Sevgili okurlarım, şu günlerde bizim gazetenin başına gelenler, herhalde pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.
Açık haksızlık ve hukuksuzluk karşısındayız.
İki arkadaşımız FETÖ nedeniyle tutuklandı.
15 Temmuz günü gerçekleşen bir darbe girişimi düşünün ki, bu olaydan MİT’in, Genelkurmay’ın, polisin ve dolayısıyla devletin haberi yoktur.
Öte yandan aynı tarihin birkaç gün öncesinden başlayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan tatile çıkmıştır.
Cumhurbaşkanı, başbakan gibi kimselerin tatile çıkmış olması hemen belli olur. Günlük programlarda yer almazlar, ortalıkta görünmezler.
Üstelik çoğu zaman bu konuda bir açıklama da yapılmaz “Tatile çıkmıştır” diye... Oysa bütün uygar ülkelerde böyle bir hadise resmi duyurulurla kamuoyuna haber verilir ve kimse de yadırgamaz...
Zira onların da tatil yapma hakkı vardır.

* * *

15 Temmuz öncesinde Erdoğan tatilde. Herkes, özellikle medya kuruluşları nereye gittiğini araştırıyor. Çok sayıda gazeteci işin peşinde...
Marmaris’te bir otelde kaldığını arkadaşımız Gökmen Ulu öğreniyor ve haberi bizim gazetenin internet sitesinde yer buluyor...
Ve aynı gün, saatler sonra darbe girişimi gerçekleşiyor.
Gökmen şimdi bu haberi yaptığı için, internet sitemizin sorumlu müdürü Mediha Olgun ise bu haberi kullandığı için tutuklu!
Belki toplumda bazıları vardır, buna inanmak içlerinden gelmez. “Hayır, bu kadar basit bir gerekçeyle iki gazeteci tutuklanamaz. İşin içinde mutlaka başka bir iş vardır” diye düşünebilirler.
Hayır, başka hiçbir şey yok. Üstelik SÖZCÜ, yani hepimiz FETÖ’cü olmakla suçlanıyoruz!
Bu konuda başka bir şey söylemek istemiyorum...
Ve yargının bu konuda bundan sonra vereceği kararlara güvenmek istiyorum.

* * *

SÖZCÜ 2007 yılında kuruldu. Daha önce Aydın Doğan’ın çıkardığı Gözcü gazetesi vardı ve AKP iktidarına muhalefet yapardı. Aydın Bey gazeteyi kapatmak zorunda kalınca devreye genç bir işadamı, Burak Akbay girdi ve bir harf değişikliği ile SÖZCÜ’yü kurdu.
Bu söylediğim bundan tam 10 yıl önce gerçekleşti.
O sırada ben Hürriyet’ten kovulmuş durumdayım. Boşluktan yararlanıp kitaplar yazıyorum. (İki yılda üç kitap yazdım.)
O sırada SÖZCÜ, her gün düzenli olarak benim Hürriyet’te çıkmış olan eski yazılarımı yayınlıyor, doğrusu ben de mutlu oluyorum.
Yani aramızda sıcak ilişkiler var.
Zaten benim açımdan bakıldığında, istesem de gidecek, bana yazdıracak ikinci bir gazete yok.
Sabıkalıyım! Bütün medya iktidardan korkuyor.

* * *

Patron Burak Akbay ve genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz günün birinde Ankara’ya gelip birlikte çalışmayı önerdiler.
Kabul ettim...
Ve 2009 yılının Ekim ayında SÖZCÜ’de yazmaya başladım. Giriş o giriş!..
Anımsadığım kadarıyla o sırada bizim gazetede Rahmi Turan ve Yekta Güngör Özden abilerimiz ile rahmetli Mehmet Türker vardı.
Benden sonra gazeteye muhteşem isimler girdi.
Necati Doğru, Saygı Öztürk, Uğur Dündar, Soner Yalçın, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil...
Her yeni arkadaşımız başladıkça “Daha da güçleniyoruz” diye seviniyordum...
Gerçekten de bugüne kadar aramızda herhangi bir çürük elma çıkmadı.

* * *

Şimdi 40’lı yaşlarında olan Burak Akbay, gazeteci arkadaşımız Ertuğrul Akbay’ın oğlu. Küçüklüğü matbaalarda, mürekkep kokularını içine çekerek geçmiş.
Bazı sahtekarların ifadeleri ve köşe yazıları sonucunda şimdi birdenbire “FETÖ’cü” ilan edildi.
Onu patronum olduktan sonra yakından tanıdım, dost olduk.
Ben ona “Burak” diye hitap ediyorum, o bana “Emin abi” diyor.
Bir patronla çalışanı arasındaki çok güzel bir ilişki...
Ama daha hoş olan, o patronun gazetecilik dışında başka bir faaliyeti yok. Ne kazandıysa sadece gazetecilikten kazanıyor.
Devletten ihale almıyor, avanta beklemiyor.
Bunun ne anlama geldiğini iktidar baskısı altında ezilen tüccar iş adamı patronlarla birlikte çalışan gazeteciler iyi bilir.
Haberleri ve yazıları patronun çıkarları doğrultusunda yazmak, aksi olduğunda sansür edilmek ve fırça yemek zor ve bunaltıcı bir iştir.
O medya patronları ya yandaş olup iktidardan büyük avantalar kapmak, ya korkmak, ya da baskı altında ezilmek zorundadır.
Bu deneyimleri bire bir yaşamış bir gazeteciyim, onlar için başka bir seçenek ne yazık ki yoktur!

* * *

2009’dan bu yana bir şey gözlemledim. Burak Akbay gazeteden kazandığını yine gazeteye yatırıyordu. AMK spor gazetesi ile Korkusuz’u kurdu.
Bu süre içerisinde SÖZCÜ neredeyse sıfırdan başlayıp dört adet büyük ve çok modern matbaa sahibi oldu.
İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana.
Bu iş normal koşullarda çok büyük yatırımlar gerektirir.
Avrupa’da ekonomik kriz vardı. Burak Akbay bundan yararlandı, matbaaları çeşitli Avrupa ülkelerinden kendi deyimiyle ölmüş eşek fiyatına, çok ucuza satın alıp Türkiye’de kurdu.
İzmir matbaamızın bir özelliği daha var. Türkiye’de ve özellikle Yunanistan ve Balkan ülkelerinde satılan dünyanın en büyük ve ünlü yabancı gazeteleri ve dergileri bizim İzmir matbaasında basılıyor, her gün sabaha karşı kalkan kargo uçaklarına yüklenip Yunanistan pazarına gönderiliyor.
Bugün size patronumuz Burak Akbay ve şimdi günde ortalama 300 bin satan bizim gazetemizden kısaca söz ettim ki, herkes biraz daha fazla bilgi sahibi olsun.

* * *

Şimdi biz olduk FETÖ’cü, devleti Fetullah’a teslim edenler, onun elini öpenler, emirlerini yerine getiren yandaşlar ve siyasi kadrolar bizi suçlamaya başladı!
Onlar dışarıda, bizim iki masum arkadaşımız içeride.
Vay canına yani!..