Sevgili okurlarım, kışlada yedirilen yemeklerden çeşitli zamanlarda zehirlenip hastaneye kaldırılan binlerce askerimizin olayını utanarak izliyoruz.
Mehmetçiğin beslenmesi bile Türkiye genelinde özel sektöre, ticarethanelere ihale edilmiş durumda.
Nasıl ve hangi koşullarla, hangi torpil ve yandaş ilişkileriyle ihale edildiği meçhul!
Emekli tümgeneral Doğu Silahçıoğlu’dan dün bu konuda aldığım uyarıcı ve öğretici mektubu sizlere aynen iletiyorum.
Her şey net ve açık. Üzerine hiçbir yorum yapmıyorum:

*  *  *

“TSK İaşe (beslenme) Sistemi: Türk Silahlı Kuvvetleri’nde iaşe sisteminin karşı karşıya kaldığı sorunlar yakın dönemde çok sık gündeme gelmeye başladı.
İaşe ve önemi: Ordunun temel yapısını oluşturan askerin ve ordu hayvanlarının iaşesi (beslenmesi) ve ibatesi (barındırılması), her dönemde bütün orduların en başta gelen uğraşısı oldu. Bu husus her zaman büyük önem taşıdı. Her orduda ve her kademede üzerinde durulan konuların başında geldi. Muharebede iaşe hizmeti, sağlık hizmeti ile birlikte zafere giden yolun esas unsuru oldu.
Napolyon bunu şu yalın sözle ortaya koymuştu: “Her ordu dolu mideyle yol alır.”

*  *  *

Tarihsel süreç: “Harp Tarihi”, askerlerine ve hayvanlarına yeterli iaşe ve ibate imkânı sağlamayan komutanların, diğer alanlarda ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, birliklerinde moral ve motivasyonu (görev yapma isteğini) gerekli düzeyde tutamadıkları için kaybettikleri muharebe örnekleriyle doludur.
Osmanlı İmparatorluğu bu gerçeğin ışığında, orduda iaşe sistemini bir esasa bağladı.1914 yılında, zamanın imkân ve koşullarına göre ileri anlayışta olan “Tayinat (erzak) ve Yem Kanununu” çıkardı.
“Büyük devletlerin” ordularındaki gibi beslenmede “kalori hesabını” esas alan bu kanun, Cumhuriyet dönemi dahil olmak üzere, 100 yıla yakın bir süre uygulandı.
Nihayet, 24 Mayıs 2007’de 5668 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırıldı.

*  *  *

Terkedilen sistem: TSK iaşe sistemi yılların deneyimiyle oluşmuştu. Bölük çapında her birliğin (denizde ve havada eşdeğeri) kadrosunda bir “aşçı” ve bir “aşçı yardımcısı” bulunur, bunlar barış döneminde bağlı bulundukları üst birliğin mutfağında diğer ast birliklerden gelen aşçı ve aşçı yardımcıları ile birlikte görev yaparlardı.
Birliklerin birçoğunda kadrolu sivil aşçılar da bulunurdu. Barışta ana birlik mutfağında deneyim kazanan bu personel, savaş durumunda kendi birliklerinin seyyar mutfağını işletebilecek yeteneğe erişirdi.
Ayrıca sefer dönemine hazırlık olmak üzere her tatbikatta birliklerde seyyar mutfaklar da işletilirdi.
Mutfaklar 24 saat esasına göre çalışır, her türlü yiyecek malzemesi Silahlı Kuvvetler tarafından temin edilir ve yönetim “Mutfak Nöbetçi Astsubaylarınca” sağlanırdı.
Komutanların dikkati her zaman mutfakların üzerinde olurdu. Çünkü “Güzel ve lezzetli bir yemek, şevkle görev yapan asker” demekti.
Bu nedenle komutanlar çoğu zaman yemeğin kontrolünü mutfağa girerek kendileri yaparlar, bir şekilde mutfağı da denetlerlerdi.
Mutfak önünde yemek almak için bekleyen askerleri ve taşıma malzemesini görürler, gerekirse düzeltici önlemlerin emrini hemen orada verirler, bütün bunların yanında görevli askerlerle konuşma imkânı da elde ederlerdi.
Bütün bunlar birlik ruhunu geliştiren ve pekiştiren uygulamalardı.

*  *  *

Yeni uygulama: Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yüz yılların deneyimiyle oluşan ve gelenekselleşen bu sistem, 2003 sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kazanımlarını ve değerlerini yok etmeyi amaçlayan siyasal zihniyetin TSK’daki uygulamalara da bulaşmasıyla yok edildi.
Yeni bir yasa ile (özel sektörden) “Yemek hizmeti satın alınması” mümkün hale getirildi.
Sonuçta savaş ve barış döneminde, bir yüzyıla yakın zamandır uygulanan sistem bir anlamda özelleştirildi ve güvensizleştirildi.
Büyük bir deneyim böylece yok edildi, kurumsal hafızadaki bilgiler silindi.
Yüz yıllardan beri kendi askerini kendi besleyen ordumuz, sonunda bu hizmeti ticari kuruluşlara havale etti.

*  *  *

Gelinen nokta: “TSK Sağlık Sisteminden” sonra şimdi de “TSK İaşe Sisteminde” endişe doğuran sonuçlar ortaya çıkmaya başladı.
- Bazı birliklerde askerlerimiz gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastanelere taşınır oldular.
- Her birlikte mutfak olmasına rağmen, iaşe sorunu yaşayan birlikler her nedense belediyeler ve valiliklerce iaşe edilir oldu!
- Evlatlarını askere gönderen yurttaşlar endişeyle kışla nizamiyeleri önünde bekler hale geldiler.
- Bu iaşe sisteminin sefer (savaş) döneminde işleyiş tarzı hakkında endişeler dile getirilmeye başlandı.

*  *  *

Son söz: Unutmayalım ki yanlışlara göz yummak ve yanlışlarda ısrar etmek, yeni yanlışlar doğurur. Bugün TSK’nın dokusunu değiştiren özellikle “Sağlık Sistemi”,
“Eğitim Sistemi” ve “İaşe Sistemi” başta olmak üzere her alanda ne kadar yanlış uygulama varsa, hiç vakit geçirilmeksizin ortadan kaldırılmalıdır.
Bu konuda sorumluluk taşıyan hiçbir makam girişimde bulunma görevinden kaçınmamalı, varlığının gereğini ortaya koymalıdır.
Eğer bunu yapamıyorsa o görevi bir başkasına bırakmalıdır.”

*  *  *

Doğu Paşa mektubunun sonuna bir de kısa not eklemiş, şöyle diyor:
“Ne acıdır ki, yukarıda sözünü ettiğim kanun, Birinci Dünya Savaşında cephelerdeki askerlerimizin ve hayvanlarımızın açlıktan kırılmasına engel olamadı. İşte Çanakkale’de 43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölüğün yemek listesinden örnekler:
15 Haziran 1915. Sabah: Üzüm hoşafı/ Öğlen: Yok / Akşam: Yağlı buğday çorbası ve ekmek.
26 Haziran 1915. Sabah: Yok/ Öğlen: Yok/ Akşam: Üzüm hoşafı, ekmek
18 Temmuz 1915. Sabah: Üzüm hoşafı/ Öğlen: Yok/ Akşam: Yarım ekmek
21 Temmuz 1915. Sabah: Yarım ekmek/ Öğlen: Yok/ Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı.”