Sevgili okurlarım, 16 Nisan günü yapılan referandumda, dünyada eşi benzeri bulunmayan bir anayasa maddesi de yüzde 51 oyla onaylandı.
Hem de anayasayı açıkça çiğnemek pahasına.
Bu konuyu bundan sonra da sürekli işlemek zorunda kalacağız zira olacak şey değildir.
Anayasanın cumhurbaşkanının tarafsızlığı konusundaki 103. maddesi ve Recep Bey’in ettiği yemin metni, olduğu gibi duruyor.
Üstelik bu öyle sıradan bir yemin değil.
Bu tarafsızlık, Recep Bey’in “Büyük Türk Milleti” ve “Tarih” önünde vurguladığı “Namus ve şeref kavramlarıyla” güçlendirilmiş durumda.
Ancaaak!..
Sen tarafsız kalacağın konusunda namusun ve şerefin üzerine yemin edeceksin, sonra da kendini AKP genel başkanlığına seçtireceksin.
Bu nasıl olur!
Hangi mantık, hangi hukuk anlayışı böyle bir uygulamayı kabul eder!

*  *  *

Anayasa koyucu bu maddeyi, bu yemini oraya boşuna koymamış. Çok gerekli bir husustur. Cumhurbaşkanları tarafsızdır.
Partili değildir. Herhangi bir partinin üyesi olamaz (dı)...
Çünkü Cumhurbaşkanı devletin ve milletin tamamını temsil eder (di).

*  *  *

16 Nisan’da halk oylamasına sunulan ve sadece yüzde 51’le kabul edilen anayasa metnine yeni bir madde eklendi:
Cumhurbaşkanı partili olabilir!
Partili olan kimsenin tarafsızlığı söz konusu olamaz.
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki “Yani Recep Bey 16 Nisan’dan önce tarafsız mıydı?..”
Elbette değildi ama bunu bu kadar açıktan yapması mümkün değildi.

*  *  *

Bundan sonra yapamayacağı tek şey, Meclis’teki genel kurul oturumlarına (milletvekili olmadığı için) katılamayacak.
Ama AKP genel başkanı kimliği ile salı günleri yapılan grup toplantılarına katılacak, partinin kürsüsüne çıkıp konuşmalar yapacak...
İyi ama anayasanın 103. maddesi uyarınca ettiği o yemin halen geçerli.
AKP-MHP koalisyonu her nedense o maddeyi kaldırmadı.
Tahmin ediyorum dikkatlerinden kaçtı ve akıllarına gelmedi. Böylece ortaya inanılmaz bir hukuk ve mantık boşluğu çıktı.
Eşi benzeri dünya hukuk tarihinde bulunmayan bir boşluk!

*  *  *

Şimdi gelelim işin bir başka boyutuna...
Türk Ceza Kanunu (TCK)’nın 299. maddesine...
“Cumhurbaşkanına hakaret: Cumhurbaşkanına hakaret
eden kişi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır...”
Türkiye’de bu maddeye dayanarak binlerce dava açıldı ve her kesimden nice insanlar (haklı veya haksız) cezaevlerine tıkıldı.
Davaların bir bölümü Recep Bey avukatlarının şikayeti üzerine, bir bölümü ise savcılar tarafından doğrudan açıldı.

*  *  *

Şimdi bundan sonra Recep Bey her gün kürsülere çıkacak, bundan önce olduğu gibi her gün esip gürleyecek.
Sert çıkacak, sağa sola posta koyacak, alay edecek, küçümseyecek...
Bir hafta öncesine kadar ne yapıyorsa cumhurbaşkanı şapkasıyla yapıyor, ne söylediyse yine aynı şapka altında söylüyordu.
Yasa koyucu, cumhurbaşkanının tarafsız olduğunu öngörüp bu hapis cezalarını getirmişti. Peki bundan sonra ne olacak?
Her gün esip gürleyecek, toplumun en az yarısını kızdıracak olan Recep Bey, o sözlerini hangi kimliği altında söyleyecek?
Cumhurbaşkanı mı, AKP Genel Başkanı mı?
Örneğin partisinin grup toplantısında genel başkan kimliği ile söylediği sözlere karşı çıkan herkesin cumhurbaşkanına hakaretten yargılanması gündeme gelecek!

*  *  *

Hukukçu değilim ama bundan sonra yapılması gereken, TCK’daki o maddeyi yürürlükten kaldırmaktır.
Toplumun karşısında artık tarafsız cumhurbaşkanı değil, bir partinin üyesi ve hem de genel başkanı olan bir siyasetçi var.
Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve elbette yasal koruma altında olmalıdır...
Ancak bu durumda biz sıradan vatandaşların yasal hakları, hakaretlere karşı nasıl korunuyorsa, onunki de aynı yöntemle, aynı yasa maddeleriyle korunmalıdır.
O siyasetçi ile aramızda hukuk açısından hiçbir fark kalmamıştır.

*  *  *

Şimdi gelelim bu yazının başlığındaki soruya!
Recep Bey’e hitaben bir yazı yazarken, överken, eleştirirken, söz ederken falan kendisine nasıl hitap etmeli?
Sayın tarafsız (!) Cumhurbaşkanı mı demeli?
Yoksa Sayın siyasetçi Genel Başkan mı?
En iyisi kendisine sormalı!
Bu hukuk saçmalığının altından kalkmayı en iyi o bilecektir!