Sevgili okurlarım, Recep Tayyip Bey partisine üye olurken içinden geçenleri de açıkladı:
“Yuvama, sevdama, aşkıma döndüm, selamünaleyküm!..”
Bu sözler, cumhurbaşkanı kimliği ile taraf olduğunun itirafıdır.
Cumhurbaşkanlığı süresince sadece ve sadece particilik yaptı, taraf tuttu.
O yüce makamda bir gün olsun tarafsız kalmayı beceremedi. Şimdi kalkmış, yuvasından, sevdasından, aşkından söz ediyor.
Böyle bir örneğin benzerine günümüz dünyasında rastlamak mümkün değildir.
Bir kimse ya cumhurbaşkanıdır, ya parti üyesidir.
O, şu anda sıradan bir partili.
Önümüzdeki 21 Mayıs günü AKP’nin genel başkanlığına seçilecek ve esas hikaye ondan sonra başlayacak.
Gerçi şimdi de öyle ama yasama, yürütme yargıda resmen tek adam olacak.
Meclis’in, hükümetin falan hiçbir konuda önemi ve ağırlığı kalmayacak.
Türkiye’yi ucu açık olan uzun bir süre OHAL kararnameleri ile tek başına yönetecek.
Adına OHAL denilen nesne onun sayesinde olağan oldu.

* * *

İşin bu aşamasında karşımıza bir yasa maddesi çıkıyor.
Türk Ceza Kanunu (TCK’nın) 299. maddesi. Aynen veriyorum:
“Cumhurbaşkanına hakaret: Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Suçun alenen (yazıyla, sözle, televizyonda veya internette) işlenmesi halinde, verilecek ceza altıda bir oranında artırılır.”

* * *

Yasa koyucu, bu maddeyi cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığını korumak amacıyla getirmişti.
Yasa koyucu bu maddeyi getirirken, görevdeki cumhurbaşkanının tarafsız kalacağını, partisinin değil devletin ve milletin cumhurbaşkanı olacağını varsaymıştı.
Recep Bey’in avukatları TCK’nın bu maddesine dayanarak binlerce kişi hakkında şikayet dilekçesi verdiler.
Ne yazsak, ne desek cumhurbaşkanına hakaret ettiğimiz iddia edilirdi.
Savcılar da ister istemez ceza davası açardı. Sıkıysa açmasınlar!
Bir de savcıların doğrudan, şikayete bağlı olmadan açtıkları davalar vardı.
İnsanlar bu yüzden tutuklandı, olur olmaz suçlamalarla içeri tıkıldı.
Recep Bey, tahmin ediyorum ki bu dava dilekçeleri ile yanlış yapıldığını eninde sonunda anladı ve geçen yıl bütün şikayetlerini geri çekti.

* * *

Avukatlarının şikayetleri nedeniyle, başka gazeteciler gibi benim de hakkımda 30 dolaylarında cumhurbaşkanına hakaret davası açıldı.
İnanın, hiçbirinde hakaretin h’sı bile yoktu ama davalar birbiri ardına açılıyordu.
Bu arada komik şeyler de olmuyor değildi. Örneğin bir mahkemede verdiğim ifadenin tutanağını dışarıya çıktıktan sonra okuduğumda, sanık kimliğimin karşısında şöyle yazıyordu:
“...Mesleği gazeteci. Okur yazar değil.”
Herhalde benden önce ifadesi alınan sanık okur yazar değildi... Mahkeme kes yapıştır yöntemi uyguladığından, benim ifade tutanağım böyle çıkmıştı!

* * *

Şimdi bundan sonra neler olacağına kısaca bakalım...
Recep Bey şu anda AKP’nin resmen üyesi oldu.
21 Mayıs günü partisinin kongresinde genel başkan seçilecek...
Ve ondan sonra da her gün kürsülere ve miting meydanlarına çıkıp ağzına geleni söyleyecek.
İçeride ve dışarıda herkese ve kendinden yana olmayan bütün kesimlere bindirecek, sağa sola posta koyacak, en ağır sözlerle saldıracak.
Birileri de elbette ve doğal olarak kendisini eleştirecek.

* * *

Recep Bey çok büyük adam olduğundan, eleştiri kabul etmez, edemez. İyi de, onun eleştirilmesi ve mutlaka karşı çıkılması gereken eylem ve işlemlerine, özellikle sözlerine karşı kim ne diyecek, nasıl diyecek?
Bundan sonra, özellikle 21 Mayıs’ta partisinin başına geçtikten sonra yüzlerce konuşma, basın açıklaması vesaire yapacak.
Bunları hangi şapkası altında yapacak?
Cumhurbaşkanı mı, parti başkanı mı!
Şimdi insanlar öyle bir durumda kalacak ki, ne söylesen ver elini mahkeme... Şöyle konuşmalar geçecek:
- Sen cumhurbaşkanına hakaret etmişsin, ver ifadeni!
- Hayır, beyefendi artık siyasi bir kimlik kazanmıştır. Ben o sözleri partinin genel başkanı olan siyasetçi için söyledim.
Siyasetçiler, gazeteciler, her kesimden insanlar bundan sonra bu doğrultuda sorguya çekilecek.
Ortada çift şapkalı bir cumhurbaşkanı ve bir siyasetçi var.
Devleti, hükümeti ve partisini aynı anda yönetecek!..
Ve her seferinde cumhurbaşkanlığı şapkasının altında gizlenecek. Ama gerçek kimliği, bugüne kadar olduğu gibi “AKP’nin neferi” olacak.

* * *

Sadece yasama ve yürütme değil, bundan sonra yargının da tek hakimi olacak.
Yeni adı HSK olarak değiştirilen HSYK’nın bütün üyelikleri için önümüzdeki günlerde seçim yapılacak. Bütün üyeler Recep Bey ve AKP’nin Meclis’i tarafından seçilecek.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay dahil hepsi aynı potada eritilecek.
Öbür yanda ise TCK’nın 299. maddesi, bu gidişi eleştiren herkesin başında Demokles’in kılıcı gibi sallanıp duracak.
Giyotin gibi...
Bu madde orada durdukça, kaldırılmadıkça, toplumda özgürce tartışma yapılması asla söz konusu olmayacak.
Hapis cezası da az buz değil yani...
Bir yıldan dört yıla kadar kemiksiz hapis.
Bir parti başkanı söz konusu ise böyle demokrasi (!) olur mu?
Böyle fikir ve ifade özgürlüğü, böyle bir hukuk komedisi olur mu?
Valla tam bilemem ama bu kadarını belki Devlet Bey bile içine sindiremez!
Anlatılırsa anlar!
Muhalefet partileri bu konuyu en kısa zamanda Meclis’e taşımak zorundadır.