Sevgili okurlarım, ülke gündemini ilgilendiren en önemli konu sadece ve sadece FETÖ darbe girişimi...
Sabah kalkıyoruz FETÖ, akşam yatıyoruz FETÖ!
Televizyon açıyoruz FETÖ, gazete okuyoruz yine FETÖ!
Vallahi bu herifin adını duyunca benim artık midem bulanıyor, içimden kusmak geliyor.
Neymiş bu adam yaa!

* * *

Şimdi daldık bu konuya, başka her şeyi unuttuk...
Örneğin Suriye olayı güme gitti!
Hani bir zamanlar Suriye’ye girmek üzereydik, hükümetimiz bu konuda aslanlar gibi kükrüyordu...
Allah’ın izniyle Suriye’yi işgal edecek ve Şam’daki Emeviye camisinde cuma namazı kılacaklardı.
Rus uçağını bile düşürüp Rusya ile papaz olmayı başarmışlar, sonra her zaman yaptıkları gibi alttan almaya başlamışlardı.
Ne de olsa parasal açıdan Rusya’ya mahkûmuz.
Sebze meyve ihracatı yapıyoruz...
Daha da önemlisi, Rus turistlerden para kazanıyoruz.

* * *

Aslan hükümetimiz, adına Esad denilen herifi düşürecek, Esad anasından doğduğuna pişman edilecekti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karizması Esad’ın saltanatına son verecek, bu yolla bütün Ortadoğu’da egemenliğimiz kurulmuş olacaktı.
Lütfen anımsayın, bu süreçte bizim yandaş medya her gün Esad’ı tehdit ediyor, hakaretler savuruyordu.
O kadar ki, adamın adını kendilerince hakaret (!) gerekçesi olarak “Esed” yaptılar.
Sözlüğe bakınca Esed’in anlamı “Aslan!”
Herhalde yukarıdan böyle bir talimat gelmiş olmalıydı ama bu değişikliğin niye yapıldığını kendileri dahil hiç kimse anlamadı...

* * *

Aradan haftalar ve aylar geçti. FETÖ dışında her şey unutulup gitti. Haberlerde artık Suriye yok, “Esed” yok.
911 kilometrelik Suriye sınırımız, ABD ve Rusya tarafından desteklenen İslamcı ve Kürtçü terör örgütlerine teslim edildi. Hemen aşağımızda bir sürü özerk bölgeler oluştu ki, hepsi de Türkiye için bir tehdit.
Üstelik, adına Barzani denilen aşiret reisi, Kuzey Irak’ın egemeni olan utanmaz herif, önümüzdeki aylarda referanduma gidip bölgede Kürt devleti kuracağını resmen açıkladı.

* * *

Evet, bizim anlı şanlı hükümetimiz Suriye’ye girip Şam’da namaz kılacak, hem de Türkiye’nin topraklarını genişletecekti!
Ama olmadı.
Bunun yerine Türk askerini Katar’a gönderdiler.
Hırsız Katar şeyhini ve sülalesini bundan sonra Mehmetçik koruyacak.
Aylardan bu yana yandaş medyada “Esed” mesed kalmadı. Adam sağlam çıktı, yerinde oturuyor.
Kuş elden çıktı, uçtu gitti...Onu unuttular, artık sövmüyorlar.
Suriye ellerinden ve ilgi alanlarından çıktı.
Bu konuda bizi yönetenlerden tık yok.
Şimdi varsa yoksa Katar!
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.
AB, ABD, Rusya, Mısır, Suudi Arabistan, Almanya, Hollanda, Avusturya, Yunanistan, Birleşmiş Milletler...
Aklınıza gelen her ülke ve uluslararası örgütle papaz oldular.
Ülke sorunlarının öyle bağırıp çağırmakla, önüne gelene posta koymakla çözülmeyeceğini gördüler.
Acemice oynadıkları dış politika oyunu geri tepti, top haşırt diye bizim kaleye girdi!

İmparator’un kıdem tazminatı!


Sevgili okurlarım, adına Futbol Federasyonu denilen kuruluş AKP’nin arka bahçesi. Elinde sonsuz para var, istediği gibi savuruyor.
Bunun en somut örneği, mimikleri ve artistik pozlarıyla gündemde
kalan “İmparator (!)” Fatih Terim.
Milli takımın hocası ama uluslararası alanda elde ettiği bir tek büyük başarı bile yok.
FİFA listesinde Türk Milli Takımı ancak 33. sırada yer buluyor...
Ve böyle bir takımın başında olan, maaşını her nedense Euro olarak alan “Türkiye Futbol Direktörü’ne (!)” her ay trink diye yaklaşık bir milyon 200 bin lira (euro karşılığında) maaş ödeniyordu.
Akıl alacak iş değildir.
Bir şeyi unutmayalım, bu para kamu parasıdır.

* * *

Şimdi bu astronomik ücreti bir an için unutalım ve soralım:
İmparatorumuz TC vatandaşı. Görev yeri Türkiye... Maaşı Türkiye’de veriliyor da, niçin Euro ödeniyor?
İkincisi, takımlarını dünya futbolunda en büyük başarılara ulaştıran birkaç teknik adam dışında, bu kadar para alan kaç kişi var?
AKP’nin arka bahçesi olan Futbol Federasyonu kaçak güreşmeyi bıraksın da bu sorulara yanıt versin.

* * *

2013 yılından bu yana büyük İmparator’a ödenen toplam para (maaş, primler ve şimdi alacağı tazminat dahil) yaklaşık 17 milyon Euro.
(Dünkü kurla bir Euro eşittir 4 lira 17 kuruş. Üşenmezseniz bu iki rakamı çarpın ve işin boyutunu görün!)
Kebapçı baskınından sonra görevine son verildi ya, şimdi üste 3.5 milyon Euro da tazminat alacakmış.
Niçin?
“Kovulduğu” için!
Oha be!
Peki bütün bu ödemelerin karşılığında milli takımı hangi başarılara ulaştırmış?
Neredeyse sıfır!

* * *

Sevgili okurlarım, bunları anlatırken bir şeyi gözden uzak tutmamak gerek. Herhangi bir özel sektörün patronu, istediği çalışanına uygun göreceği miktarda maaş, prim, ikramiye vesaireyi verebilir. İsterse ayda 1 milyon dolar gibi...
Buna kimse karışamaz, eleştiremez.
Ancak Futbol Federasyonu her ne kadar özerk olsa bile, bizim imparator dahil herhangi bir kimseye özerklik perdesinin
arkasına gizlenip bu kadar büyük kamu parasını hem de döviz üzerinden ödeme hakkına sahip değildir...
Ve bu olayın asıl sorumlusu işte o sorumsuz federasyondur ama bu devirde kimi kime şikayet edeceksiniz!