Sevgili okurlarım, başımızda muhteşem bir dünya lideri var. Gerçekten muhteşem.
Başkaları, gelmiş geçmiş herkes onun yanında solda sıfır kalır.
Yedi düvele boyun eğdiren, kodu muydu oturtan, dünyayı titretip karşısında esas duruşta durduran gerçek bir dünya lideri!
Sazı eline alıp “Eyy Almanya” diye başladığında Bayan Merkel korkudan feleğini şaşırır, “Eyy Birleşmiş Milletler ben dünyanın kaç bucak olduğunu sana gösteririm” dediğinde New York’taki Birleşmiş Milletler binası çatırdar...
Gerektiğinde “Cuma namazımızı inşallah Şam’da kılacağız” diye haykırdığında “Esed (!)” silahlarını teslim edip kaçacak delik arar.
Obama ondan korkardı.
Şimdi henüz belli değil ama sanırım Trump da ister istemez korkuya kapılıp Fetullah’ı en kısa zamanda iade edecektir.
Putin derseniz, Kremlin’den gelen haberlere göre zaten ürkmüş, “Aman beni o dünya lideri ile muhatap etmeyin, Rusya olarak ne istiyorsa verelim” demeye başlamış!

*  *  *

Öyle bir lider ki, gerek içeride ve gerekse dışarıda birinin gözüne bir defa baktığında onu anında kafakola alması işten bile değil...
Örneğin Türkiye’de bir parti lideri var.
Adı Devlet Bahçeli...
Zamanında, çok yakın geçmişte bile sayın dünya liderimiz Recep Bey için miting meydanlarında ve salon toplantılarında en ağır sözleri söyler, akla hayale gelmeyecek laflar ederdi.
Sonra ne olup bittiyse, nasıl başardıysa, bir de baktık ki adına Devlet Bahçeli denilen bu arkadaş dünya liderimizin yörüngesine girmiş, bağırıyor:
“Anayasaya evet!”...
“Yaşasın başkanlık sistemi, yaşasın yeni anayasamız!..”
Devlet Bey öyle muazzam bir coşkuya kapıldı ki, parti toplantılarında bile Recep Bey’in posterlerini asıyor.
Dünya liderimiz derseniz, kucağına gökyüzünden düşen bu muhteşem fırsatı kaçırmamak için şimdi “Eyy benim biricik ülkücü kardeşlerim” diye nutuk atıyor.

*  *  *

Sevgili okurlarım, ancak dünya liderimizin bir huyu var:
Kendisinden başka hiç kimseye güvenmiyor.
Buna kendi başbakanı, bakanları, bürokratları, herkes dahil.
Yıllardan beri bunun sıkıntısını yaşıyor.
Bazıları şöyle diyor:
“Yaa bu nasıl cumhurbaşkanıdır ki, o makama seçildikten sonra tarafsız kalacağı konusunda Meclis kürsüsünde namusu ve şerefi üzerine yemin ettiği halde her gün siyasetin içinde, şimdi başkan olabilmek için evet propagandası yapıyor.
Bu liderimiz siyasetçi midir, yoksa tarafsız (!) cumhurbaşkanı mıdır?”

*  *  *

Peki ama bunu niçin yapıyor?..
Yanıtını hemen vereyim:
Dediğim gibi, hiç kimseye güvenmiyor.
Başbakandı, cumhurbaşkanı seçtirdiği Abdullah Gül’e güvenmezdi.
Cumhurbaşkanı oldu, başbakan yaptığı Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım’a da asla güvenmedi.
Kendi seçtiği bakanlarına da (biri veya ikisi dışında) belli konularda asla güven duymadı.
(Güven duyduklarından birincisi, aynı zamanda damadı olan Enerji Bakanı Berat Albayrak. İleride onunla da bozuşursa şaşırmayın.)

*  *  *

Başbakanlarına ve hükümet üyelerine bile güvenmeyen dünya liderimiz için bu tespitler sanırım doğrudur.
Eğer güvenseydi böyle particilik yapmazdı.
Anayasa uyarınca namusu ve şerefi üzerine ettiği tarafsızlık (!) yeminini böylesine açıkça ve fütursuzca çiğnemeyi göze alamazdı.
Toplumu germekten, evetçi-hayırcı diye kamplara bölmekten kaçınırdı.
Madem yakında referandum oylaması yapılacak, başbakanı ile bakanlarına talimat verirdi:
“Siz çıkın kürsülere, istediğiniz gibi konuşun ve propaganda yapın. Ben de cumhurbaşkanlığı görevimi göstermelik bile olsa tarafsızlıkla yerine getireyim, devletin diğer işlerine bakayım! Beni böyle muhtar toplantılarına, hayali toplu açılış törenlerine falan alet etmeyin...”

*  *  *

Peki ama dünya liderimiz kendi partili kadrolarına güvenini niçin yitirdi? Onların çoğuna niçin güvenmiyor?
Bu soruya yanıt vermek için biraz gerilere gidelim, 2000’li yıllardan başlayarak AKP’yi kuran, veya en üst düzeyde hizmet veren kadrolara bakalım.
Recep Bey’le birlikte aralarında Abdullah Gül, Ertuğrul Yalçınbayır, Abdüllatif Şener, Kemal Unakıtan, Hüseyin Çelik, Ömer Dinçer, Suat Kılıç, Bülent Arınç, Dengir Mir Mehmet Fırat gibi nice isimler vardı.
Sonraki yıllarda her biriyle papaz oldu, şu veya bu nedenle bozuştu...
Ve en yakın çalışma arkadaşlarıyla bile aralarına kara kedi girdi. Şimdi Binali Yıldırım dahil kimseye güven duymuyor.
Sadece kendine güveniyor...
İşte o yüzden namus ve şeref yeminini çiğneyip her gün siyaset meydanlarında particilik yapıyor.
En yakın çevresine bile güvenmeyen bir dünya lideri!.. Oysa her birini kendisi seçmiş, kendisi o yüksek makamlara getirmişti.
Sadece Recep Bey’e özgü bir durum!
Büyük adam o!..