Değerli okurlar; bugün, ülkede sağlık ve hekimlik mesleğinde yaşanan olumsuzlukları sizlerle paylaşmak istiyorum… Sağlık, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir…

Bu konuyu değerli meslektaşım Prof. Dr. Feyza Erkan ile masaya yatırdık… Feyza Hoca’ya sordum; “Hocam sağlıkta ve hekimlikte neler
oluyor?” Bakın, Feyza Hoca neler söyledi:

Son yapılan Tıpta Uzmanlık Sınavları’nda en başarılı 100 hekim içinde ülkemizin en çok ihtiyacı olan Kalp-Damar, Göğüs ve Beyin Cerrahisi, Kadın Doğum, Kardiyoloji ve Dahiliye gibi branşları seçen hekimlerin olmaması çok dikkat çekicidir. Açıkça görülmüştür ki, hekimlerimiz artık deri, göz, radyoloji ve fizik tedavi gibi branşları tercih ediyor...

İç hastalıklarının komplike sorunları, bu dala meraklı hekimlerce değil, düşük puan alan ve ilk fırsatta yeniden TUS’a girerek dal değiştirmek isteyen hekimlere kalacaktır.

KOLAY YOLU TERCİH EDİYORLAR ÇÜNKÜ…

Ne yazık ki artık hekimlerimiz, yaşamla ölüm arasındaki çizgide seyreden riskli ameliyatlarla uğraşmak istemiyorlar. Onun yerine hiç komplikasyon riski olamayan hafif hastalıkları, masa başında film veya tetkik sonucu yorumlamayı tercih ediyorlar. Acı olanda; yoğun hasta yükü olan kamu hastanelerini terk ederek, daha az hastanın bakıldığı özel hastaneleri veya vakıf hastanelerini tercih ediyorlar.

Soruyorum; bundan sonra tıbben komplike cerrahi ve dahili hastalıklarla kimler uğraşacak? Bu branşlar da yeterli hekim bulunamazsa bunun hesabı kim veya kimlerden sorulacak?

Siyasi iktidar, medya ve halk birlikte hekimlerimizi küstürdüler. Onların büyük özverisini, yoğun emeklerini onurlandıracakları yerde, onları hakaret ve şiddetle karşı karşıya bıraktılar.

BU GERÇEKLER HEP GÖZ ARDI EDİLDİ

Altı yıl süren ağır tıp eğitiminin arkasından gelen uzmanlık ve yan dal uzmanlık eğitiminin ne kadar büyük bir emek gerektirdiğini hiç kimse anlamak istemedi. Bu ülkenin doğusunda her mesleğe ihtiyaç varken, neden sadece hekimlerimizin o bölgeye mecburi hizmete gönderildiğini hiç kimse sormadı. Acil servislerde çeşitli imkansızlıklar içinde insanların acılarını dindirmek için canla, başla nasıl uğraştıklarını hiç kimse takdir etmedi. Uykusuz ve stresli geçen gecenin sabahında, bazen kahvaltı bile edemeden yine aynı tempoda tam gün çalışmaya devam etmek zorunda olduklarını kimse bilip söylemedi. Gün ışığı göremeyen ameliyathanelerde, yoğun bakımlarda 16-20 saat ayakta, eğilmekten kambur kaldıklarını, mikrop kaparak hastalandıklarını, hatta öldüklerini kimse yazmadı ve dile getirmedi.

Bunlar yetmezmiş gibi binde bir görülen komplikasyonları bile medya büyük bir yaygara yaparak, hekim hatası olarak kamuoyuna yansıttı. Toplumda milyonlarca haksız kazanç sağlayanlar baş tacı edilirken, oranı binde biri bulmayan çok az sayıda hekimin serbest piyasada aldığı ücretler söz konusu edildi.

Zamanın Başbakanı ve Sağlık Bakanı ihalelerde yapılan vurgunları görmezken “Hekim Efendi, hastanın cebinden elini çek!” diye demeçler verdiler. Onların emeğinin karşılığını ödemeyerek, onu “performans kazancına” günde 80-100 hasta bakmaya muhtaç ettiler. Hastanelerdeki kötü yönetimin, hemşire, tıbbı sekreter ve personel açığının, cihaz ve malzeme yokluğunun sorumlusu olarak hekimlerimizi hedef gösterdiler.

HEKİMLERİN DEĞERİNİ BİLİN

Halkımız da kalitesiz bir hizmetle karşılaşınca, karşısında Başbakan, Sağlık Bakanı, hastane yöneticisini değil, her zamanki gibi yokluklar içinde onun sorunlarına çözüm bulmaya çalışan hekimi gördü, sistemin sorunlarını hiç düşünmeksizin nankörce hekime saldırdı ve hırsını onlardan aldı. Gencecik hekimler, mesleğinin en verimli çağında, daha nice hayatlar kurtaracakken, acımasızca katledildiler.

Tüm kamu hastanelerinde, acil servislerde hasta ve hasta yakınlarının sözlü ve fiziksel şiddeti, hekimlerimizi artık hayatlarından bezdirdi. Mesleğinden soğuttu. Diğer taraftan bu acımasız neo liberal düzende hekim hatalarından yararlanmak isteyen büyük bir grup doğdu.

Avukatlar!!

Haklı, haksız davalar açarken, sigorta şirketleri pahalı poliçelerle hekimlerin başına üşüştü.

VE NE YAZIK Kİ, HEKİMLER KÜSTÜ…

Şimdi; hekimlerin değerini bilmeyenler, onları hedef gösterenler, şiddet uygulayanlar acı acı düşünmeliler. Küskün hekimlerin gönlünü nasıl kazanacaklar? Bu küskünlüğe son verip, onları yeniden zorlu, ağır branşlara nasıl yönlendirebilecekler?

SON SÖZ: Gücün ve mutluluğun temeli sağlıktır. Benjamin Disraeli