Sevgili okurlarım, önce size güzel bir haber vereyim. Dünkü yazımda durumunu anlattığım FETÖ şüphelisi gazi polis memuru Bilal Konakçı tahliye edildi.
Bomba imha uzmanı idi. İzmir’in Aliağa İlçesi’nde etkisiz hale getirmek için yaklaştığında bomba patlamış, Bilal’in iki gözü kör olmuş, sağ eli bileğinden kopmuştu.
Devletin hastanesi tarafından verilen raporda yüzde 98 engelli olduğu vurgulanmıştı...
Ve onu o haliyle FETÖ’ cü diye tutuklayıp cezaevine tıkmışlardı!
Bunun nasıl insanlık dışı bir davranış olduğunu dünkü yazımda vurgulamıştım.
Evet, Bilal şimdi tahliye edildi.
Evinden çıkma yasağı getirilmiş.
Bundan sonra bütün günlerini ailesiyle birlikte evinde geçirecek, sonrasında neler olacağını hep birlikte göreceğiz.
Sanırım tahliye haberini duyunca siz de sevinmişsinizdir.

*  *  *

Şimdi gelelim bu yazının asıl konusuna... Nisan ayında bir referandum yapılacak.
Toplum yine gerilecek, insanlar durup dururken birbirlerine düşman olacak.
Süreç şimdiden başladı bile.
Referandum ya da seçimlerde devletin bastırması, ağırlık koyması çok önemlidir ve sonucu değiştirir.
İnanılmaz bir baskı ortamı kurulur, özellikle küçük yerlerde yaşayan insanlar din iman dahil her şeyle baskı altına alınır.
Çoğu kimseler sandık başına özgür iradesiyle gidip hayır oyu kullanamaz.

*  *  *

Tehditler birbiri ardına sıralanmaya başlar:
“Sizin köyden evet çıkmazsa bilin ki yolunuzu yapmayız, suyunuzu getirmeyiz, borçlarınızı ertelemeyiz. Devletten bir kuruş kredi alamazsınız. Yaptığımız yardımların tümü kesilir.”
Sonuna da sadece bir cümle eklenir:
“Karar sizindir, ne isterseniz yapın!”

*  *  *

Bir oylama düşünün ki, sayın ve muhterem dünya liderimiz meydanlara inmiş ve her gün en az iki miting düzenleyip evet nutukları atmaktadır.
Arkasında başbakan, bakanlar, valiler, kaymakamlar!..
Asker, polis ve yargı dahil devletin ve hükümetin bütün gücü!..
Üstelik OHAL rejimi altında yapılacak bir oylama.

*  *  *

Özgürlükler ayaklar altına alınmış, tutuklama tehditleri gırla gidiyor.
Muhalefet ve hayır oyu verecek bütün kesimler baskı altında.
Evetçi kesim ise tümüyle özgür.
İki ya da üç gazete ve televizyon kanalı dışında bütün medya iktidarın emrinde ve hizmetinde...
Yani iktidarın elinde (dünya liderimiz dahil) korkunç bir propaganda gücü olacak.
Böyle bir oylamadan sağlıklı sonuç çıkar mı?
Elbette ki çıkmaz.

*  *  *

Yağcılık ve yalakalık, insanoğlunun en eski hastalıklarından biridir.
Utanma sıkılma duygusu taşımayan bütün kesimler şimdi bu hastalığa yeniden tutuldu.
Ar damarlarıyla birlikte bünyelerinde taşımakta oldukları virüsler canlandı...
“Referandumda oyumuz evet” haykırışları cihanı şimdiden sardı.
Bunların çoğunun tuzu kurudur. Birisi tekere çomak sokmasın, çıkarları zedelenmesin diye piyasaya çıkarlar.
Daha şimdiden evet diye bağırmaya başlayan bir yalaka ile bir süre önce Ortaköy’de rastlaşmıştık. Ben onu doğal olarak tanıyordum, o da beni tanıdı ve kaldırımda ayaküstü dert yanmaya başladı:
“Bunların Allah belasını versin abi, memleketin içine ettiler!..”
Beş on dakikalık konuşmamız boyunca hep sövdü.
İsmini vermiyorum çünkü inkar ederse aksini kanıtlayamam.
Şimdi evet piyasasına ilk çıkanlardan biri!
Hızlı bir evetçi oldu!

*  *  *

Bazıları yandaş medyada bir yer kapmışlar. Adam yandaş kanalda haftada iki veya üç gün futbol programı yapıp ayda 30 bin Törkiş lira alıyor.
Bazıları yandaş gazetelerde danışman veya köşe yazarı oldu, paralar yine oluk gibi akıtılıyor.
Bir bölümü sanatçıdır, “Hükümeti karşıma almak işime gelmez, yarın konserlerim için salon gerekecek, iktidar belediyelerine işim düşecek” gibi hesaplar içindedir.
Bunların çoğu anayasadan, referandumdan, ülkenin gidişinden, başımıza gelenlerden falan anlamaz.
Toplum onları hiç mi hiç ilgilendirmez!
Dinleri imanları kendi kişisel çıkarlarıdır.
Yeter ki mamaları ellerinden gitmesin!
Hatta bazıları Allahsız kitapsızdır ama din ticaretini ve Allah sömürüsünü en iyi becerenlere oy vermekten utanmaz.

*  *  *

Yalakalık ve yağcılık dünyanın en adi mesleğidir.
Böyleleri egemenlerin sofrasına çöküp, kucağına oturup, malı o yolla götürmeyi amaçlar.
Bilmeden öter, bilmeden ahkâm keserler.
Bekleyin görün, nisan ayındaki oylamaya kadar bunların daha niceleri karşımıza çıkacak...
Ama onlar hiç utanmayacak.
Bu gibileri gördükçe ve duydukça biz utanacağız...
Ve onurumuzu korumayı sonsuza kadar sürdüreceğiz.