Sevgili okurlarım, tuhaf bir ülke gerçeği bugüne kadar belki onlarca kez gözünüze çarpmıştır.
Bu iktidar döneminde grev yapmak yasaktır!
Türkiye’nin neresinde olursa olsun, bir grev başlayınca kamu yararı, halk sağlığı ve huzuru gibi çeşitli gerekçeler öne sürülerek ertelenir. Hele şimdiki OHAL döneminde grev yapmak asla mümkün değildir. Şu anda ülkede birkaç küçük çaplı, önemsiz ve etkisiz grev dışında hiçbir grev yoktur!
Zaten grev yapmak sendikaların da işine gelmez zira çoğu devşirilmiş ve AKP’nin “Yasakçı” kurallarına ister istemez dahil olmuştur.
Evet, başlayan grev ertelenir, yasaklanır.

* * *

Şimdi “Serbest” olan, hükümetin dokunmadığı, ertelemediği, ya da yasaklamadığı sadece bir tek grev var:
İzmir’deki İZDENİZ grevi. Bu bir belediye şirketi.
Sendika, işveren konumundaki CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ücretler ve sosyal haklar konusunda anlaşmazlığa düşmüş durumda.
Grev iki hafta önce başladı ve İzmir körfezindeki bütün yolcu ve arabalı vapur seferleri durdu.
(Burada hemen bir parantez açayım, bu olayda kim haklıdır, kim haksızdır bilmiyorum. Yani çalışanlar mı, yoksa belediye mi...)

* * *

İzmir şu anda felç durumda. Vapurlar çalışmayınca herkes özel aracına, metroya ve otobüslere yüklendi. Trafik durumu bir felaket... İzmir halkı bu sıcakta saatlerce yollarda sürünüyor.
Her gün yüz binlerce insan çile çekiyor. Vapurla 20 dakikada gideceği yolu trafikte en erken iki saatte alıyor.
Peki ama en önemsiz grevleri bile yasaklayan hükümet bu durumda ne yapıyor?
Yasaklama ve erteleme yapmadığı gibi, CHP’li belediye yıpransın ve halkın tepkisi artsın diye grevin uzaması için elinden geleni yapıyor!..
İzmir halkının çile çekmesini sağlıyor, olanlara göz yumuyor.
Sendikaya çaktırmadan ve el altından telkinde bulunuyor:
“Direnin aslanlar arkanızdayız, işi uzattıkça uzatın!..”
İzmir ahalisi mahvolmuş, kim takar! Hükümet kendi siyasal çıkarlarının peşinde. Sadece seyretmekle ve “Aman bu iş çabuk bitmesin de ahali CHP’li belediyeden soğusun” diye dua ediyor.
İzmir’de yaşayan herkes, hükümetin oynamakta olduğu bu çirkin oyunun bilincinde olmalı.

Dünya liderimiz yine zam yaptı!


Sevgili okurlarım, başımızda bulunan muhteşem dünya liderinin bazı söylemlerini arada sırada paylaşıyorum.
Bunlardan biri de “Üç çocuktan azını istemem, en az üç çocuk olacak” edebiyatıdır.
Bir taksi durağında karşılaştığı kamu görevlisine kaç çocuğu olduğunu sormuş, iki olduğunu öğrenince “Yetmez, bas gaza” demişti. O kamu görevlisinin sonraki gecelerde gaza basıp basmadığını bilemiyorum!

* * *

Dünya liderimiz birkaç gün önce İstanbul’da bir düğüne katıldı ve mikrofonu eline alıp ahaliye talimat verdi:
“Benim nasihatımı biliyorsunuz. Bir çocuk olur garip olur. İki olur rakip olur. Üç olur denge olur. Dört olur bereket olur. Gerisi Allah kerim.”
Sıradan bir insan böyle muhteşem bir espri gücüne sahip olamaz.
Bu ancak dünya liderlerine özgü bir durumdur...
Ülkede her şeye her gün zam gelirken, o da çocuk sayısına zam yaptı!
Ve Türkiye’nin nüfusu bu kafayla dayandı 81 milyona...

* * *

Şimdi bakalım bir başka habere... Bakanlar Kurulu’nun Resmi Gazete’de kararnamesi yayınlandı:
“Türkiye önümüzdeki haftalarda Et ve Süt Kurumu eliyle 975 bin adet canlı hayvan (sığır ve koyun) ithal edecek.
Toprak Mahsulleri Ofisi eliyle ithal edilecek olanlar ise şöyle:
750 bin ton buğday.
700 bin ton arpa.
700 bin ton mısır...
Ve 100 bin ton pirinç.
Demek ki yetiştirdiğimiz temel gıda ürünleri bize artık yetmiyor ve ithalat yapmak zorunda kalıyoruz.
Demek ki nüfusumuz tarımsal üretimden çok daha fazla artıyor.
Kıtlık çeken Afrika ülkelerine benzedik.
Şimdilik elde döviz var da idare ediyorlar.
Günün birinde dövizler de suyunu çekerse işleri zordur.

* * *

Ama bizim dünya liderimiz için ölmek var dönmek yok!
Bastır, bas gaza...
Bir olursa garip olurmuş, dört olursa bereket olurmuş, gerisi Allah kerimmiş!
Bunları söylemek kolaydır da, böyle bir nüfus artışı sonrasında o milyonlarca çocuğu nerede büyüteceksin, hangi yetersiz okullarında okutacaksın, onların sağlığını nasıl koruyacaksın!..
Böylesine yüksek bir maliyetin ve hesapsızlığın altından kalkmaya sayın dünya liderimizin serveti acaba yeter mi!

Büyükerşen’in çilesi


Sevgili okurlarım, Anadolu bozkırının göbeğinde Eskişehir diye sıradan bir kent vardı. 1999 yılında bu kentin belediye başkanlığına Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen seçildi ve tam 18 yıldan bu yana görevini sürdürüyor.
Eskişehir onu çok sevdi. Sevmekte haklıydı zira Eskişehir’i parkları, yolları, müzeleri, özellikle mumyalar müzesi,
tiyatro ve konser salonları ve her şeyi ile uygar bir Avrupa kenti yaptı.
Görmeyenler için söylüyorum, fırsat bulduklarında gidip bu kentimizi ziyaret etsinler ve belediyeciliğin nasıl olduğunu gözleriyle görsünler. Türkiye’de bunların da yapılabildiğini görüp gurur duyacaklardır.

* * *

Eskişehir mucizesini yaratan CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz hoca AKP döneminde bu iktidarın hep bir numaralı boy hedefi oldu. Onu yıpratmak için hakkında yüzlerce soruşturma açıldı ama
hepsinden aklandı. Üzerinde soruşturma, iktidar ve müfettiş baskısı olmadan bir günü bile geçmedi.
O kadar ki, Eskişehir’i mesken tutan müfettişler ordusu için, rahat çalışsınlar diye büyük bir bina bile kiraladı.
Günün birinde yaşadıklarını yazsa, dört dörtlük bir kara mizah kitabı olur.

* * *

Çıkarlarına taş koyduğu rantiyeci bir mafya bozuntusu, Eskişehir’in sevgilisi, sokaklarda korumasız gezen Yılmaz hocaya birkaç gün önce saldırdı, silah çekti.
Ona geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.
Ruhumuzla ve yüreğimizle yanındayız.