Sevgili okurlarım, Kurban Bayramınız kutlu olsun. İyi bayramlar, iyi tatiller dilerim.
Bugünden başlayarak medyada aynı haberleri izleyeceğiz.
Kurbanlık hayvanı keseyim derken kendilerini kesen ve hastanelere kaldırılan binlerce acemi kasap...
Kaçan kurbanlık büyükbaşları caddelerde kovalayıp üzerine kement atanlar, çelme takıp düşürmeye çalışanlar, kafasına sopayla vuranlar, yakalanan hayvanı inşaat makinesinin kepçesine asanlar...
Kan gölüne dönen cadde ve sokaklar, işkence çektirilen zavallı çaresiz hayvanlar...
Allah kabul etsin, hayırlı bayramlar olsun!

*  *  *

Yapılan tahminlere göre, bu yıl en az bir milyon Türk vatandaşı Yunan adalarına gitmiş olacak. Bu sayı geçen yıl darbe girişimi nedeniyle azalmış, gelir kaybına uğrayan Yunan ekonomisi bu yüzden ciddi bir darbe almıştı.
Adaları biz yaşatıyoruz!
Bunların hepsini olmasa bile epeycesini gördüm.
İçlerinde en otantik ve orijinal olan Santorini’dir. Gerçekten görülmeye değer.

*  *  *

Midilli’de olduğu gibi, iskeleye yanaşan feribotları önceki yıllarda çok sayıda Yunan polisi karşılardı. Tam bir gösterişti.
Kadınlı erkekli, son model silahlarla donanmış havalı polisler...
Yunan ekonomisi krize girince polisler her nedense ortadan kalktı.
Üstelik şimdi yeni bir uygulamaya geçtiler. Vizesi olmayana 60 Euro karşılığında 15 günlük kapı vizesi veriyorlar.

*  *  *

İskeleye yanaşırken Türk Milleti geminin önüne yığılıyor. Amaç bir an önce koşarak gümrük girişinde ön sıralarda yer kapmak.
Pasaport kuyruğuna girersiniz, güneşin altında en az bir saat beklersiniz. İki kuyruk vardır:
AB ülkeleri vatandaşları ve
AB üyesi olmayan ülkelerin vatandaşları. İlk sıra doğal
olarak boştur, ikincide kuyruğa
girip çile çeker ve ter dökersiniz.
Pasaportunuzda kazara KKTC damgası varsa geri çevrilirsiniz.
Türk Milleti dönüşte limandaki gümrüksüz mağazalarına dalar, Allah ne verdiyse alışveriş yapmaya yumulur! İçki, sigara, çay, parfüm, krem...

*  *  *

Unutmadan söyleyeyim, alışveriş amacıyla Yunan vatandaşları da bize gelir. Örneğin her perşembe günü Midilli’den binlerce kişi Ayvalık’ta alışveriş yapıp para bırakır. Onların listesi daha kapsamlıdır. Neredeyse aklınıza gelen her şey...
Beyaz eşya, perdelik kumaş, iç çamaşırı, hazır giyim eşyaları, gelinlik, mobilya, süs eşyaları, altın ve gümüş...

*  *  *

Yunan adaları Yunanistan’a uzak ama bizim sahillerimize çok yakın. Bizim insanlarımız adaları seviyor.
Niçin?
Yediğiniz içtiğiniz her şey, özellikle bol çeşitli deniz ürünleri çok taze ve Türkiye’ye göre daha ucuz.
Bizim turistik tesislerde olduğu gibi kazık yemiyorsunuz, aldatılmıyorsunuz.
Yunanistan’da fişsiz alışveriş yok. Fiş vermeyen işletmeler mutlaka vardır ama ben görmedim.
Bize yakın adalara gittiğiniz zaman sizi Türkçe tabelalar ve Türkçe yemek listeleri karşılıyor...
“Hoşgeldiniz, demli çay bulunur, Türkçe konuşuyoruz, taze balık, ahtapot, karides” vesaire...

*  *  *

Meis Adası hiç bozulmamış. Kaş’ın hemen karşısında muhteşem bir küçük ada...
Ama Türkiye’ye çok yakın olan Sakız ve Midilli gibilerin özellikle şehir bölümleri betonlaşmış. O adaların güzel yüzünü görmek için ya arka sahillerine gideceksiniz, ya da tepelerinde yer alan köylere çıkacaksınız.
Ancak adaların çoğunda otantik yapıyı hiç bozmamışlar, tam tersine çok iyi korumuşlar.
Bu adaları iyi bilen bizden birileriyle konuşurken sık sık şunu duymuşluğum oldu:
“İyi ki bunlar bizde kalmamış. Aksi takdirde müteahhitlerin hücumuna uğratır, yağmaya açar ve hepsini mahvederdik! O güzelim adalara toplu konut, alışveriş merkezi yaptırıp yandaşların rant hırsına kurban ederdik.”

*  *  *

Yunan adaları deyince aklıma çok önemli bir husus daha geliyor.
Bir düşünün ki her yıl, özellikle böyle bayram tatillerinde en az bir milyon vatandaşımız bu adalara gidiyor.
Bazıları günü birlik, bazıları daha uzun süre kalıyor.
Bugüne kadar bir tek vatandaşımızın başına üzücü bir olay geldiğini duymadık.
Bildiğimiz kadarıyla kavga, gasp, taciz, sarkıntılık, adam kaçırma falan hiç olmadı.
İnsanlar sokaklarda, plajlarda ve bol miktarda bulunan eğlence yerlerinde sabaha kadar özgürce yaşıyor, kimsenin kimseye yan baktığı yok!

*  *  *

Adalarda bizi seviyorlar mı?
Evet, seviyorlar veya öyle görünüyorlar...
Zira Yunanistan’ın bu ekonomik kriz ortamında Türk vatandaşları onların gerçek anlamda ekmek teknesi.
Bir arkadaşımın teknesiyle Sakız Adası’na gitmiştik. Pasaport falan yok! Yanaşırken falan kimse bir şey sormadı. Arkadaşım alışverişe çıktı, ben sahilde bir kafede dondurma yiyorum. İyi Türkçe bilen patronla laflıyoruz. Ne iş yaptığımı falan sordu, gazeteci olduğumu söyledim.
“Ne güzel yaa, demek ki sizinkiler artık pasaport sormuyor” deyince adam şaşırdı.
“Aman beyim pasaportsuz mu geldin? Bunu sakın kimseye söyleme. Arkadaşınla birlikte sizi yakalayıp içeri atarlar, en az altı ay yatırırlar. Hem de medyada Türk gazeteci Yunanistan’a sığındı diye haber yaptırırlar. Macera arama. Söyle arkadaşına, bir an önce tekneyi çözüp gidin buradan...”
Ve dediğini yaptık!

*  *  *

Yunan adalarına gitmeye değer mi?
Bence fazlasıyla değer...
Ama böyle bayram tatilleri gibi kalabalık, tıklım tıklım dolu zamanlarda değil, normal günlerde.
Adaların keyfini ve güzelliğini o zaman daha iyi yaşarsınız.