Sevgili okurlarım, belli konularda devlet düzeninin nasıl çalışması gerektiği yasalarda ve anayasada yer almıştır...
Ve bu hükümler emredicidir.
OHAL (hükümetin şimdi dört eliyle sarıldığı olağanüstü hal uygulamaları) olayı da bunlardan biridir.
Özetliyorum. Anayasa madde 120:
“Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtiler veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması halinde Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) görüşünü de aldıktan sonra OHAL ilan edebilir.”
Aynı düzen OHAL uygulamasının uzatılması konusunda da geçerli.
Demek ki OHAL konusunda önceden MGK’nın tavsiye kararı almış olması gerekmektedir.
MGK toplanır, tavsiye kararını hükümete yazılı olarak bildirir ve bu konuda hazırlanan hükümet tezkeresi Meclis’in onayına sunulur.

* * *

Peki ama, anayasanın bu açık hükmü ortada dururken bunlar şimdi ne yaptı!
OHAL’in üç ay daha uzatılması konusundaki hükümet tezkeresi 3 Ocak gecesi Meclis’e onay için gönderildi...
Ve gece yarısını birkaç dakika geçe, AKP ile MHP’nin verdiği onayla geçti.
Tezkerede 3 Ocak 2017 tarihli MGK kararından söz ediliyordu!
Ancak gelin görün ki o birkaç dakika içerisinde MGK toplantısı yapılmamış ve dolayısıyla hükümete bir tavsiye kararı iletilmemişti. Zaten yapılmayan toplantının ne kararı olacaktı ki!..
Fakat Meclis’e gönderilen 3 Ocak tarihli hükümet tezkeresinde “MGK’nın 3 Ocak tarihli tavsiye kararı doğrultusunda...” deniliyordu!

* * *

Şimdi hükümet şöyle diyor:
“İlle de toplantı yapılmış olması gerekmez, imzaları alınmıştır!”
Şu savunmaya bakar mısınız!
Ortada yapılmamış, ancak yapılmış gibi gösterilen bir MGK toplantısı var.
Dolayısıyla devlet yönetiminde ciddi bir kriz var.
Muhalefet partileri bu durumu “Sahtecilik” olarak niteliyor. Haksız da değiller.
O halde hükümet bu işe nasıl ve niçin girişti?
Toplantı yapılmadığı ve ortalıkta herhangi bir tavsiye kararı olmadığı halde bunu Bakanlar Kurulu tezkeresine nasıl koydular?
“Nasıl olsa kimse farkına varmaz, arada kaynar gider” diye düşündüler.

* * *

Oysa günümüzdeki MGK üyelerinin tamamı zaten iktidarın adamlarından oluşuyor.
Bakanlar ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Bey başta olmak üzere birkaç komutan.
Zahmete girip yarım saatlik bir toplantı yapılsaydı, önceden hazırlanmış olan karar önlerine getirilseydi, her biri zaten imzalayacaktı.
Bunu bile yapmadılar.
Anayasaya karşı bir kez daha saygısızlık ettiler.
Anayasanın açık hükmünü göz göre göre çiğnediler.

OHAL ve dünya liderimiz!


AKP şimdi OHAL uygulamalarına can simidi gibi sarıldı. Özgürlükler bu bahaneyle yok ediliyor, baskı ortamı bu bahaneyle toplumun üzerine çöktürülüyor.
CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek Meclis görüşmeleri sırasında kürsüden çok önemli bir belge açıkladı.
Dünya liderimizin 2010 yılında OHAL konusunda söyledikleri...
O sırada ortalıkta IŞİD falan yok.
Suriye bataklığına henüz girmemişiz.
Ancak PKK terörü yine azmış durumda.

* * *

MHP Güneydoğu’da OHAL ilan edilmesini istiyor...
Dönemin başbakanı, değerli dünya liderimiz Recep Bey bu isteme yanıt veriyor:
“Terör örgütü Şemdinli’de vuruyor, istismarcılar anında Ankara’da ses veriyor. Terör örgütü ‘OHAL yeniden ilan edilsin, Türkiye yeniden 1990’lı yılların Türkiye’si olsun, üçüncü dünya ülkesi gibi görünsün’ diye kanlı eylemler yapıyor. Ankara’da birileri ise (OHAL isteyerek) anında terör örgütünün ekmeğine yağ sürüyor. Malûm muhalefet partisi MHP, OHAL ilan edilmesini istiyor. OHAL yok. O sizin aczinizin gereği...”
Sonra da ekliyor:
“Terör istatistiklerinden, terörün olağanüstü hal dönemlerinde zirve yaptığını göreceksiniz.
OHAL terörü derinleştirdi, terörün istismar zeminini güçlendirdi. OHAL istemek terörün diline teslim olmaktır.”

* * *

Sayın büyüğümüz, çok değerli dünya liderimiz söylüyor bunları 2010 yılında!..
Şimdi cankurtaran simidi gibi dört elle sarıldığı, uzattıkça yeniden uzattığı OHAL demek ki o günlerde tu kaka imiş, şimdi ise iktidarın kurtarıcı meleği, baskı unsuru olmuş!