Sevgili okurlarım, bu iktidar döneminde Türkiye’de en büyük sıkıntıları yaşayan kesimlere bir ekleme daha yapmak gerek:
Muhalefet belediyeleri.
Özellikle de CHP’li belediyeler.
İktidar bunların anasından emdiği sütü burunlarından getirdi. Onları bir gün rahat çalıştırmadı.
Ankara’dan gönderilen müfettişler ordusu istisnasız her gün, yılın 365 günü o belediyelerin ve belediye şirketlerinin tepesindeydi.
Onlara binalarda özel odalar ayrıldı, orada çalıştılar.
Bütün dosyalar, alım satımlar, ihaleler ve her işlem didik didik edildi.
Ancak, basına yansıdığı ve bilebildiğimiz kadarıyla söyleyeyim, dişe dokunur bir hırsızlık yolsuzluk, vurgun, usulsüzlük çıkmadı.

*  *  *

Bir süre önce Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’le konuşuyorduk. Dertliydi:
“İşi gücü bıraktık, müfettişlere çalışıyoruz. Bütün zamanımız onlara bilgi vermekle geçiyor” demişti.
Eskişehir’i Eskişehir yapan, Anadolu bozkırında parkları, müzeleri, konser salonları, yolları ve her şeyi ile pırıl pırıl yeni bir kent yaratan Büyükerşen soruyordu:
“Bunca araştırma yaptılar, hatta beni ve ekip arkadaşlarımı defalarca mahkemeye verdiler ama sonuçta hiçbir şey çıkmadı. Hepsinden beraat ettik. İktidar bunu nasıl açıklayacak?”

*  *  *

Ya iktidar belediyelerinde durum nasıldı? Hepsi değil ama pek çoğu vurguna, rant yaratmaya, yandaş zengin etmeye ve din ticaretine bulaşmıştı.
İçişleri Bakanlığı onları görmüyor, görmezden geliyordu.
Çok büyük paralar bu amaçla harcanırken hükümetten tepki yoktu.
Hele ki yandaşlara yaratılan imar rantları...
İstanbul’un o güzelim tarihi camilerinin hemen yanında fışkıran gökdelenlere ve kulelere bakınız, rezaleti görünüz!
Halk rahatsızdı...
En büyük kentlerimizde bile yarım saat yağmur yağdığında felaket başlıyor, ortalığı su basıyordu.
Milletin paraları resmen çarçur ediliyor, inanılmaz vurgun ise sürüp gidiyordu.
İşin acı tarafı ise, bu vurgunların ve yandaş zengin etmelerin çoğu “Allah’ın adı kullanılarak” gerçekleşiyordu.

*  *  *

Millet bir süre sonra tepkisini göstermeye başladı. Sergilenen inanılmaz din ticareti ve  din sömürüsüne karşın, özellikle büyük şehirlerde bomba patladı...
Ve 16 Nisan 2017 referandumunda büyük bir sürpriz gerçekleşti.
İktidarın oyları, başta İstanbul olmak üzere Ankara, Antalya, Balıkesir gibi büyükşehirlerde yüzde 50’nin altına düştü.
Bu, gerek Recep Tayyip gerekse AKP açısından kahredici bir sonuçtu.
Başlarına adeta saksı düşmüş, en güvendikleri kaleleri elden çıkmıştı.
Bu durumda ne yapmalıydı!

*  *  *

İşte o günden başlayarak sorumlu aramaya başladılar. Böyle bir çöküşün sorumlusu elbette ki Recep Tayyip olamazdı.
Koskoca bir dünya liderinin siyasette hata yapması, sözleri ve davranışlarıyla partisine zarar vermiş olması elbette ki düşünülemezdi!
O halde sorumlu kimdi?
AKP’nin bazı belediye başkanları ve il başkanları!
O halde onları hesaba çekmek ve her birinin defterini ayrı ayrı dürmek gerekirdi.

*  *  *

İşe İstanbul’da Kadir Topbaş’la başladılar. Kendisine haber gitti:
“Hemen istifa et, yoksa hesabını veremezsin!..”
Ve Kadir Bey apar topar, ağzını bile açamadan gitti.
Niye gittiğini kendisine belki söylemişlerdi, belki o da bilmiyordu. Gidiş nedeni bugün bile meçhul! En azından kamuoyundan saklanıyor.

*  *  *

Bugüne kadar İstanbul, Düzce ve Niğde istifa etmek zorunda kaldılar.
Neden, niçin, yine hiçbir şey bilinmiyor.
Şimdi ise istifası istenen önemli AKP’li büyükşehir belediye başkanları arasında ilk sırayı Ankara, Bursa ve Balıkesir alıyor.
Onlara da tehditler savruluyor:
“Kendiniz gitmezseniz biz sizi görevden alırız ve sonrasında hesap sorarız. Adam gibi gidin.”
Peki bunlar niçin gidecek, bilen var mı?
Yok!
Halk mı istemiyor, yolsuzluk mu yaptılar, pisliğe mi bulaştılar? Ortada bir şeyler var da, kimsenin somut bir bilgisi yok.

*  *  *

Ankara, Bursa, Balıkesir üçlüsü dün öğle saatlerine kadar istifa etmemişti. (Balıkesir’in dün akşam istifa etmesi bekleniyordu.)
Etsinler veya etmesinler sonuç hiçbir biçimde değişmez.
Şimdi gelinen nokta şudur:
AKP’nin testisi çatladı, su koyuvermeye başladı.

*  *  *

Bu iktidar kendisinden olmayan CHP’li belediyelerin anasını ağlattı, kan kusturdu, elleri kollarını bağlayıp iş yapamaz duruma getirdi.
Şimdi görevden almaya, ya da istifa ettirmeye kalkıştığı AKP’li belediyelerin çoğu ise bugüne kadar müfettiş yüzü görmedi, karşılarına en ufak bir engel çıkarılmadı.
Gönül ister ki, görevden alınan, ya da alınması beklenen AKP’li belediye başkanlarına seçimde oy vermiş olan hiç değilse birkaç iktidar yandaşı, veya yandaş köşe yazarları falan dünya liderimize  “Yaa bizim oy verdiğimiz bu adamlar niçin şutlanıyor, açıklasanız da hepimiz öğrensek” diyebilse!
Testi çatlayınca hepsi suskunluğa büründü...
Zira su kaçıran testiyi onarmak zor iştir!