Sevgili okurlarım, dünkü yazımda yer alan iki fotoğrafı bugün yine kullanıyorum. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’nda çekilen bu fotoğraflarda hemen göze çarpan bir asker vardı ama kimliğini bilmiyorduk.
Yaralanmıştı, askıya alınan kolu sarılıydı.
Ama elinde tüfeği ile savaş alanındaydı.
Kimdi bu isimsiz kahraman, gerçekten merak etmiştim.

e1

* * *

Dünkü yazımda şöyle demiştim:
“Eğer hayatta ise kendisinden, değilse yakınlarından bir ricam olacak. Bana bir mesaj atıp isim ve telefon numarası bildirsinler, arayacağım. Aradan 43 yıl bile geçmiş olsa, o ismi Türkiye’ye duyurmak benim görevimdir.”

* * *

Dünkü yazıdan sonra çok sayıda mesaj geldi.
O isimsiz kahramanın ismine ve telefon numarasına ulaştım ve kendisini arayıp konuştum.
Şimdi verdiğim sözü tutuyor ve onu tanıtma görevimi yerine getiriyorum:
Adı Erdal Polat.
Savaş günlerinde tankçı üsteğmen.
Kara Harp Okulu 1968 yılı mezunu. Aynı zamanda sporcu, boksör...
O sırada 27, şimdi 70 yaşında.

22szt05a_ist_izm_ant_ank_trb-1

* * *

Gaziantep Islahiye’de görev yaparken tank birliği ile Girne yakınlarındaki Pladini plajına (şimdi Yavuz plajı) ilk çıkanlardan.
Çıkarma gemileriyle sahile ulaşan tanklarımız yoğun ateş altında Girne’ye doğru hücuma geçiyor ve Girne kalesinde üslenmiş olan Rum ve Yunan birlikleriyle karşı karşıya geliyor.
Kale çevresinde ve Girne önlerinde çok yoğun çatışmalar yaşanıyor.
Karşı taraf iyi direniyor.

* * *

Bu yoğun ateş altında Erdal üsteğmen ciddi yaralar alıyor.
Kolu ve elleri dahil vücudunun çeşitli yerlerine şarapnel ve bomba parçaları saplanıp onu yaralıyor.
Tabur komutanı esir düşüyor.
Girne alındıktan sonra, Türk askeri bu kez Rum ve Yunan ordusunun üslenmiş olduğu kartal yuvası gibi mevzilere, Beşparmak dağlarına saldırıyor.
O mevzileri de vurup geçiyorlar.
Ama buralarda da çok şehitler veriliyor.
Bunlar olurken Erdal Polat üsteğmen hep yaralı, kolu sargılı...
Gördüğünüz bu fotoğraflar işte o çatışmalar sırasında çekiliyor.
Sol kolu askıya alınmış, kullanamıyor, acı çekiyor...
Sağ elinde ise tüfeği...

* * *

Erdal Polat o günleri şöyle anlatıyor:
“Sol elimin parmakları koptu kopacak durumdaydı. Kan kaybından bayılacak gibi oluyordum. Ancak iş bu kadarla bitmedi. Girne çatışmalarında vücudumun pek çok yerine şarapnel ve bomba parçaları girmişti. Onların o günkü tıbbi teknolojiyle alınması mümkün olmadı. O parçalar halen başım dahil vücudumda duruyor. Havaalanlarında falan cihazlardan geçerken ötüyorum!..”

* * *

Lefkoşe’de üç ayrı ameliyat geçiriyor...
Tanklarıyla birlikte, 14 Ağustos 1974 günü başlayan ikinci harekâta katılıyor.
Bu ikinci aşamada Magosa ve Karpaz Rumlardan temizlenip ele geçiriliyor.
Son aşamada ise Erdal Polat üsteğmen Türkiye’ye getiriliyor, tedavisi şimdi günümüz iktidarı tarafından her nedense (!) kapatılmış olan GATA’da yapılıyor.
Çeşitli birliklerde görev yaptıktan sonra binbaşı rütbesiyle emekli oluyor.
İsmini dün öğrendiğim “İsimsiz kahraman” kendisiyle konuşurken kısacık bir mesaj verdi:
“15 Temmuz dışındaki bütün şehit ve gazilerimizi unuttular. Bu bizi çok üzüyor ve yaralıyor.”
Doğru söylüyordu...
Onları ya unuttuk, ya da birileri onlar arasında bile ayrımcılık yapmaya başladı:
“Öz evlat şehit ve gaziler, üvey evlat şehit ve gaziler!”