Değerli Okurlar, aylardır ülkemizin yoğun sorunlarla boğuştuğu yetmezmiş gibi, belediye başkanları ile ilgili yaptırımlar da gündeme bomba gibi düştü. AKP´li belediye başkanları istifa ederken (ettirilirken), CHP’li Belediye Başkanı Sayın Battal İlgezdi, İçişleri Bakanlığı emri ile görevinden uzaklaştırıldı. Gerekçe neydi; hakkındaki müfettiş raporları!!

Sayın Cumhurbaşkanı, AKP’li belediye başkanları ile ilgili bu yaptırımları uygularken, Sayın Kılıçdaroğlu’na “sen de gereğini yap, yapmazsan biz gereğini yapacağız” dedi. Son olarak da sürücüsüz metro açılışında söylemini yineledi. “Ataşehir operasyonu ile başlayıp görevden almalar sürecek, müfettiş arkadaşlarım da zaten en güzel şekliyle ortaya koydular” Şunu mu anlamalıyız? “CHP’ye oy verenler, sizin belediye başkanlarınız bakın nelere bulaşmışlar. Bunları göz önüne alarak seçimlerde gereğini yapacağınız konusunda da şüphemiz yoktur.”

Görevden uzaklaştırılma yasal olarak İçişleri Bakanlığı’nın yetkisindedir. AKP’li başkanlar istifa ettirilerek hiçbir denetime tabi tutulmaksızın CHP’li başkanın henüz kesin yargı kararı olmadan görevden alınması, kamu vicdanını incitmez mi? Etik olan müfettiş raporları sonunda yargı karar vermeliydi. Şık olan da buydu.

AKP’li başkanları yürekten kutluyorum, kutladığım gibi ”helal olsun” dememek de büyük haksızlık olur. “İstifa edin” dendi, gereğini yaptılar. İlginç olan ise bir başkan, ağlayarak hem başkanlıktan hem de AKP’den istifa etti. Zorunluydular, istifa etmezlerse gereğinin yapılacağı, devlet büyüklerimiz tarafından açık ve net olarak belirtilmişti. Merak edilen de “GEREĞİNİN NE OLDUĞU”ydu… Bu “gerek” bir türlü açıklanmadı. Bir türlü açıklanmadığı gibi siyasi başarısızlık deyip geçiştirildi. Son olarak bir başkan da bu yaşananlardan çok etkilenmiş olacak ki “sağlık nedenleri” ile istifa ettiğini açıkladı. AKP’liler bile bu istifalardan bir şey anlamamış olacaklar ki “hayırlara vesile olur inşallah” demekle yetindiler.

Sayın Gökçek ne diyecek, ne yapacak diye çok merak edildi. Sıkı siyasetçidir kolay kolay pabuç bırakmaz derken o da baktı ki, pabuç pahalı, sessizliğe bürünerek istifa etti. Meydanlar inliyordu “Sandık Sandık” diye... Sandıkla gelen sandıkla gider deniyordu. Yapılan uygulamalara bakılınca bu laf havada kaldı. Demek ki artık sandıkla gelen sandıksız da gidebilecek!! Bu istifaların, vatandaşın aklında kuşku oluşturmayacağını iddia edebilir misiniz?

NEREYE GİDİYORUZ?


Yaşananlara bakmayın, sizlere büyüklerimiz hep diyorlar ya hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü buyurun hukuk, buyurun hukukun üstünlüğü… Korkarım ki, bundan sonra kamuda istenmeyen kim varsa müfettiş incelemesi ve görülen lüzum üzerine denilerek görevden uzaklaştırılacak.

Sayın Cumhurbaşkanı, Yunanistan seyahatinde demokrasiye inancı nedeniyle haklı olarak Başbakan Çipras’a “Neden Batı Trakya müftüleri seçimle değil de atamayla geliyor” diye sordu. Allah’tan Sayın Çipras, Sayın Cumhurbaşkanı’na sormadı “Neden sizde seçimle gelen seçimsiz gidiyor?” diye… Son haberlere bakılırsa Sayın Erdoğan’ın Çipras’a söylemi çok etkili olmuş. Sayın Çipras, müftülerin artık seçimlerle gelebilmesi için çalışmaların başladığını medyaya duyurmuştur.

Ataşehir’le birlikte kamuoyunda oluşan algı; sıranın CHP’li başkanlara geldiği yönünde… Öyle ki, CHP’li başkanlara yapılacak denetimlerle, yıpratılıp itibarsızlaştırılarak seçmene mesaj verilecek. “Ey Halkım, CHP Belediyeleri’nin yaptıklarını göz önüne alarak seçimlerde kime oy vereceğinize gözlerimize bakın, anlayın” denecek. Görüntü şu; mart veya nisanda erken seçim kaçınılmaz. Bu yapılanlar boşuna olmadığı gibi halkın değişik katmanlarına verilen vaatler de erken seçimi işaret ediyor.
Ülke büyüklerimiz; son dönemlerdeki ulusal ve uluslararası sıkıntılar çok büyük, bunları aşabilmenin tek yolu, ayrışarak değil birleşerek dimdik durmamızla mümkündür. Özetlersek; demokratik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğüdür bizi düzlüğe çıkaracak olan. Çifte standart uygulayarak insanımızın devlete olan inancını zayıflatmayalım. Demokrasi, hukuk ve özgürlük söylemi lafta kalmamalı, koşulsuz yerine getirilmelidir.

SON SÖZ: Zifiri karanlıktaysanız,  yanınızda zaman gösterecek bir şey yoksa güneşin ışımasını beklemekten başka çare yoktur.