Sevgili okurlarım, çarşamba günkü yazımda YSK (Yandaş Seçim Kurulu) tarafından itirazlar konusunda verilecek kararı aynen şöyle yazmıştım:
“...YSK birkaç gün içerisinde bu haklı itirazların tümünü reddedecektir.
Bu yapıdaki bir YSK’nın bu sorunları ciddiye alıp incelemesi, kabul etmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla referandumun bugün elde olan sonuçları Resmi Gazete’de yayınlanıp resmiyet kazanmış olacaktır.
Yani hiç kimse “Bunca belgeli yolsuzluğa karşın referandum acaba iptal edilir mi, hiç değilse belli yerlerde oylama tekrar edilir mi” diye umuda kapılmasın.
Kimse bu YSK’dan bu doğrultuda bir karar beklemesin.”

*  *  *

Türkiye’de belli konular vardır ki, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
İnsana “Olacağı buydu zaten” dedirtir.
Dolayısıyla, bu son olayda da Yandaş Seçim Kurulu (YSK) kendisine verilen görevi yapmış ve bütün itirazları bir kalemde reddedip iktidar partisini bir kez daha kurtarmayı başarmıştır!

*  *  *

Dikkat ediniz, 2002 seçimlerinden bu yana bu Kurul’un verdiği bütün kararlar AKP ve Tayyip Erdoğan lehine olmuştur.
Bu YSK sayesinde Siirt’teki 2002 seçimi abidik gubidik bir gerekçeyle iptal edilmiş, o ilimizde ara seçim yapılmasına karar verilmiş, siyasi yasaklı Recep Tayyip Erdoğan’ın yasağı kaldırılmış ve Siirt’ten milletvekili seçilip 2003 yılında başbakan olması bu yolla sağlanmıştır.
Erdoğan’ın önü bu süreçte, üstelik CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da unutulmaz desteği, onayı ve katkısıyla açılmıştır.

Filler tepişiyor çimenler eziliyor


Ana babaları FETÖ olayından tutuklanan küçük çocukların durumu gerçekten içler acısı.
Bazıları biraz daha büyük, bazıları ise henüz anasından süt emen bebekler cezaevlerine, cezaevi koğuşlarına sokuluyor.
Dışarıda kalanların durumu da pek farklı değil. O yavrucuklar birilerine emanet ediliyor, ana babayı görmeleri bile mümkün olmuyor. Bu konuda çok sayıda insancıl yakınma alıyorum.
Cezaevlerinin kadın koğuşları küçük çocuklarla dolu.
Yaşları ne olursa olsun onlar da tutuklu!
Böyle hukuk, böyle adalet ve insanlık olamaz.
Yargı bu soruna mutlaka bir çözüm bulmalıdır.
İşte size elime dün ulaşan son mesaj.

*  *  *

“Sayın Emin Çölaşan, ben Kars’ta yaşıyorum. Abim 14 Ekim’de FETÖ’den gözaltına alındı.
25 Ekim’de mahkemeye çıktı ve tutuklandı.
26 Ekim günü abimin eşi doğum yaptı ve bir kız çocuğu oldu. İsmi Ahsen.
Daha bir haftalık iken bebeğin hayatında ilk adım attığı yer cezaevi oldu, orada babasını ziyarete gitti.
Sonra abimin eşi de 5 Nisan’da gözaltına alındı. 8 Nisan’da o da tutuklanarak cezaevine konuldu.
Abim de eşi de, İŞKUR tarafından işe konulmuştu. Asgari ücretle yıllar önce Fetullah’ın FEM dershanelerinde çalıştıklarından dolayı tutuklandılar. Zaten SGK kayıtlarından bulunarak yakalanıyorlar.
Hiçbir suçları yok, mahkemeleri olmadı ve boş yere içerde yatıyorlar.
Şimdi abimin eşi de altı aylık Ahsen bebeği ile birlikte hapishanede ise, bu olayda Ahsen bebeğin suçu ne?
Bu bebeğe hapishanede ne olacak o çocuk orada nasıl büyüyecek?
Sadece o değil, içerde binlerce Ahsen’ler var, onlar ne olacak?
İçeride bir sürü çocuklu kadınlar var ve yatacak yerleri bile yok.

*  *  *

Şimdi hapishanede bulunan ve anneleriyle birlikte tutuklu olan bu çocukların 15 Temmuz darbesiyle ilgisi nedir?
Birilerinin bu sorulara cevap vermesi ve mağduriyetleri dile getirmesi gerek.
Kars’ta sessiz bir çığlık yaşanıyor. Ne acı, ne acı.
Suçsuz günahsız bir şekilde içerde alıkonan bu insanların hakları ne olacak, bu yavruların gözyaşlarının bedeli nasıl ödenecek?
İçerdekiler ayrı, dışardakiler ayrı mağdur oldular. Yuvalar yıkıldı, dışarda kalan çocuklar anasız babasız kaldılar.
Çocukların gözleri önünde anneleri babaları polis tarafından elleri kelepçelenerek götürülürken, polislerin ellerinden annelerini babalarını kurtarmaya çalışan çocukların yaşadığı bu kötü olaylar, üzerlerinde ömür boyu unutamayacakları izler bırakacak.
Bu çocuklar yaşadıkları bu travmalardan sonra ne kadar sağlıklı bireyler olabilir? Sizden ricam bu çocukları, bu kadınları, bu mağduriyetleri dile getirmenizdir. Yaşananları şaşkınlıkla izliyoruz ve artık kelimelerin yetersiz kaldığı bir noktadayız. Çünkü içeri tıkılmanın artık herhangi bir kriterinin olmadığı bir dönemdeyiz.
Lütfen bu mesajımı önemsemenizi rica ediyorum. Ne olursunuz dile getirin. İçerdeki bu suçsuz günahsız anneler, babalar ve nice Ahsen bebekler...
Filler tepişiyor, çimenler eziliyor. Onlar işte bu ezilen çimenlerdir.
Teşekkürler, saygılar.”