Sevgili okurlarım, Türkiye’nin bu iktidarın elinde ne durumlara düşürüldüğünü hep birlikte izliyoruz.
Deniz her açıdan bitti!.. Bunu onlar da biliyor.
Son olarak Türk vatandaşlarına Avrupa kapıları, ABD kapıları ne yazık ki kapandı.
Balıklama daldılar bir Suriye olayına, başımıza bela açtılar ve ondan sonra Rusya dahil bir sürü ülkeyle papaz olduk.
Bu işlerin en büyük sorumlusu kimdir, herhalde merak ediyorsunuzdur!
Yakın geçmişin önce Dışişleri Bakanı, sonra Başbakanı olan Davutoğlu Ahmet.
Dönemin sadrazamı, dünya liderimizin sağ kolu.
Bir dediği öbür dediğini tutmazdı.
Şimdi size onun kürsülerde söylediği sözlerin video çözümünü veriyorum. Ancak o sırada hangi makamda olduğunu bilemiyorum.
İşte o bandın çözümü:

*  *  *

“Artık şey kapılarında, başkonsolosluk kapılarında, büyükelçilik kapılarında beklemek yok.
Artık acaba anamı babamı, emmioğlumu, teyze kızımı ne zaman görürüm, acaba vize alabilir miyim diye kaygı duyup vize kapısına korkuyla gitmek yok.
Onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ellerine alacaklar pasaportu, onurlu ay yıldızın üstünde mühür olarak sahip olduğu pasaportu alacaklar ve havaalanlarında “ İşte bu kudretli Türkiye Cumhuriyeti devletinin pasaportu ve vizem de yok içinde. Çünkü ben artık Avrupa’ya vizesiz giriyorum” diye pasaportu şöyyyleeee hafif başını kaldırarak ve elini aşağıya indirerek memurun önüne koyacaklar.
Hani korkarak ürkerek acaba ne denecek diye baş eğerek bir teslim değil.
Bu Türkiye’nin Avrupalı olduğu gerçeğinin doğal bir yansıması. Biz Avrupa kıtasının parçasıyız.”

*  *  *

Bir süre önce kürsülerde aynen bunları söylüyordu!
Bırakın vizesiz girmeyi bir yana, artık bütün kapılar suratımıza kapanmış durumda.
AB üyeliğimizin daha başlamadan bittiği kesin.
ABD bile Türk vatandaşlarına vize başvurularını kaldırdı. Buna kırmızı pasaportlar dahil. Karşılık olarak biz de aynı uygulamayı onlar için getirdik ama neye yarar!
Binlerce Türk vatandaşı ABD vizesi kuyruğunda bekliyor.
İşadamları, öğrenciler, kamu görevlileri ve özellikle de orada tedavi görmeye gitmek için bekleyen hastalar.
Öbür tarafta ise kuyrukta Türkiye vizesi için bekleyen bir Allah kulu bile yok. Geliyor gümrük kapımıza, vizeyi otomatik olarak alıyordu.

*  *  *

İşin çok ilginç yanı, bizim iktidar medyası bir süredir Ankara’daki ABD büyükelçisi Bass’ı suçluyor!
“Vizeleri bu adam kaldırdı!”
Sonra başka esprili (!) manşetler:
“Bass git!”
Yahu kardeşim, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir ülkenin büyükelçisi böyle bir karar alıp kendiliğinden uygulamaya koyamaz.
Bu gibi konulara hükümetler karar verir, büyükelçiye talimat gider, ona da bu talimatı uygulamak, ya da gerekiyorsa kamuoyuna açıklamak kalır.
Büyükelçi Bass şöyledir böyledir, iyidir kötüdür ama bu karar doğrudan onun hükümeti tarafından alınmıştır.

*  *  *

Türkiye Cumhuriyeti olarak bütün dünyada, özellikle AB’de saygınlığımızı yitirdik.
Almanya ile olan durumu biliyorsunuz. Hollanda iki Bakanımızı sınırdan çevirdi ve ülkesine sokmadı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki Türk yargıç Işıl Karakaş’ın süresi bitmişti. Kurallara göre Türk hükümeti kendisinin yerine üç isim bildirecek ve onlardan biri (ayrıntıya girmiyorum) Avrupa organları tarafından bizim mahkemedeki yargıcımız olarak seçilecekti.
Bizimkilerin bildirdiği üç isim de reddedildi.
İkinci kez yine reddedildi.
Şimdi düşünelim, biz önceki yıllarda bu durumlara hiç düşmüş müydük?
Atatürk, İnönü, Bayar ve sonraki cumhurbaşkanlarını düşünün, böyle şeyler olabilir miydi?
Gelmiş geçmiş hükümetlerin hangisi Türkiye Cumhuriyeti’ni böyle küçük düşürdü, başımıza bu işleri açtı?

*  *  *

Türkiye’den yurt dışına kaçan Türk görevliler, subaylar, gazeteciler ve başka meslek mensupları var.
Saygınlığımızı ve dünyadaki ağırlığımızı yitirmiş olmamız nedeniyle biri bile iade edilmedi.
Almanya, Yunanistan, ABD ve ötekiler...
Türk hükümetinin ısrarlı başvurularına rağmen iade edilen oldu mu?
Fetullah’ı ABD’den ısrarla istiyoruz. Bu amaçla hükümetin bakanları oralara gidip görüşmeler yaptı, hakkında 60 klasör belge gönderildi ama sonuç yine sıfır.
Fetullah’ın bundan sonra da iade edilmeyeceği kesin.
Bu durumda Türkiye’de yargılanması mümkün olmayacak.
Sadece Fetullah değil, Batı dünyası ülkelerine sığınan hiçbir Türk vatandaşı –eğer katil, tecavüzcü falan değilse- verilmeyecek.

*  *  *

Türkiye Cumhuriyeti bu durumlara düşürüldüyse, dünya liderimiz dışında bunun en büyük sorumlusu AKP hükümetleridir.
O hükümetler içerisinde en önemli şahıs ise yakın zamanın sadrazamı, dünya liderimizin sağ kolu Davutoğlu Ahmet Paşa’dır.
Aslında bir an önce ortaya çıkıp yaptıklarını kamuoyu önünde tek tek anlatmalı, kendisini savunmalı ve hesap vermelidir.
Şimdi artık görevde değil.
Sıradan bir AKP Konya milletvekili.
Geldi, mahvetti, başımıza Suriye başta olmak üzere bir sürü belalar açtı, ulusal saygınlığımızı yerlerde sürükledi, bir dediği öbürünü tutmadı ve çekti gitti.
Bu gibi sorumsuzlardan hesap sorulmadıkça Türkiye hiçbir yere varamaz.
Yarın başımıza öyle işler açılır ki, Davutoğlu Ahmet ve benzerlerini bile mumla aramaya başlarız.