1

Sevgili okurlarım, önce size Hacettepe Üniversitesi’nde son zamanlara kadar görev yapmakta olan bir bilim adamını, tıp doktorunu kısaca
tanıtayım.
Prof. Dr. Evren Özdemir.
Hacettepe Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi mezunu. Medikal onkoloji (kanser) ana bilim dalı kemik iliği birimi sorumlusu ve yetkilisi.
Uzun yıllar ABD’de eğitim gördü. Aldığı tüm iş tekliflerini reddedip Türkiye’ye döndü.
Hacettepe Onkoloji hastanesi başhekimi olarak görev yaptı.
Yüzlerce, belki binlerce hastayı tedavi edip hayata döndürdü.
Nice doktorları ve tıp öğrencilerini eğitti, kendi alanında yetiştirdi.
Çeşitli tekliflere karşın özel hastanelerde ve özel kurumlarda görev almadı. Sadece Hacettepe ile yetindi.

* * *

Şimdi sözü Evren hocaya bırakıyorum:
“Çok yoğun hasta, akademik ve idari meşguliyetlerim nedeniyle aileme bile yeterince zaman ayıramadım. Meslek hayatımı bilim aşkıyla yerine getirdim. Öğrencilerim, ülkem ve üniversitem için daha yapacağım çok şey vardı.
Sonra ne oldu biliyor musunuz!.. 22 Ağustos 2016 tarihli kanun hükmünde kararname ile kamu görevinden çıkarıldım!
Ne ile suçlandığım bana bildirilmedi. Savunma hakkı verilmedi.
Çok kaba bir biçimde formüle edersem Hacettepe tıp eğitimi yedi yıl, iç hastalıkları uzmanlığı eğitimi beş yıl, ABD’de hematoloji ve onkoloji ihtisası üç yıl, ABD’de kemik iliği üst ihtisası iki yıl, Hacettepe’de yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük toplam 30 yıl...
En sonunda kanun hükmünde kararname ile ihraç bir gün ve böylece 30 yıllık meslek hayatım eşittir sıfır!
Eylül-Aralık 2016 arasında kemik iliği nakli olması gereken tüm hastalarım ortada kaldı. Takibimdeki diğer hastalarım mağdur oldu. Hastalarımın hayat hakkı tehlikeye atıldı, bilimsel çalışmalarım yarıda kaldı.
Eşim ve iki kızımla birlikte sudan çıkmış balığa döndük. Ailem ve birkaç çalışma arkadaşım dışında arayan soran olmadı.”

* * *

Evren hoca, böyle bir bilim adamı, meğer FETÖ’cü olmakla suçlanmış. Ötesini yine kendisi anlatıyor:
“Savunmamı yaparak aklanmak istiyorum. 20 Eylül 2016 günü şahsım hakkında soruşturma yapılması talebiyle Ankara’da Cumhuriyet Savcılığı’na kendim için şikayet dilekçesi verdim, FETÖ ile bağlantım olup olmadığını sordum. Varsa hakkımda işlem yapılmasını istedim.
Yaklaşık iki ay sonra savcılıktan yazılı yanıt geldi:
‘Hakkınızda soruşturma yapılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, olay hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına...’ (Savcılığın 7 Ekim 2016 tarih ve 2016/74303 sayılı kararı.)
Peki o zaman ben niye ihraç edildim?
Bu arada boş durmayıp YÖK ve Hacettepe Rektörlüğü başta olmak üzere devletin bütün ilgili kurumlarına başvurdum. Aradan aylar geçtiği halde halen bu başvuruların yanıtını beklemekteyim!
100 bin küsur başvuru arasında günün birinde sıra bana gelirse sonucunu öğreneceğim!
Şuna şahit oldum: Bürokratlar ve hatta siyasiler arasında bile bir korku iklimi hakim olmuş, kimse elini taşın altına sokmak istemiyor. Avukatlar bile bu tür başvuru dilekçelerini yazmaktan çekiniyor. Suçumu bilmediğim için yazdığım bütün dilekçeler olasılıklar üzerine kurulu.”

* * *

Prof. Dr. Evren Özdemir’e kulak vermeyi biraz daha sürdürelim:
“Bugüne kadar hakkımda örgüt üyeliği ve benzer suçlamalarla herhangi bir şikayette bulunulmadı. Hakkımda açılmış bir disiplin soruşturması veya ceza kovuşturması yoktur.
Bu terörist örgütün okullarında okumadım, yurtlarında kalmadım, bağış yapmadım, gazete ve dergilerine abone olmadım, toplantılarına katılmadım, sendika ve derneklerine üye olmadım, örgütsel programlarını (ByLock vesaire) kullanmadım, bankalarına para yatırmadım.
Beni en çok üzen, bu terörist yapıyla birlikte anılmak oldu.
Bunu kendim ve ailem için hakaret sayıyor ve bu şaibeden aklanmak istiyorum.
Ancak elim kolum bağlı.
Dilerim yaptığım başvurulardan ivedi bir sonuç çıkar.
Bu arada yurtdışından iş teklifleri de alıyorum ama aklanmadan önce ülkemden ayrılmayacağım.”

* * *

Sevgili okurlarım, Evren Özdemir hocayı hiç tanımam. İsmini bile ilk kez bu yazıyı yazmadan bir gün önce duydum.
Yukarıda özetle alıntılar yaptığım mektubu sadece bana değil, Hacettepe Üniversitesi’nde görev yapmakta olan tüm öğretim üyeleriyle birlikte tıp doktoru meslektaşlarına göndermiş.
Okuyunca kafamda bir soru oluştu:
Türkiye’de bu dallarda, özellikle kemik iliği nakli konusunda uzmanlaşmış kaç doktor var?
Tanıdığım doktorlara sordum, hepsi de çok az olduğunu söyledi.
O halde bu hükümet bu değerli insanları nasıl oluyor da bir kalemde harcıyor?
Sadece bu değil...
Bugüne kadar her kesimden 100 bini aşkın masum insanı açığa aldılar, kamudan ihraç ettiler, binlercesini içeri tıktılar.
Hukuku çiğnediler, devlet yetkilerini kötüye kullandılar, kurunun yanında yaşı da yakmaktan çekinmediler, kendilerinden olmayanları FETÖ’cü olmakla suçlayıp tasfiye ettiler. Fırsat bu fırsattır dediler!
Bugüne kadar bu köşede nice yüz kızartıcı örneklerini verdim. Değerli bilim adamı Evren hoca onlardan sadece biri.
Yazıktır, günahtır, ayıptır ama kime anlatacaksınız!

* * *

Emin Çölaşan’ın notu: Dünkü yazımda geçen “Onurlu devlet adamları olun. Evet oyu verenler teröristle aynı saftadır demenin anlamı nedir” ifadesi elbette ki “Hayır oyu verenler” olacaktır. Benim hatamdır, bir anlık dalgınlığımın sonucudur. Sizlerden özür diliyorum.