Sevgili okurlarım, dün sabah gazeteye gelirken kafamda yazmam gereken iki konu vardı. Hangisini yazacağıma bütün haberleri okuyunca karar verecektim.
Biri Suriye, öteki ise Reza Zarrab olayı.
Ancak sonrasında fikrimi değiştirdim...
Çarşamba akşamı televizyonda yine yüz kızartıcı bir program izlemiştim.
Seda Sayan’ın insanları gerçekten rencide eden, aile kavramını yok eden, özel yaşama tecavüz eden, toplumu hiçe sayan programı...
Zaten günlerden beri örtülü, gariban bir kadınla uğraşıyorlardı. İşi adım adım götürdüler.
Meral isimli kadını, kocasını, kadının geçmişte sevgilisi olduğu iddia edilen yoğurtçu Bayram’ı ve işin daha da kötüsü, evli olan kadının 14 yaşındaki kızını günlerce ekranda tuttular.

* * *

Gariban, zavallı, ama ağzı iyi laf yapan, iyi küfreden çaçaron kadını ve eski sevgilisi yoğurtçu Bayram’ı bulmuşlardı. Madeni bulduklarına göre artık işlemeleri gerekti!
Bu çocuk kimdendi? Kocasından mı, yoğurtçudan mı!
Ekranda DNA testinin sonucu açıklandı, 14 yaşındaki kız çocuğunun Meral’in halen evli bulunduğu eşinden olmadığı ortaya çıktı.
Bu arada Meral kendisine sorulan sorularla nakavt ediliyor, yoğurtçu ile nasıl yattığını anlatması isteniyordu. Kadının iddiasına göre yoğurtçu kendisine tecavüz etmişti. Seda Sayan kadını sorguluyordu:
“Kızım kaç kere yattınız?... Nerelerde yattınız?.. Kızın yoğurtçudan ise ne yapacaksın?..”
Bu aşamalarda kadın, kadının kocası, kızı, yoğurtçu falan hep birlikte ekranda.
Hiç utanıp sıkılmadan bir insanlık faciası sergileniyor.

* * *

DNA raporu geldi geliyor, rapor yola çıktı, trafiğe takıldı, azzz sonra çığlıklarıyla izleyenleri üç gün beklettiler ki merak ve reyting artsın...
Sonuçta gerçek babanın yoğurtçu Bayram olduğu saptandı ve ekrandan bütün dünyaya ilan edildi.
Reyting uğruna günler boyu sürdürülen kavgalar, hakaret ve küfürleşmeler de (umarım) artık son bulmuş oldu.
Peki ama o kız çocuğunun babasını merak eden mi vardı!
Toplumu ilgilendiren bir konu muydu!
Hayır, sırf reyting ve dolayısıyla programın reklam gelirleri artsın diye, bu kepazelikler sergilendi.

* * *

Esra Erol’un programı derseniz, başka bir skandal. Bir maden yakaladılar, haftalardır onu işliyorlar.
Adana’da bir doğumevinde bundan 25-30 yıl önce olduğu iddia edilen olaylar... Sağlıklı çocuklar aileye verilmiyor, öldü gösterilip başkalarına satılıyor. Programa telefonla katılan, ancak ismini vermeyen birileri... Herkes birbirini suçluyor.
Yine ekranda yaşı 30’u geçmiş bir genç adam... Geçmişte evlatlık verilmiş. Onun gerçek anası babası aranıyor...
Ve iki gün önce vahim iddia açıklandı:
Çocuğun babası o zamanki başhekim Ersin Çıtırık, anası ise hastane çalışanı Leyla Akay!
Nereden biliyorsunuz, nasıl biliyorsunuz, bu iddiaları nasıl yayınlıyorsunuz kardeşim, bu kadar utanmazlık olur mu?

* * *

Seda’nın programına çıkarılan ve haftalarca ekranda yer bulan 43 yaşındaki bir adam tutturmuştu “Benim annem Hale Soygazi, sıkıyorsa gelsin DNA testi yaptıralım” diye!
Kime ne senin anandan babandan...
İstediği test elbette yapılmadı çünkü Hale Hanım razı olmadı.
Günün birinde bir manyak bulunup “Benim babam falanca siyasetçidir, filanca gazetecidir, şu iş adamıdır” diye piyasaya sürüldüğü takdirde o siyasetçi, gazeteci, ya da her kimse, bunlar istedi diye gidip DNA testi mi yaptıracak yani!

* * *

Sevgili okurlarım, bunları ve benzer programları izledikçe yüzümüz kızarıyor, utanıyoruz.
Tehditler, hakaretler, en ağır küfürler, yalanlar havada uçuşuyor.
Figüran olarak seçip ekrana çıkarıp kapıştırdıkları kimselerin tamamına yakını gariban, fakir fukara, eğitimsiz kesim...
Bu programların sunucusu kadınlar ise işin profesyoneli olmuş, süreci bir sürü ağız kalabalığı ile yönetiyor ve sonsuz paralar kazanıyorlar.
Katılan figüranlara da para ödeniyor.
Dikkatle izliyorum, bu rezillikte rol kapanlar arasında bir tek varlıklı, eğitimli kimse yok. Hepsi varoşlardan toplanıp getiriliyor.
İncir çekirdeğini doldurmayan konular ekranda günlerce, haftalarca tartışılıyor, bazıları DNA testine tabi tutuluyor, kim kimin anasıdır babasıdır, masum insanlar gaddarca suçlanıyor.

* * *

AKP’nin çoğunlukta olduğu RTÜK’ün yasası açık.
Programlarda ailenin kutsallığı ve saygınlığı korunmak zorunda.
İşin öbür yanından baktığımız takdirde, başımızda sözde “Muhafazakâr (!)” bir iktidar var...
Ve bu kepazelikler, bu utanç verici sorumsuz yayınlar onların döneminde ve onların göz yummasıyla sürdürülüyor.
İnsanlar küçük düşürülüyor, alay ediliyor, hakaretler havada uçuşuyor, kimin çocuğunun kimden olduğu iddiaları isimler verilerek, insanlar rezil edilerek ekranlara taşınıyor.
Programlara katılmasına göz yumulanların ise mutlaka belli özellikleri olmalı!
Bağırıp çağırmayı, hakaret etmeyi, küfretmeyi, yalan söylemeyi iyi bilecek ki ilgi çeksin, reyting artsın!

* * *

Bir zamanlar yine bunların sunduğu evlendirme programları vardı, kepazeliğin üzerine gittik...Ve işin cılkı çıkınca, toplum büyük tepki gösterince onlar yasaklandı.
Şimdi bunların sergilediği rezaletler, evlendirme programlarını bile aratıyor.
Başımızdaki “Muhafazakâr (!)” iktidar derseniz, olanları hiçbir tepki göstermeden izlemekle yetiniyor.
Şimdi benden size bir tavsiye!..
Eğer küçük çocuğunuz varsa, akşamüzeri yayınlanan bu programları izlemesine sakın izin vermeyin, aksi takdirde ruhsal dengesini yitirir.