Sevgili okurlarım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun yürüyüşü sağ salim sona erdi. Binali Bey gibi birilerinin ortaya çıkıp “Bu iş artık kabak tadı verdi, bitirsin” demesinin falan ciddiye alınacak tarafı zaten yoktu.
İktidar kesimi ve onun yandaş havuz medyası pusuda bekliyordu...
Kemal Bey yürüyüşü başlattıktan bir süre sonra şu veya bu gerekçeyle pes edecekti!
En önemli beklentileri sağlık sorunları idi!
O hızlı tempolu yürüyüşte tansiyonu yükselecek, kalbi tekleyecek, nefesi tıkanacak, başına güneş geçecek, üşütecek, ya da ayakları su toplayacak ve makam aracına binip Ankara’ya geri dönmek zorunda kalacaktı.
Sonrasında ise gırgır şamata, alay etme süreci başlayacaktı!
Öyle ya, vücudu idmanlı olmayan, ömrü boyunca belki hiç egzersiz yapmamış birinin bu sürece katlanması ve tempolu yürüyüşü hiç aksatmadan sağ salim sona erdirmesi gerçekten zordu.
Belki yürüyüşün belli aşamalarını makam aracına veya parti otobüsüne binip geçecek ve yine alay konusu olacaktı!

* * *

Doğrusunu isterseniz gazetede biz de endişe ediyorduk.
Gazetedeki arkadaşlarla her gün birkaç kez birbirimize soruyorduk “Bugün durum nasıl” diye...
Bu adalet yürüyüşüne bir anda nasıl karar vermişti, bünyesine nasıl güvenmişti, bugün bile aklım almıyor.
Ama gelin görün ki, karşı tarafın hayal alemi artık yıkıldı.
Üstelik 15 Haziran’dan bu yana süren yürüyüşün hiçbir aşamasında en ufak bir olay çıkmadı, kimse kimseyi rahatsız etmedi, taciz etmedi, hakaretler savurmadı, bir kişinin bile burnu kanamadı.

* * *

Bir ülkede çeşitli alanlarda sıkıntılar olabilir. Bunların çözümü için çaba harcanır, şu veya bu biçimde çareler bulunur.
Ama bir ülkede adalet sıkıntıya girmişse, hak ve hukuk yok edilmişse, hakimler ve savcılar bile korkutulmuşsa, yargı bütün kurumlarıyla iktidarın emrine sokulmuşsa, iktidarın istemediği doğrultuda karar veren hakimler ve savcılar sürgün ediliyorsa, durum o zaman çok ciddidir.
Türkiye ne yazık ki şimdi bu sürecin tam da göbeğinde ezilip duruyor.
Başkalarını bırakın bir yana, bu durumu tanıdığınız yargı mensuplarına ve avukatlara sorun.
Acaba üzerlerindeki maddi ve manevi yükten bunalmış olan hakimler ve savcılar dahil kaç kişi “Hayır kardeşim yanılıyorsun, Türkiye’de yargımız iyidir ve tarafsızdır” diyebilecektir!
Uzun yürüyüş işte bu “Adalet gerçeğini” ülke gündemine taşımış oldu.
Bundan sonra da inmesi kolay kolay mümkün olmaz.

* * *

Kemal Bey işte bu konuyu dikkatlere getirmeyi başardı ve gündemi iktidarın elinden aldı.
500 tane basın toplantısı yapsa bile bu sonucu elde edemezdi.
Kendi adıma söylüyorum, hiçbir partinin ve hiçbir genel başkanın militanı, askeri, tetikçisi değilim.
Başarmış olduğu uzun adalet yürüyüşü nedeniyle Kemal Bey’i içtenlikle kutluyorum.
Ama bundan sonra yapacağı hatalarına, eksiklerine karşı çıkacağım da çok doğaldır.
Eğriye eğri, doğruya doğru!

* * *

Ve burada son bir not daha eklemeyi zorunlu görüyorum:
Kemal Bey 15 Haziran günü Ankara’dan yola çıktığında, benim gözümde CHP’nin genel başkanı idi. Şimdi ise “Lider” oldu.
Bundan sonrasını nasıl getireceği kendisine bağlı...
Yüzdü yüzdü kuyruğuna geldi.
İşin son aşaması olan bugünkü Maltepe mitinginde de başarılar diliyorum.

O VATANDAŞA ALLAH SABIR VERSİN

Sevgili okurlarım, Türkiye’de “Muhafazakâr” bir iktidar var ama kumar serbest!.. Hele o kumar devlet hazinesine katkıda bulunuyorsa her aşamada teşvik ediliyor.
Spor Loto olayında bir vatandaş birkaç gün önce tam 37 milyon (eski parayla 37 trilyon) para kazandı.
Anormal bir para!..
Vatandaşımız kuponu Ankara Keçiören’de doldurmuş, sadece iki lira verip bir kolon oynamış.
Parası olanlar her hafta yüzlerce, kumarı iyice azıtanlar binlerce kolon oynuyor.
Demek ki bu parayı tek kolonla kazanan vatandaşın fazla parası yok.
Bütçesi kısıtlı öğrenci olabilir, işçi veya memur emeklisi, ya da parası olmadığı için kocasından gizli oynayan ev kadını olabilir!

* * *

Vatandaşın kim olduğu şu anda belli değil. Ancak günün birinde açığa çıktığı takdirde başına geleceklere hazırlıklı olması gerekir!
Karşısına öyle tipler çıkacak ki, feleğini şaşıracak.
Kuponu oynadığı bayi zaten hemen ortaya atıldı:
“Kirada oturuyorum, bana bir ev alsın!
Bu daha ilk!..

* * *

Sonrasında, hayatında hiç bilmediği ve görmediği akrabalar çıkacak:
“Benim anneannemle senin deden aslında amca çocukları imiş. Seni de çok severlerdi. Bizim bir miktar paraya ihtiyacımız var. Yanlış anlama da, borç olarak istiyoruz yani...”
Akrabalar birbiri ardına sökün ederken sıra komşulara, arkadaşlara ve tanıdık tanımadık başkalarına gelecek.
O vatandaşı doğduğuna doğacağına pişman edecekler. Hele biraz da safça ise tırtıkladıkça mahvedecekler.
Karşısına belki mafya bile çıkacak!
Gerçi bu para harcamakla, sağa sola yedirmekle bitmez ama kafayı kullanmazsa ayvayı yer!

* * *

Halamın oğlu Hüsamettin Cindoruk Meclis Başkanı seçilmişti.
Valla belki inanmayacaksınız ama bizim de ismini cismini bilmediğimiz nice akrabalarımız hemen çıkmıştı! Beni gören kendini tanıtıp yaklaşıyordu!
Birdenbire yemek davetleri, konser davetleri başladı...
Neyse ki bizden para isteyen olmadı. Bazıları iş, atama falan istiyordu.
Baktılar ki bizde hayat yok, bizim bütün yeni akrabalar ve dostlar ortalıktan toz oldu!

* * *

ABD ve bazı AB ülkeleri dahil, dünyanın hiçbir uygar ülkesinde bu kadar büyük para, kazanana bir seferde verilmez. Bu parayı örneğin 15 veya 20 yıla yayarlar, ödemeleri ona göre yaparlar.
Bizim vatandaşa şimdi bir anda ödenecek olan 37 milyon önce onu mutlu eder ama yeni
akrabalar ve yardım taleplerinin başlamasından sonra sinir hastası yapabilir, hatta çıldırmasına neden olabilir!
Burası Türkiye abicim, aman dikkat etsin!