Sevgili okurlarım, Türkiye çok kritik bir referandum sürecine girdi.
Bir tarafta ülkemizin geleceğinden endişe eden ve “Hayır” oyu vermeye hazırlanan milyonlarca yurtsever insanımız...
Öbür yanda ise “Evet” çıkması için asıldıkça asılan AKP-Devlet Bahçeli iş ortaklığı...
İktidar kesimi devletin bütün maddi ve manevi gücüyle birlikte olanaklarını dibine kadar kullanıyor.
Kısa yazılımı ‘YSK’ olan Yüksek Seçim Kurulu ise iktidar kesiminin yaptıklarını boş gözlerle izlemeyi sürdürüyor.
Burada 21 Şubat 2017 günü, bundan bir ay önce çıkan “YSK Bir Açıklasa” başlıklı yazımı sizlere bir kez daha iletiyorum.
Hiçbir şeyin değişmediğini ve 16 Nisan’a kadar da değişmeyeceğini göreceksiniz.
YSK ne yazık ki göstermelik bir kuruma dönüşmüştür.
İşte o yazı:

* * *

“Türkiye’de bir “Anayasa” var. Bu anayasanın belli kuralları, hükümleri, getirdiği yasaklar falan var.
Aynı anayasada seçimle ilgili yetkileri belirlenmiş kurumlar yer alıyor.
En başta geleni YSK.
Kurul dört Yargıtay ve üç Danıştay üyesinden (asil üyeler) oluşuyor.
Verdiği kararlar kesin.
YSK kararları aleyhine başka bir yargı kuruluşuna başvurmak mümkün değil.

* * *

Yukarıda sayılanlar dışında YSK’nın görev ve yetkileri anayasamızın 79. maddesinde belirtiliyor. Özetliyorum:
“Seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içerisinde yönetimi ve DÜRÜSTLÜĞÜ ile ilgili bütün işleri yapma ve yaptırma, seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama görevi Yüksek Seçim Kurulunundur...”
Şimdi bu maddede yer alan bir sözcük çok önemli:
“Dürüstlük.”
Tabii eğer bu ülkede anayasa uygulanıyorsa ve dürüstlük kaldıysa!

* * *

Dünya liderimiz, dünyaya hükmeden ve yöneten çok sayın ve muhterem Recep Bey birkaç gün önce seçim meydanlarına inip nutuk atmaya başladı bile.
Malatya, Gaziantep, Adıyaman, Kahramanmaraş mitinglerinde boy gösterdi...
Muhalefet partilerine, Hayır oyu verecek olanlara bindirdi, Evet verilmesini açıkça istedi!
Bu aşamada beyefendi henüz “Bismillah” demiş durumda.
Yani henüz tam olarak kızışmadı, forma girmedi, en baba nutuklarını atmaya ve toplumu koparcasına germeye başlamadı.
Şu anda ısınma turlarında, peşrev yapıyor!
Bundan sonra kendisini hemen her gün, her fırsatta meydanlarda ve salonlarda görmek zorunda kalacağız.
Göstermelik toplu açılış törenleri, muhtarlar toplantıları, aklınıza gelecek ve gelmeyecek her bahane ile!..

* * *

Bildiğimiz kadarıyla bu anayasada bir açık ve net hüküm daha var:
Cumhurbaşkanı tarafından göreve başlarken edilen yemin...
TARAFSIZ kalacağına ilişkin NAMUSU ve ŞEREFİ üzerine ant içmiş olması...
Dünya liderimiz şimdi bu namus ve şeref yeminini açıkça çiğniyor, yine miting meydanlarında boy gösteriyor.
Başka bir deyişle, anayasayı resmen çiğniyor.
Almış devletin olanaklarını, maddi ve manevi gücünü arkasına, meydanlarda ve salonlarda Evet propagandası yapıyor.

* * *

Şimdi yine dönelim anayasanın Yüksek Seçim Kurulu ile ilgili maddesine.
Ne diyordu özetle?
Seçimlerin DÜRÜSTLÜĞÜ ile işlemleri yapma ve yaptırma yetkisi YSK’nınmış!
Cumhurbaşkanının miting meydanlarında ve benzer toplantılarda boy gösterip propaganda nutukları atmasıyla seçimlerin dürüstlüğü (!) bağdaşıyor mu?
Böyle bir oylama dürüst olabilir mi?
Elbette olamaz.
Bu hukuksuzluğa “Dur” diyebilecek makam neresidir?
Sadece ve tek başına YSK’dır.

* * *

Peki bu konuda YSK ne yapabilir?
Elinde askeri, polisi, zabıta gücü, topu tüfeği elbette yok. Yani hukuk dışında bir yaptırım gücüne sahip değil ama anayasadan aldığı yetki var.
Dolayısıyla yapacağı tek şey, bugünden tezi yok bir bildiri yayınlayıp dünya liderimizin seçim öncesinde bu tür faaliyetlerde taraf olmasına karşı çıkmak, kendisini ve toplumu bu konuda uyarmaktır.
YSK neden korkuyor, neden?

* * *

Ellerinde bu konuda bir seçenek daha var. YSK yine bir bildiri ile şunu da diyebilir:
“Bu konuda gelen çok sayıda şikayet dilekçeleri sonrasında durum tarafımızdan incelenmiş ve şu görüşe varılmıştır:
Sayın cumhurbaşkanımızın referandum öncesinde miting meydanlarında dolanmasının, AKP lehine propaganda konuşmaları yapıp Evet oyu istemesinin hiçbir yasal sakıncası olmadığı anlaşılmıştır...”
Haydi YSK!..
Lütfen görüşünüzü bildiriniz!
Bizi meraktan kurtarınız!”
Evet, 21 Şubat 2017 tarihli yazım böyleydi...

* * *

Aradan bir ay geçti ve o yazının mürekkebi bile henüz kurumadı... Şimdi olanları görüyorsunuz.
Devletin parasını ve gücünü dibine kadar kullanan iktidar ve cumhurbaşkanı her gün miting meydanlarında, salon toplantılarında.
Üstelik ellerinde sonsuz miktarda örtülü ödenek parası var.
Cumhurbaşkanı ettiği namus ve şeref yeminini her gün çiğniyor.
Seçimlerin dürüstlüğünden (!) sorumlu olan YSK bu durumda ne yapıyor?
Yargıtay’dan dört ve Danıştay’dan üç asil üye!.. Yüksek hakimler!..
Sayın başkan ve üyeler anayasa ve yasaları çiğneyen bu gidişe karşı ağızlarını açıp bir uyarı yapamıyorlar. Onlar da kendilerince haklı olabilir!..
Ses çıkardıkları takdirde belki yargıdaki görevlerinden
alınmaktan, hatta tutuklanmaktan korkuyorlar.
Türkiye dürüst yapılacak (!) bir halk oylamasına gidiyormuş, anayasa dürüstlükten (!) dem vuruyormuş.
Sevsinler böyle dürüstlüğü!