Sevgili okurlarım, bu iktidarın ulusal bayramlarımıza karşı inanılmaz bir alerjisi var. Ne zaman bir ulusal bayram geliyor olsa önce katılımlara yasak getiriyorlar.
Kutlamalara kendileri ya hiç katılmıyor, ya da protokol gereği olarak sadece Anıtkabir’e göstermelik gidip saygı duruşunda bulunmak zorunda kalıyorlar.
Hiç gitmeseler çok daha mertçe bir davranış olur ama şimdilik o kadarını yapmaları mümkün olmuyor.
Bugün 19 Mayıs...
Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.
Mustafa Kemal Paşa’nın milli mücadeleyi başlatmak için Samsun’a çıkışının 98. yıldönümü.
Çok önemli bir gün.
Bayram kutlamaları İstanbul dahil pek çok il ve ilçede yine yasaklanmış durumda...
Zira OHAL’in gölgesinde yaşamakta olan AKP iktidarı, Atatürk’ün aydın izinden yürüyen milyonlarca insanımızın küçük kutlamalar yapmasından bile gıcık kapıyor, hem de korkuyor.
Hiç sorun değil, bütün yasaklar da uygulansa Türk Milleti ulusal bayramlarımızı kutlamayı bilir.
Bayramınız kutlu olsun.

Recep Bey’in Trump zaferi!


Son ABD gezisi hem Türkiye Cumhuriyeti, hem de Recep Bey açısından tam bir fiyaskoya dönüştü.
Hiçbir şey elde edemedi. Bunu kendisi de itiraf ediyor.
Fakat gelin görün ki yandaş medyada başarı çığlıkları (!) sürüp gidiyor.
Fiyaskoyu itiraf edecek değiller ya, örtbas etmek için çok güzel yazılar yazıyorlar!
Dünkü Sabah Gazetesi’nde yer bulan bir yazıyı sizinle paylaşayım.
Çok değerli kardeşimiz Ersin Ramoğlu yazmış, lütfen kulak verin:
“Gezi amacına ulaştı. Trump Erdoğan’ı sevdi bile. İkide bir omzuna dokunması bundandı.”
Sık sık omzuna dokunmuş ama iş bu kadarla bitmiyor. Yazıda bir de işin Türkiye versiyonu anlatılıyor:
“(Aynı saatlerde) CHP’nin başı Kılıçdaroğlu ise ne yazık ki FETÖ’cü bir kadının Emin Çölaşan’a yazdığı bir mektubu (Meclis kürsüsünden) okuyordu.
Biri (Recep Bey) vatanı ve milleti için memleket memleket geziyor, hedef oluyor, diğeri ise memleketi düşmana teslim edecek darbeci FETÖ’cülere sahip çıkıyordu.”

*  *  *

Yazı devam ediyor!
“FOX’un (Fox TV’nin) edisi ile büdüsü İsmail (Karakaya) ve Fatih (Portakal), Emin Çölaşan, Can Ataklı, Soner Yalçın, Doğan Medya, Uğur Dündar, M. Yakup Yılmaz gibi isimler, Beyaz Saray’da Erdoğan’ın karizmasının çizilmesini çok bekledi.
Kazara bir şey olsaydı bayram yapacaklardı... Ortalığı yıkmışlardı şimdi.
Bekledikleri olmadı ama içlerine cin kaçtı hepsinin.”

*  *  *

Sonra sıra Beyaz Saray’da olanları anlatmasına geliyor:
“Reis (Recep Bey) dünyanın gözü önünde en sevimli halini takınarak adeta kükredi.
Erdoğan’ın karşılanışı ve basın toplantısındaki rahat tavrı, Trump’u bile mest etti.
Trump’un ikide bir Reis’e bakması, Reis’in ise aldırmaması çok hoştu.
Erdoğan eyvallahı olmadığını, duruşu ve konuşmasıyla yine dünyaya gösterdi...”

*  *  *

Sabah Gazetesi’nde bu yazıyı dün okuyuncaya kadar ben de bazı sapık düşüncelerin (!) esiri olmuştum.
Recep Bey’in ABD yönetiminden sadece nasihat aldığını düşünüyordum.
Bu değerli kardeşimizin yazısı ufkumu açtı, gerçekleri gördüm.
Hele Trump’un ikide bir Reis’e bakması, Reis’in bu bakışlara hiç aldırmamış olması, üstelik de bizim içimize cin kaçması çok önemlidir ve ABD zaferimizin somut göstergesidir!
Ahh, bizimki keşke oracıkta bir de Trump’a hitaben “Van minıt” diye bağırıp zafer tablosunu tamamlasaydı...
Ama olmamış işte!
Neyse yani, bu kadarcık kusur kadı kızında bile olur.

“Beni yargılayın ve idam edin”


Sevgili okurlarım, şimdi size piyasaya 1973 yılında çıkan ve herhalde artık bulunmayan bir kitaptan kısaca söz edeyim.
“Cumhuriyet’in 50. Yılında Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz. Hatıralarım.” (Kervan Yayınları.)
Kurtuluş Savaşı’nda İsmet Paşa Garp Cephesi Komutanı, Asım Paşa (1880-1970) onun kurmay başkanı ve sağ kolu. 9 Eylül 1922’de İzmir’i almamızla sonuçlanan Büyük Taarruz’u yöneten iki komutan...
Asım Gündüz kitabında bazı çok ilginç olaylara yer veriyor. Onlardan birini bugüne kadar hiç bilmezdim, duymamıştım.
Mustafa Muğlalı Paşa ile ilgili bir olay.
(Bu iktidarın Muğlalı Paşa’ya da büyük alerjisi vardır. Paşa 1930 yılında Menemen’de Asteğmen Kubilay’ın başını testere ile kesen yobaz takımını yargılayan ve gerekli cezaları veren sıkıyönetim mahkemesinin başkanıdır.)

*  *  *

Asım Gündüz’ün kitabında anlattığı olay şöyle:
Yıl 1937... Atatürk o hasta haliyle bile gözünü Fransızların yönetimindeki Hatay’a dikmiştir. Hatay’ı Türk toprağı yapmak istemekte ve çözüm aramaktadır. Komutanları toplayıp görüşlerini soruyor.
1. Kolordu Komutanı Mustafa Muğlalı Paşa şöyle diyor:
“Atam siz üzülmeyin. Beni Kayseri’deki 6. Kolorduya tayin edin. Bir manevra bahanesiyle kısmî seferberlik ilan edeyim. Emrimdeki iki tümen ve Dörtyol’daki dağ tugayı ile Suriye’ye girip Antakya ve İskenderun’u Fransızlardan alayım.
Sonrasında siz beni (sanki bu olaydan haberiniz yokmuş gibi) asî ilan edin.
Yargılayın ve idam edin.
Yeter ki siz üzülmeyin ve arzunuz yerine gelmiş olsun.”
Asım Gündüz olayın sonrasını ise şöyle anlatıyor:
“Muğlalı hakikaten kahraman ve fedakâr bir subaydı. Atatürk bu sözler karşısında heyecanlandı. Kalktı, Muğlalı’yı kucaklayıp öptü.”
Bu ülke ne komutanlar gördü...
Bir yanda Muğlalı gibiler, sonrasında nice iktidar yalakaları!..