özel Kuvvetler, Hakkari’den İstanbul’a Türkiye’nin pek çok yerindeki çeşitli askeri birlikler...

*  *  *

Hava Kuvvetleri Komutanı İstanbul’da bir düğünde! Jandarma Genel Komutanı Ankara’da bir düğünde. Darbeciler tarafından düğünlerden yaka paça götürülüp gözaltına alınıyorlar. Hükümetten yana olduğunu söyleyen 1. Ordu Komutanı kendisiyle konuşan cumhurbaşkanına “Beni Devlet Bahçeli’ye sorabilirsiniz” deyip bir siyasetçiyi referans gösteriyor.
Bilgi kirliliğinin hızla yayılmaya başlandığı ilk günlerde darbenin lideri olarak Hava Kuvvetleri eski komutanı, YAŞ üyesi Akın Öztürk’ün ismi ortaya atılmıştı.
Dikkat ediniz, darbe olayının başı kıçı halen belli değil.

*  *  *

Şimdi aklıma sıradan vatandaş mantığımla bazı sorular geliyor!
Ben darbeci olsam, Türk Ordusu’nun Genelkurmay Başkanı dahil bütün üst düzey komutanlarını toparlayıp rehin alsam, hepsini bir yerlere götürüp enterne etsem... Ve elimde böylesine önemli silahlı güçler olsa...
Ben ne yapar yapar ve o darbeyi yarım bıraktırmazdım. O halde ne oldu, bu iş niçin çuvalladı?
Darbeciler çok mu yeteneksiz, ya da korkaktı?
Bu soruların yanıtı mutlaka ortaya çıkarılmalıdır.
Ama yalanlarla, iftiralarla, halkımız engelledi laflarıyla değil somut belge ve bilgilerle...
Zira Türk Ordusu, ama özellikle de komuta kademesi Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman bu duruma
düşmemişti.

*  *  *

(Darbeden bir hafta sonraki yazımda sormuştum.)
Bu komuta kademesi bundan sonra da görevde kalacak mı?
Bu darbeciler ne yeteneksiz, belki de korkak adamlarmış ki, ellerine geçen bu fırsatı tepmişler ve darbeyi yarım bırakmayı içlerine sindirmişler?
Bu darbede kim ne yapmıştır? Kim darbeden yana, kim değildi? İkili oynayanlar, şimdi kahramanlık pozlarına bürünenler var mıdır, kimlerdir?
Hangileri esen rüzgara göre tavır koydu?

*  *  *

Darbe girişimi sonrasında burada sorduğum soruları özetleyerek devam ediyorum:
- Bunlar darbeyi hangi akla hizmet etmek için saat 21’de başlattı? O saatte darbe mi olur?
- Boş Meclis binası niçin bombalandı?
- Niçin sadece en az izlenen TRT’yi ele geçirmekle yetindiler?
- MİT darbeyi niçin önceden haber alamadı?
- MİT Müsteşarı o gece Genelkurmay’da ne demişti?
- Yurtta Sulh Konseyi kimlerden oluşuyordu, darbenin başı kim veya kimlerdi?
- ABD’de yaşayan bir imam nasıl oluyor da darbe yapacak güce erişiyor, arkasında kimler var, onu hangi iktidar palazlandırdı?

*  *  *

Olay sonrasında her kesimden on binlerce insan kamudan ihraç edildi, gözaltına alındı, tutuklandı.
Asker, polis, öğretmen, üniversite hocası, öğrenci, gazeteci, hakim, savcı, ev kadını, iş adamı...
Hapishaneler bunlarla tıka basa dolduruldu.
Kendilerini savunma olanakları yok. Dosyaları gizlilik gerekçesiyle avukatlarına bile gösterilmiyor.
Gerçek suçluların yanında çok sayıda suçsuz ve masum insanın da canı yakılıyor, iktidar yandaşı olmayanlardan bu yolla intikam alınıyor.
Bu haksızlıklar ve hukuksuzluklar ne zaman giderilecek?
İktidar darbeyi fırsat bilip OHAL ilan etti, polis devleti kuruldu ve bütün özgürlükler kısıtlandı. Türkiye şimdi bu baskı ortamında yönetiliyor. Hükümet çok mutlu!
Benim gibi milyonlarca insanımız da şöyle düşünüyor:
“Bu darbenin altında bilemediğimiz başka bir işler var!”
Dikkat ediniz, ortalıkta yanıtı verilemeyen yüzlerce çok önemli soru bulunuyor.

*  *  *

Ancak şunu da özellikle vurgulamayı görev biliyorum:
Kimden geldiyse geldi, bu anlamsız darbe girişimi iyi ki başarılı olmadı. Aksi takdirde zaten bölünmüş olan toplumun belli kesimleri silah kuşanıp sokaklara dökülecek, çok kanlı bir iç savaş çıkacak ve kardeş kardeşi vuracaktı.
Bugün darbenin altıncı ayı. Yazdığım dört ayrı darbe yazısını harmanlayıp özetle sizlere
sundum.
On binlerce masum insanımıza karşı sergilenen inanılmaz haksızlık ve hukuksuzluğun bir an önce giderilmesini dilerim. Bundan sonraki aylarda neler olacağını hep birlikte görürüz.