Sevgili okurlarım, beklenmedik büyük bir aksilik çıkmadığı takdirde önümüzdeki nisan ayında anayasa referandumu yapılacak.
Yapılmasına yapılacak da, koşullar eşit olmayacak.
Artı, seçimlerde olduğu gibi bu referandum da her türlü hileye açık olacak.
Şimdi soralım bakalım adına Yüksek Seçim Kurulu denilen ve her kararıyla iktidara destek olan YSK’ya...
Parmak boyasını geçmişte siz kaldırdınız...
Şimdi niçin getirmezsiniz, ne zararını gördünüz!

*  *  *

Parmak boyası ne yaparsanız yapın 24 saat çıkmayan bir boyadır ve temin edilmesi çok kolaydır.
Parmağına boya sürülen hiçbir seçmen oylama süresince ikinci kez oy kullanamaz ve Türkiye gibi ülkelerde seçimin dürüst olması bu yolla sağlanır.
Şimdi birileri mutlaka diyecek ki “Aman efendim, boya çok ilkel bir yöntemdir. Örneğin Avrupa seçimlerinde hile nasıl olmuyorsa, bizde de olmaz. Batı dünyası boya kullanıyor mu!..”
Batı dünyasında seçmen kayıtları sağlamdır. En küçük bir hile bile olmaz.
Ama bizde (ne yazık ki) oluyor.

“Hayır” için dışkı rengi!


Bir başka dikkat çekici konu ise oy pusulasında yer alan renklerdir. Nisan referandumunda oy pusulasında yine yan yana iki renk olacak:
Evet oyu verecekler mührü beyaza, hayır oyu verecekler kahverengiye basacak.
Üstelik mühür bir tane!
Üzerinde EVET yazıyor.
Hayır oyu verecekler için kabinde HAYIR yazan mühür olmayacak!
Yani hangi doğrultuda oy kullanacaksanız, evet mührünü basmak zorundasınız.
Bunların tamamı insanların bilinç altına yönelik, bilimselliği saptanmış olan algı yöntemleridir ve evet oylarını artırmaya yöneliktir.

*  *  *

Gelelim renklere... Kahverengi ile kıyaslandığında beyaz her zaman gözde ve çekici renktir.
Bu da evet oylarını artırmaya yönelik bilinç altı bir algı yöntemidir.
Hele saf, bilinçsiz ya da kararsız vatandaşların bu oyuna düşmesi çok kolaydır.
İktidarlar tarafından son yıllarda düzenlenen her referandumda evet ve hayır için bu iki renk kullanılmış ve oy pusulaları ona göre basılmıştır.
Evet, beyazla kıyaslandığında kahverengi her zaman iticidir.
İtiliciliğinin bir nedeni de dışkı rengi olmasıdır.

*  *  *

Peki ama bu olayın kökeni nedir, nereden gelmektedir?
Özal döneminde siyasi yasakların kaldırılması için referandum yapıldığını anımsayacaksınız.
Yasaklar kıl payı bir halk çoğunluğunun oylarıyla kaldırılmıştı.
Ancak o sırada oy pusulalarının rengi biraz farklıydı... Şöyle ki...
Özal yasakların kalkmasına karşıydı. Dolayısıyla pusulalarda beyaz hayır’ı, mavi evet’i temsil ediyordu.
Hatta Özal miting meydanlarında “Mavi Yunan bayrağının rengidir. Mührünüzü mavi evet’e değil beyaz hayır’a basın” diyordu.
Demek ki her referandumda iktidar hangi sonucu istiyorsa, o tercih beyaz oluyor!

*  *  *

Sonunda yine Özal döneminde (1987 yılında) bir yasa çıkarıldı ve şu hüküm getirildi:
“Halk oylamalarında beyaz renk üzerinde “Evet”, kahverengi üzerinde “Hayır” ibareleri bulunan iki ayrı renkten oluşan birleşik oy pusulası kullanılır.”

*  *  *

Gördüğünüz gibi, zaten her türlü hileye açık olan bir oylamada renkler bile her hükümet döneminde özenle ve bilinçli olarak seçiliyor...
Bu durum gerek hayır oyu verecek muhalefet partilerine ve gerekse milyonlarca seçmene her seferinde (hiç belli etmeden) yapılan bir saygısızlıktır.
Şimdi ben hükümete bir çağrıda bulunsam...
Oy pusulaları henüz basılmadı. Şimdi gelin, beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle yeni bir yasa çıkarıp oy pusulalarının rengini değiştirin.
Madem istiyorsunuz, beyaz yine size kalsın...
Ama hiç değilse hayır oylarının rengini kahverengi yapmayın da değiştirin.
Örneğin açık sarı, açık
mavi, yeşil, hatta kırmızı bile olabilir.
Bunları hiçbir yanıt gelmeyeceğini, hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilerek yazıyorum.
Türkiye’de oynanan, önemsiz gibi göründüğü halde aslında çok önemli olan seçim oyunları konusunda sadece bir durum tespiti yapıyorum.